Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Belçika

  • Okunma : 1418

Belçika, [BELÇİKA KRALLIĞI]

GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 30 159 km². Başkenti ve en büyük kenti: Brüksel (136 700 nüf;1990)

TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 9 978 681; nüfus yoğunluğu: Km²'ye 326,9 kişi. Nüfus dağılımı (1991): Kentlerde % 95, kırsal kesimde % 5. Yıllık nüfus artış hızı (1990): %0,1. Resmî dilleri: Hollandaca, Fransızca, Almanca. Başlıca din: Katolik. EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-yazma oranı (1988 : Yetişkin nüfusun % 100'ü. Üniversite sayısı (1991): 7. Hastane yatak sayısı (1988): 91 170. Hekim sayısı (1988): 31 178. Ortalama ömür (1990): 74. Bebek ölüm oranı (1990): 1 000 canlı doğumda 8,6.

EKONOMİ. GSMH (1990): 144 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir 14 600 dolar. Etkin nüfus dağcımı (1991): Hizmetler — % 60; sanayi — % 37; tarım — % 3. Dış ticaret (1991): Dışalım — 119 milyar dolar; dışsatım — 118 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere.IPara birimi: 1 Belçika Frangı = 100 centime.

YÖNETİM. Türü: Meşruti krallık. Yasama gücü: Parlamento. Yönetim bölümlenmesi: 9 il, 3 federal bölge.

ULAŞIM. Demiryolları (1990): Toplam 3 667 km. Karayolları (1988): 128 345 km. Başlıca limanları: 5. Başlıca havaalanları: 5.

Kuzeybatı Avrupa'da devlet. Meşruti bir krallık olan Belçika, batıda Kuzey denizi, batıda ve güneyde Fransa, kuzeyde Hollanda, doğuda Almanya ve Lüksemburg'la sınırlıdır. Hollanda sınırının öte tarafından yer alan, bütünüyle Hollanda topraklarıyla çevrili Baarle-Hertog bölgesi de Belçika'ya bağlıdır. Belçika'nın başkenti Brüksel'in anakent alanındaki toplam nüfusu 960 324'tür (1991 tah.). İkinci büyük yerleşme merkezi Anvers'in nüfusuysa 467 875'tir (1991 tah.). Ülke 9 ile ayrılmıştır. Anvers, Brabant, Doğu Flandres, Hainaut, Liège, Limburg, Luxembourg, Namur, Batı Flandres.

Yüzölçümü bakımından Avrupa'nın en küçük ülkelerinden biri olmasına karşılık, nüfus yoğunluğu çok yüksek olan Belçika, Batı Avrupa'nın büyük bölümünden geçen önemli kentsel ve ekonomik eksenin ortasında yer alır. Gelişmiş ekonomisi, modern tarım uygulamaları ve ileri toplumsal refah sistemi sayesinde halkın yaşama düzeyi çok yüksektir. Ülkenin adı, bu bölgede ilkçağlarda oturan Kelt halkı, Belgaelerden gelmiştir. Tarihsel açıdan hep Hollanda'yla aynı alın yazısını paylaşan Belçika, XVII. yy'da ayrı bir birim haline gelmişse de, ancak 1830'da bağımsızlığa kavuşabilmiştir. Avrupa Topluluğu'nun (AT) kurucu üyelerinden biridir ve AT'nin yönetici kurumlarından çoğu Belçika'dadır. Ayrıca, sözgelimi, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Gümrük İşbirliği Konseyi, vb. başka uluslararası kuruluşların merkezleri de Belçika'dadır.

Belçika, Latin ve Germen kökenli Avrupa'nın kesiştiği yerde bulunmaktadır. Ülkenin Flandres içinde kalan kuzey kesiminde nüfusun çoğunluğu Hollandaca konuşur, Valon bölgesi (Wallonie) adı verilen güney kesiminde konuşulan başlıca dilse, Fransızca ve Fransızca'nın bir lehçesi olan Valon lehçesidir. Bu iki halktan Belçika'ya hem zengin bir kültürel miras, hem de günümüzde bile ülkenin ulusal yaşamında önemli yer tutan ayrılıkçı bir uzlaşmazlık kalmıştır.

BELÇİKA YÜZEY ŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLARI


Belçika üç ana coğrafi bölgeye ayrılır. Kuzeydeki düzlüklerde kıyı boyunca polderler uzanır. Polderler, hemen deniz düzeyinde yapılmış bir gelişmiş bentler ve kanallar sistemi sayesinde denizin ve denize bağlı haliçlerin kurutulmasıyla elde edilen topraklardır. Ortalama yükseltisi 50 m olan Ardenne'ler bölgesinin kenarından, orta kesimdeki yükseltileri 350 m'yi bulan alçak yavlalara geçilir. Güneydeki tepelik bölgeyse Ardenne'ler yüksek yaylasını ve Belçika Lorraine'ini kapsar. Ülkenin en yüksek noktası olan Botrange tepesi (694 m), Ardenne'ler bölgesinin yukarı kesiminde yer alır.

Toprak yapısı ve akarsular: Deniz balçığı ve batak çayırlar polder topraklarında ağır basar; akaçlama ve tuzdan arındırma işlemleri gereği gibi yapıldığında, balçıklar olağanüstü verimlilik sağlar. İç düzlüklerdeki kumlar ve balçıklarsa tarıma daha az elverişlidir ve yoğun biçimde humus ve gübre kullanılmasını gerektirmektedir. Escaut (Schelde) ırmağı ve kolları Leie, Dender, Zenne (Senne), Dijle, Demer ve Nete, yaylaları kuzeye doğru akaçlar ve Anvers'ten geçtikten sonra Hollanda kıyısında Kuzey denizine dökülürler.

Ovaların kenarından, orta kesimdeki alçak yaylaları güneydeki tepelerden ayıran Sabre-Meuse çizgisine kadar, derin bir alüvyon tabakası uzanır. Burası ülkenin en verimli bölgesidir. Sambre ırmağı Fransa'dan çıkarak kuzeydoğuya doğru akar; Namur'de Meuse (Maaş) ırmağına kavuşur. Daha sora Meuse, kuzeye doğru ilerleyerek Hollanda'ya girer ve Ren deltasına ulaşır. Ardenne'ler bölgesinin toprakları genellikle verimsizdir (akarsular azdır). Bölgenin yukarı kesimi Meuse ve Moselle ırmakları arasında önemli bir su bölümü çizgisi oluşturur.

Belçika İklimi: Belçika'da kuzeye özgü bir deniz iklimi egemendir: Ülke bol yağış alır; kışlar ılıman, yazlar serindir. Engebesi az bir ülke olan Belçika, dönencelerden ve kutuplardan hava kütlelerinin karşılaşmasından doğan çeşitli hava durumlarından -değişken rüzgârlar, gök gürültülü fırtınalar, kışın yağan ince yağmur ve bulutlu gökyüzü- etkilenir. İç bölgelerde yazlar ve kışlar daha belirgindir; yüksek bölgelerde, kış aylarında, ciddi don olayları ve büyük soğuklar olur ve bol yağış düşer. Sıcaklık ortalamaları temmuzda 17 °C, ocaktaysa 2 °C'tır. Yıllık yağış ortalaması Sambre ve Meuse ırmaklarının kuzeyinde 510-760 mm'dir; güneydeki tepelerdeyse 1 300 mm'yi bulur.

Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu: Belçika'da bozulmamış doğal bitki örtüsü bulmak güçtür ve ülkenin % 20'sinden çoğu bataklıklar ve ormanlarla kaplıdır. İşletilen ormanların % 60'ından çoğu meşe, kayın, dişbudak ve kavak gibi yapraklarını döken ağaçlardan oluşur; geri kalan bölümse, köknar, karaçam ve çeşitli çam cinsleri gibi kozalaklılar içerir. Ülkedeki karışık ormanların büyük bölümü Ardenne'ler bölgesindedir. Yaban hayvanları XX. yy'da iyice azaldığından, hem hükümetler, hem de özel örgütler korunmaları için çaba harcamaktadır.

Doğal kaynaklar: Sambre-Meuse bölgesinde zengin maden kömürü rezervleri bulunan Belçika, XIX. yy'ın başlarında sanayileşmeye başlayan ilk ülkeler arasında yer almış, kısa süre sonra Belçika'nın kuzeydoğusundaki Campine bölgesinde yeni maden kömürü yatakları bulunmuştur. Ne var ki, XX. yy'ın sonlarında, özellikle Sambre-Meuse vadisindeki maden kömürü rezervlerinin tükenmesi, üretim maliyetlerinin yüksek olması ve yurtdışından daha ucuza getirtilen maden kömürünün rekabeti nedeniyle, kömür çıkartma etkinliğinde hızlı bir gerileme görülmüştür. Tebeşir ve kireçtaşı yatakları önemlidir; ayrıca cam kumu, porselen balçığı, şist, granit, mermer ve porfir yatakları da işletilmektedir. Kentlerin ve sanayinin gereksinmesinin artması nedeniyle su kaynaklan gün geçtikçe yetersiz kalmaya başlamıştır. Su gereksinmesi ve kullanımı konusunda bölgeler arasında dengesizlik vardır: Belçika'daki yeraltı sularının çoğu ülkenin güney yarısındadır; buna karşılık en çok su tüketen sanayiler ve kentlerin çoğu kuzeyde toplanmıştır.

BELÇİKA TOPLUM YAPISI

Belçika'nın eski Kelt ve Germen kökenli kültürü, daha sonra, Roman, Frank, Bourgogne, İspanyol, Avusturya ve Fransız kültürlerinin etkisiyle zenginleşmiştir. Ülkede çok çeşitli dil ve lehçelerin konuşulması, birçok halkın birbirine karışmış olmasının bir sonucudur. Günümüzde ülkede (özellikle kentlerde) yaşayan yabancı işçiler arasında İtalyanlar, Türkler, Faslılar ve İspanyollar ağır basmaktadır. Genellikle AT ülkelerinden gelen göçmenler, ülkedeki yabancıların çoğunluğunu oluşturur; yalnızca Brüksel bu alanda farklı bir görünüm sergiler: Brüksel'deki yabancıların yaklaşık yarısı Avrupa dışından gelmiştir.

Belçika Dili: Belçika'da üç resmî dil vardır: Hollandaca, Fransızca ve Almanca. Nüfusun % 57'si Hollandaca, % 42'si Fransızca, % 0,6'sı Almanca konuşur. Almanca konuşan kesim, daha çok, yaklaşık olarak kuzeydeki Eu-pen'den güneyde Saint Vith'e kadar uzanan dar bir alanda, başka bir deyişle Liége ilinin doğu kantonlarında toplanmıştır.

Uzun yıllar boyunca Flamand ve Valon (Fransızca konuşan) topluluklar arasında, okullarda, mahkemelerde, iş dünyasında ve yönetim örgütünde Fransızca mı yoksa Hollandaca mı konuşulacağı konusunda anlaşmazlıklar sürüp gitmiştir. Fransızca üst sınıfların dili olduğundan, geleneksel olarak ağır basan dil olmuş, ama bu durum Hollandaca konuşanların tepkilerine yol açmış, 1966'da ülke dört dil bölgesine ayrılmıştır. Flamand, Brabant ve Limburg lehçelerinden oluşan Hollandaca, doğudan batıya doğru uzanan ve Brüksel'in güneyinden geçen çizginin kuzeyinde kalan bölgede resmî dil olmuştur. Picardie, Valon ve Lorraine lehçelerini de kapsayan Fransızca bu çizginin güneyinde resmî dildir. Almanca, doğu kantonlarının resmî dilidir; Brüksel'se iki dilli (hem Fransızca, hem Hollandaca) ilan edilmiştir. Bu üç dil bölgesi, kültürel işlerde, dil kullanımında, yerel toplumsal sorunlarda, ulusal ve uluslararası kültürel ilişkilerde, birbirinden oldukça bağımsız davranmaktadır.

Din: Din özgürlüğü 1831 Anayasası'yla sağlanmıştır. Resmen tanınan ve din adamlarının ücretleri devlet tarafından ödenen beş din vardır: Katoliklik, protestanlık, anglikanlık, musevilik, İslâm. Nüfusun % 70 kadarının katolik olduğu sanılmaktadır; müslümanların, musevilerin ve Protestanların toplamı % 10'u biraz aşmaktadır; geriye kalanlarsa hiçbir dini benimsemeyenlerdir.

En hızlı büyüyen din İslâm'dır. Müslümanların çoğu Türkiye ve Fas'tan gelerek kentlere yerleşmiş göçmen işçilerdir. Museviler nüfusun yüzde birinden azını oluşturur ve çoğu Brüksel ile Anvers'te yaşar.

Tarihsel açıdan bakıldığında din, Belçika'da toplumsal bölünmenin temel nedenlerinden biridir. Devlet ile kilise arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda katolik toplumunun içinde derin görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Özellikle katolikliğin toplumdaki etkisi konusunda katolikler ile katolik olmayanlar arasında da görüş ayrılıkları vardır. 1950'li yıllarında dinsel okulların devlete bağlı olup olmayacağı, bağlı olursa ne ölçüde olacağı sorununun çözümü konusunda gerginlikler yaşanmıştır. Sonunda bu konuda özenli bir uzlaşma sağlanmışsa da, ciddi görüş ayrılıkları hâlâ sürmektedir.

Belçika Toplum yapısı: Belçika kentleşme düzeyi yüksek bir ülkedir. Halkın bölgelere göre dağılımında büyük bir eşitsizlik gözlenir. Ülkenin en yoğun nüfuslu yeri, orta kesimdeki Anvers- Brüksel-Ghent (Gand) üçgeninde bulunur.

Flandres'ın nüfus yoğunluğu Valon bölgesininkinin iki katıdır. 135 kadar kentte nüfusun % 90'ından çoğu yaşar. Brüksel ve Anvers'in dışındaki büyük kentler Ghent, Charleroi ve Liege'dir. Ardenne'ler bölgesinde büyük kent yoktur. Brüksel'in de içinde bulunduğu Brabant nüfusun en yoğun olduğu, Luxembourg'sa en seyrek olduğu illerdir. Belçika'da, 1970'ten bu yana nüfus artış hızı sıfırdır. Doğum ve ölüm oranları birbirini %o 12'lik bir farkla dengelemektedir. Yurdışından gelen göçmenler ile yurtdışına göçenlerin sayısı da aşağı yukarı aynıdır. Doğum oranlarının düşmesi sonucunda nüfus vaşlanmakta, ayrıca aileler küçülmekte ve ortalama ömür uzamaktadır.

Sağlık ve eğitim: 6-18 yaş arası bütün çocuklar için eğitim zorunludur. Resmî (kamu) okullar devlet tarafından yönetilmektedir, özel okulların çoğuysa katolik kilisesine bağlıdır. Pek çok çocuk 2,5 yaşından başlayarak anaokuluna gider. En büyük üniversiteler Ghent ve Liège'deki devlet kuruluşları ile Louvain (Leuven) ve Brüksel'deki Fransızca ve Hollandaca öğretim veren üniversitelerdir. Sözcüğün gerçek anlamıyla nüfusun bütünü okuma-yazma bilir; pek çok kişi de birden çok dil konuşur.

Aşağı yukarı bütün Belçikalılar ulusal sağlık sigortası kapsamı içine alınmıştır. Sosyal güvenlik sistemi de iş kazalarına, işsizliğe, erken ölüme, meslek hastalıklarına, sakatlığa karşı güvenlik sağlar; emekli aylıklarını verir.

BELÇİKA KÜLTÜRÜ

Belçika, XV. yy'dan başlayarak, Avrupa'nın kültür tarihinde, özellikle de görsel sanatlarda ve müzikte çok önemli rol oynamıştır. Jan van Eyck ve Rogier van der YVeyden gibi ressamlar "Kuzey Rönesansı"nın ilk büyük ustaları arasında yer almışlardır. Bu geleneği XVI. yy'da Baba Pieter Bruegel sürdürmüş, günlük yaşama ilişkin konulara ağırlık vererek daha sonraki Hollanda ressamlarına önderlik etmiştir. XVII.yy'da Petrus Paulus Rubens ve Antoine Van Dyck, saray resmine ve İtalyan ressamlara daha yakın bir üslup benimsemişlerdir. Rubens'in 1640'ta ölmesiyle Flaman resim sanatının altın çağı sona ermiştir: Bununla birlikte, yakın dönemde de Belçika'da James Ensor ve René Magritte gibi önemli ressamlar yetişmiştir.

Belçika resminin başlangıç döneminin büyük merkezleri Flandres'daydı, XV. yy. Valon bölgesiyse (özellikle de Hainaut),GillesBinchois,Guillaume Dufay, Josquin des Prez, Jean d'Okeghem ve Bourgogne okulundan başka bazı bestecilerin müziğe yaptıkları katkılarla adını duyurmuştur. Bundan sonraki yüzyılda da Flandres bölgesi, Adrian Willaert, Roland de Lassus, vb. sanatçılarla yeniden öne geçmiştir. André Grétry, César Franck ve XX. yy'ın ustası Jean Absil, son dönemde yetişen en önemli Belçikalı bestecilerdir.

Ülkenin çeşitli dil bölgelerine ayrılması, Belçika'nın edebi mirasını etkilemiştir. Orta Çağ'dan bu yana Fransız ve Flaman edebiyatları yan yana varolmuşlar, XIX. yy'dan önce Flaman yazarların sık sık Fransızca'yı kullanmaları durumu iyice karmaşıklaştırmıştı. XVI. yy. boyunca Fransızca tercih edilen anlatım aracı olmuş ve edebiyat dili olarak Flamanca uzun süre bir kenara itilmiştir. XIX.yy'da, romancı Hendrik Conscience ve şair Guido Gezelle gibi edebiyatçılar bu durumu düzeltmişlerdir. Fransızca yazan XX. yy. Belçikalı yazarları arasında, 1911 Nobel edebiyat ödülünü kazanmış olan şair, oyun yazarı ve denemeci Maurice Maeterlinck ve halkın çok beğendiği dedektif romanlarının yazarı Georges Simenon sayılabilir. (Bk. BELÇİKA EDEBİYATI.)

Belçika'nın Hollandaca, Fransızca ve Almanca konuşulan bölgelerinde ayrı ayrı kültür kadroları oluşmuştur. Ülkenin etkileyici tarihsel ve mimarlık anıtları dünyanın her yanından turist çekmektedir: XIII.- ve XVII. yy'lar arasından kalma şatolar ve katedraller, hükümet konakları, belediye binaları ve kaleler, daha çağdaş yapılarla hoş bir çelişki içinde yükselirler. Belçika iki yılda bir, aylarca süren ve komşu Avrupa ülkelerinden birinin görsel ve sahne sanatlarına ayrılmış önemli bir gösteri olan Europalia'ya ev sahipliği yapmaktadır. Bir başka önemli olay da ünlü Belçika Kraliçesi Elisabeth Uluslararası Müzik Yarışması'dır.

BELÇİKA EKONOMİSİ

Belçika'nın ticaret, sanayi ve hizmetlere dayalı ekonomisi son derece gelişmiştir. Ülkenin Avrupa'nın önde gelen ticaret yollarından Ren-Meuse-Escault deltasının yakınından bulunması, yoğun bir demiryolu, otoyol ve gemi ulaşımına elverişli suyolları ağıyla donatılmış olması, AT ve NATO merkezlerinin Belçika'da bulunması, ekonominin gelişmesine ve çeşitlenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Madencilik ve öbür geleneksel sanayilerin gerilemesiyle Belçika ekonomisinde hizmetler kesimi ağır basmaya başlamıştır: Günümüzde etkin nüfusun % 60'a yakını bu kesimde çalışmaktadır.

Tarım: 1960 yıllarından bu yana Belçika tarımında ciddi değişiklikler olmuştur. Makineleşme, toprağın verimlileştirilmesi ve büyük ölçüde yoğun tarım yöntemlerine yönelinmesi, hektar başına alınan ürün miktarını artırmış, buna karşılık yeraltı ve yerüstü sularında kirlilik çoğalmıştır. Tarım kesimi Belçika'nın besin gereksinmesinin % 80'inden çoğunu karşılamaktadır. Hayvan yetiştiriciliği ve mandıracılık Ardenne'ler ve Campine bölgelerinin başlıca etkinlikleridir. Ülkenin doğu ve orta kesimlerinde, toprağın büyük bölümü yem, şekerpancarı ve patates üretimine ayrılmıştır. Ayrıca Belçika'da yaygın biçimde buğday,arpa, yulaf, çiçek ve hindiba yetiştirilir. Yüksek nitelikli şerbetçi otları, bira yapımında kullanılır.

İmalat sanayisi ve madencilik: Teknolojideki ilerlemeler ve uluslararası rekabetin artması, Belçika ekonomisinde büyük değişiklikleri zorunlu kılmıştır. Günümüzde imalat sanayisi kesimi, toplam ekonomik etkinliklerin % 25'inden azını gerçekleştirmektedir. Bu kesimin büyük bölümü dışarıdam alınan hammaddelerin işlenmesine dayanır. Metalürji, dokuma, cam sanayileri, makine yapımı, kimya ve besin sanayileri büyük kentlerin çevresinde toplanmıştır ve günümüzde Belçika sanayisinin temelini oluşturmaktadır. Madencilik kesiminin 1950 yıllarından bu yana önemi azalmıştır: Birçok kömür ocağı, ekonomik olmaktan çıktığı için kapanmış ya da terk edilmiştir.

Ormancılık ve balıkçılık: Ardenne'ler bölgesindeki ormanlar kâğıt fabrikalarına hammadde sağlamakla birlikte, kâğıt, vb. ormancılık ürünlerine dayalı sanayiler için gereken ağacın yaklaşık % 50'si yurt dışından getirtilir. Balıkçılık sanayisi önemli değildir. Oostende ve Zeebrugge başlıca balıkçılık limanlarıdır: Tutulan toplam balık miktarının % 90'ından çoğu bu limanlara gelir; ülkede ticareti yapılan başlıca balıklar dil balığı tüderidir.

Enerji: Varolan 7 nükleer enerji santralından Belçika'nın toplam elektrik gereksiniminin % 80'i sağlanır. Bu durumdan da anlaşılacağı gibi Belçika, dünyanın nükleer enerjiye en bağımlı ülkelerinden biridir. Hollanda, Norveç ve Cezayir'den getirtilen doğal gaz, ülkede üretilen havagazının yerini almıştır. Petrol dışalımını azaltmak, hem Belçika'nın, hem de Avrupa Topluluğu'nun uyguladığı enerji siyasetinin önde gelen hedeflerindendir. Bu amaçla Belçika hükümeti güneş, biyokütle ve jeotermal enerji seçeneklerini de geliştirmekte, bunun yanı sıra, katı yakıtların sıvılaştırtması ve gazlaştırılması yolunda çaba harcamaktadır. Belçika'nın enerji sistemleri Fransa, Almanya, Hollanda ve Lüksemburg'un enerji sistemleriyle bağlantılıdır.

Ulaşım ve haberleşme: Belçika'nın Avrupa'nın batısında merkezî bir konumda yer alması, bölgenin en yoğun ulaşım ağlarından birini geliştirmesini kolaylaştırmıştır. Odak noktası Anvers limanı olan, birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılı ırmak ve kanallar sistemi, birçok Belçika kenti arasında ulaşımı sağlamaktadır. Demiryolu sistemi de genellikle suyolları sistemine paraleldir; ana hatlar Brüksel'den çevreye doğru yayılır. Belçika ile Fransa, Almanya ve Hollanda arasında bağlantı sağlayacak yüksek hızlı demiryolları yapılması planlanmaktadır. Başlıca ulusal ve uluslararası otoyolları ülkeyi özellikle güneybatıdan kuzeydoğuya doğru boydan boya geçmektedir. Merkezi Brüksel'de bulunan ulusal hava şirketi Sabena, Belçika ile 50 kadar Avrupa kenti ve denizaşırı kent arasında bağlantıyı sağlar. Haberleşme tesisleri gelişmiş ve ülkenin her yanma yayılmıştır.

Ticaret: Belçika ekonomisi, çevresindeki ülkelerin ekonomilerine son derece açık ve onlarla bütünleşmiş durumdadır. Doğal kaynakların azlığı ve iç pazarın küçüklüğü, Belçika'nın büyük ölçüde dış ticarete bağımlı olmasına yol açmıştır. Günümüzde ticaretin büyük bölümü öteki AT üyeleriyle yapılmaktadır. Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birliği (BLEU), dünya dışsatımının % 3'ünden çoğunu gerçekleştirmektedir; bu da birliği, iki ülkenin de çok küçük olmasına karşın, önemli bir ticari güç haline getirmiştir. Brüksel ayrıca, Avrupa'nın kilit finas merkezlerinden biri durumuna gelmiştir.

Not: Toumai'de 1140-1213 yılları arasında yapılmış Notre Dame katedrali, Avrupa'daki haç planlı bazilikaların en güzellerinden biridir. Belçika'nın batısında, Fransa yakınında bulunan Tournai, Orta Çağ'da önemli bir elsanatları merkeziydi ve özellikle halılarıyla, bakır eşyalarıyla ünlüydü.

BELÇİKA DEVLET YAPISI VE KURUMLAR

Belçika meşruti bir krallıktır; krallık babadan oğula geçer. Yasama gücünü, 212 kişilik Temsilciler Meclisi ile 184 kişilik Senato oluşturur. Yürütme gücü, hükümettedir. Kralın daha çok temsili görevi vardır. Milletvekilliğine seçilebilmek için en az 25, senato üyeliğine seçilebilmek için ez az 40 yaşında olmak gerekir. 18 yaşından başlayarak bütün yurttaşlara genel oy hakkı tanınmıştır ve seçimlerde oy kullanmak zorunludur. Yasaların uygulanması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları yönetimin yargı kolu çözer. Yargıtay ülkenin en yüksek mahkemesidir. Daha alt mahkemelerin kararlarına yapılan itirazlara beş bölgesel mahkeme bakar. İş anlaşmazlıklarına, ticaret davalarına, hukuksal anlaşmazlıklara ve askerî konulara bakan ayrı ayrı mahkemeler vardır.

Dil bölgeleri: 1831 Belçika Anayasası'yla konulan ve merkezî hükümete geniş yetkiler tanıyan sistem, ülkenin 1960 yıllarında dil bölgelerine bölünmesi sırasında değiştirilmiştir. 1970 ve 1980 yıllarında yapılan anayasa değişiklikleriyle, üç resmî dil topluluğunu temel alan, aşağı yukarı federal bir devlet yapısı oluşturulmuştur. Hollandaca konuşulan bölgenin merkezi olan Brüksel'in içinde ayrı bir iki dilli bölge bulunmasıysa, işleri daha da karmaşıklaştırmaktadır. Ulusa! parlamento üyeleri, dillerine ve seçildikleri yerlere göre bölge meclislerine karşı sorumludur. Bu meclisler, yürütme organlarıyla birlikte, 1980 yıllarında bölgesel ve ulusal işlerde önemli yetkiler elde etmişlerdir.

İl yönetimleri ve yerel yönetimler: Belçika'da, illere ve yerel belediyelere, ili ve yöreyi ilgilendiren konularda sınırlı bir özerklik tanınmıştır. Ülkedeki 9 ilin her birinin ayrı il meclisi vardır. Bu meclislerin üyeleri ulusal parlamento üyeleriyle aynı zamanda seçilirler. Ayrıca her ilde, bütün ulusun çıkarlarını temsil eden merkezî hükümet tarafından atanmış bir vali bulunur. 1977'den önce Belçika'da 2 500'den çok belediye bulunurken, o yıl yapılan önemli bir yeniden yapılandırma işlemiyle, belediyelerin sayısı 589'a indirilmiştir. Belediye meclisleri de, bütçe ve vergiler dahil, Belçika'nın yönetilmesiyle ilgili bütün konularla uğraşırlar.

Belçika Siyasal partiler: Belçika siyasetinde üç parti ağır basar: Hıristiyan Demokrat Parti, Sosyalist Parti, Liberal Parti. Bu partilerin her biri de, bölgelerin dillerine göre, birbirinden ayrı partiler biçiminde örgütlenmişlerdir. Flandres'da başta gelen parti, Hollandaca konuşanların ağır bastığı Hıristiyan Demokrat Parti'dir (CVP); Valon bölgesindeyse, Fransızca konuşanların ağır bastığı Sosyalist Parti (PS) birinci sırada yeralır. Öbür önemli siyasal partiler arasında, çevreci partiler (Vlaams Blok), Flaman Ulusal Partisi, Flamanlara özerklik tanınmasını isteyen Flandres Halk Birliği (VU). Fransızca konuşan topluluğun çıkarlarını savunan Brüksel Fransızca Konuşanları Demokratik Cephesi (FDF) sayılabilir. Belçika hükümetleri genellikle iki ya da daha çok partiden kurulmuş koalisyonlardan oluşur. 1992'de, ülkeyi ondan önceki 13 yılın büyük bölümünde yönetmiş olan Wilfried Martens'in (CVP) yerine, gene CVP'den Jean-Luc Dehaene başbakanlığa getirilmiştir.

Belçika ve AT. : 1950 yıllarında Belçika, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği'nin, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nun kurucu üyeleri arasında yer almış, daha sonra bu kurumlar Avrupa Topluluğu adı altında bir araya gelmişler ve yönetim merkezleri de Brüksel olmuştur. Belçika Avrupa'nın bütünleşmesinin tutarlı bir yandaşıdır ve topluluktaki iş ortaklarıyla kalıcı ekonomik ve siyasal ilişkiler kurmuştur. Brüksel'in "Avrupa'nın başkenti" olmasının, yerel ve ulusal yaşam üstünde önemli etkisi vardır: AT kurumlan ekonomide gün geçtikçe daha büyük rol oynamakta ve Belçikalıların çoğu, geleceklerini AT'nin geleceğine sıkı sıkıya bağlı görmektedir.

BELÇİKA TARİHİ

Günümüzdeki Belçika toprakları, Eski Çağ'da Galya'nın bir parçasıydı ve Roma egemenliğinden sonra, İ.Ö. I. yy'da Frankların egemenliğine girdi. VIII. yy'da Charlemagne'ın İmparatorluğu'nun bir parçasını oluşturan Belçika toprakları, Charlemagne'ın toprakları vârisleri arasında paylaşılırken, Lothar'ın payına düştü ve "Lotharingia" adıyla anılmaya başlandı.

IX. yy'dan XII. yy'a kadar bölge birbirinden bağımsız prenslikler, düklükler ve piskoposluklar arasında bölündü. Flandres kontluğu, Brabant ve Limburg düklüğü ile Liège piskoposluğunun, jeopolitik parçalanmışlığa ve kuzey ile güney arasındaki dil farklılıklarına karşın, birleşmelerinden sonra, XII. ve XIII. yy'larda kuzeyde komünler (özgür kentler) ortaya çıktı ve Ghent, Brugge gibi kentler, birer ticaret ve sanayi merkezi olarak, Rönesans Avrupası'nın ekonomik ve kentsel gelişmesinde anahtar işlevi gördüler. XIV. ve XV.yy'larda Felemenk'i egemenlikleri altına alan Bourgogne dükleri, Brüksel'i başkent yaptılar.

İspanyol Hollandası: XV. yy'ın sonlarında Bourgogne toprakları Habsburg imparatoru Maximilian l'in yönetimine girdi. 1555'te Maximilian l'in torunu-Karl V'in krallıktan çekilmesiyle Felemenk'in (Hollanda) yönetimi, Karl'ın oğlu olan İspanya kralı Felipe ll'ye geçti. Aynı dönemde bölgede protestanlık da yayıldı ve Felipe'nin protestanlığı yok etme çabaları, 1568'de İspanya'ya karşı bir ayaklanmanın patlak vermesine yol açtı. Çok uzun süren savaş sırasında, kuzeydeki yedi il Habsburglara karşı çıkarak egemenliklerini ilan ettiler ve Hollanda Cumhuriyeti'ni kurdular (günümüzdeki Hollanda Krallığı); günümüzdeki Belçika ve Lüksemburg'u içine alan güneydeki illerse, İspanyol egemenliğinde kaldılar ve İspanyol Hollandası diye adlandırıldılar. Felemenk'in iki parçasını birbirinden ayıran sınır, XVII.yy'da kalıcı hale geldi ve aynı yüzyılda İspanyol Hollandası, İspanya'yla savaş halinde olan ülkelerin orduları tarafından istila edildi. Savaşlar ve dinsel hoşgörüsüzlük pek çok Belçikalının, özellikle de protestanların, kuzeye göçmelerine yol açtı.

Avusturya Hollandası: İspanya'da Habsburg egemenliğine son veren İspanyol Veraset Savaşları'nın (1700-13) sonunda, Hollanda'nın güneyi AvusturyalI Habsburg sülalesine devredildi ve 1794'e kadar Avusturya'nın yönetiminde kaldı. Bu dönemin büyük bölümünde Belçika'ya geniş bir özerklik tanındı. Eyaletlerin temsilciler meclisi, vergileri denetimleri altına aldılar ve Avusturya yönetimi yerel kurumların işine karışmadı. 1763'ten sonra, barışla birlikte, Belçika ekonomisi canlanmaya başladı. Tarım gelişti ve bir sonraki dönemde gerçekleşecek sanayileşmenin temelleri atıldı. Bununla birlikte, 1780 yıllarında Habsburg imparatoru Joseph II'nin geleneksel özyönetim sistemine son vermesi Belçikalıları, Fransız Devrimi'nin de etkisiyle, AvusturyalIlara karşı ayaklanmaya yöneltti. 1790'da Habsburg egemenliği yeniden kurulduysa da, 1794'te Belçika'nın yeni Fransız Cumhuriyeti tarafından ilhak edilmesiyle Avusturya yönetimi sona erdi.

Fransız ve Hollanda egemenliği: Fransızların ilhak ettikleri bölgeye kendi dillerini yerleştirmek için gösterdikleri çabalar nedeniyle, Fransız egemenliği dönemi, Belçika'nın daha sonraki dilsel evriminde önemli rol oynadı. Napolyon'un 1815'te yenilmesine kadar ülke, Fransa'nın bir parçası olarak kaldı. Napolyon imparatorluğunun parçalanmasıyla da, büyük devletlerin insafına bırakıldı. 1815 Viyana Kongresi'nde, Belçika ve Hollanda birleştirilerek, Hollanda kralı Willem l'in yönetiminde tek bir ülke haline getirildi. Birleşme, Belçika'ya refah getirdi ve sanayinin ve altyapının (yollar, kanallar ve limanlar) gelişmesini sağladı. Bununla birlikte, bir yandan dil ve din ayrılıkları, bir yandan da HollandalIların Belçika'nın yerel çıkarlarına ilgi göstermeleri Willem yönetimine karşı güçlü bir muhalefet doğurdu. 1830 Ekimi'nde Belçikalılar ayaklanarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Hollanda'nın ayaklanmayı bastırmasına fırsat vermeyen Fransa ve İngiltere, hemen işe karışarak yeni Belçika devletini tanıdılar.

Belçika'nın bağımsızlığı: 1831'de, Saksonya-Coburg prensi Leopold (I) Belçika kralı seçildiyse de, Hollanda kralı Willem I, Lüksemburg Büyük Düklüğü de bağımsız bir ülke olarak tanınıncaya (1839) kadar, Belçika'nın bağımsızlığını kabul etmedi.

XIX.    yy'ın ortalarında Belçika'nın siyasal yaşamına Katolik Parti ile Liberal Parti egemen oldular. Charles Rogier'nin kurduğu Liberal hükümet sırasında (1857-67), İngiltere'dekine benzer bir sistem oluşturuldu: Bu sistemde, bakanlar parlamentoda çoğunlukta olan partinin üyeleri arasından seçiliyordu.

Leopold I döneminde sanayileşme hızla ilerledi. 1830 yıllarından 1870 yıllarına kadar, ağır sanayi özellikle Valon bölgesinde gelişti. Demiryolu ağının genişletilmesi, elde bulunan sermaye birikimi ve işgücü bu gelişmeyi destekledi. Flandres bölgesi büyük ölçüde bir tarım bölgesi olarak kalırken, Anvers limanı ve Ghent çevresinde dokuma sanayisi hızla gelişti.

XIX.yy'da Belçika nüfusunun % 50'sinden çoğunun Hollandaca konuşmasına karşılık, Fransızca iş, yönetim ve yüksek sosyete diliydi. Ülkedeki her grubun kendi kültürel ve ekonomik çıkarlarını geliştirmeye çalışması, gerginlikleri artırdı ve Flamanlara özerklik tanınmasını isteyen bir hareket ortaya çıktı. 1856'da hükümet Flamanların şikâyetlerini araştırmak için bir komisyon kurdu; ama Hollandaca ancak 1898'de', Fransızca'yla eşit sayılarak resmî dil ilan edildi.

Leopold II ve Kongo: 1865'te babasının yerine geçen Leopold ll'nin döneminde, Belçika sömürgeci bir devlete dönüştü. 1879'da Henry Morton Stanley'in Kongo'ya (Zaire) yaptığı keşif gezisinin masraflarını Leopold II üstlendi ve 1885'te de Avrupa devletleri, Belçika kralını, Kongo Özgür Devleti'nin hükümdarı olarak tanıdılar. Leopold'un bu girişimi, "Afrika tırmanışının başlamasına yardımcı oldu ve bu süreç sonunda Afrika'nın aşağı yukarı her yanı Avrupa devletlerinin egemenliğine girdi. Ne var ki, işçi olarak boğaz tokluğuna çalıştırılan ve son derece ağır koşullar altında yaşavan Kongolularla ilgili raporlar 1900'lerin başlarında hoşnutsuzluğa yol açtı ve 1908'de Belçika parlamentosu, Leopold'u kişisel mülkü olan Kongo Özgür Devleti n Belçika'ya vermeye zorladı. Belçika Kongosu adı verilen sömürge, Belçika'ya kauçuk, fildişi, vb. ürünler sağlayarak, ülkenin dışsatıma dayalı bir ekonomi geliştirmesine katkıda bulundu.

XX. yy'da Belçika: Almanya'nın 1914'te Belçika'nın tarafsızlığını çiğnemesi, İngiltere'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine yol açtı ve Müttefiklerin Almanlara yönelik şikâyetlerinin temelini oluşturdu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Belçika'nın Almanlar tarafından işgal edilmesi, ülkenin madenlerine, tarımına ve fabrikalarına büyük zarar verdi. Savaştan sonra imzalanan Versailles antlaşmasıyla, Belçika'ya tazminat olarak Almanya sınırındaki Doğu Kantonları ve Almanya'nın Doğu Afrika'daki sömürgesi Ruanda-Urundi verildi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Belçika bir kez daha Alman orduları tarafından işgal edildi. Bu kez bir sürgün hükümeti kurulurken, kral Leopold III tutsak alınarak Almanya'ya götürüldü. 1944'te ülke kurtarılınca, Leopold'un kardeşi Charles kral naipliğine getirildi. "Krallık sorun"u 1950'de yapılan bir halk oylamasıyla çözüldü ve çoğunluk Leopold'un yeniden tahta çıkmasından yana oy kullandı. Ama Leopold, 1951 'de oğlu Baudouin'in lehine tahttan çekildi. Kral Baudoin I, Mayıs 1993'te Ispanya'ya yaptığı bir gezi sırasında ölünce kardeşi prens Albert, Albert I adıyla tahta çıktı.

Belçika savaştan sonra Avrupa'nın yaralarının sarılmasında etkin bir rol oynadı; NATO'yu ve Avrupa birliği hareketini destekledi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde Belçika Kongosu, Afrika'da kobalt, elmas, kalay, tungsten ve çinko üretiminde birinci sıraya, bakır üretimindeyse ikinci sıraya yerleşti; bu stratejik kaynaklar, Belçika'nın savaştan sonra ekonomik açıdan hızla kalkınmasına yardımcı oldu. Aynı dönemlerde Kongoluların da bağımsızlıkları için harekete geçmeleri ve siyasal huzursuzluğun Kongo'nun her yanına yayılması üstüne, 1960'ta Birleşmiş Milletler barış gücü işe karışarak Belçika askerlerini geri çekilmeye zorladı ve Kongo bağımsızlığa kavuştu. Ruanda ile Urundi de 1962'de bağımsızlığa kavuştular. 1960-1970 yıllarında nüfusun Hollandaca konuşan kesimi ile Fransızca konuşan kesimi arasındaki anlaşmazlık, Belçika'yı yeniden karıştırdı ve bu anlaşmazlık zaman zaman ulusun varlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı: Şu anda bir parçalanma söz konusu değildir ama, sorun ciddiliğini korumaktadır. 1970 yıllarının ortalarından başlayarak sanayinin duraklaması, yüksek işsizlik ve bütçe açıklarının artması, ülke ekonomisini yeniden yapılandırma, kentlerin büyümesini denetim altına alma, kentleri yenileme projelerini sürdürme ve istikrarlı bir ekonomik gelişmeyi koruma çabalarının başlatılmasına (günümüzde de sürdürülmektedir) yol açtı.