Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

İngiliz Uluslar Topluluğu

  • Okunma : 213
İngiliz Uluslar Topluluğu Resim

İngiliz Uluslar Topluluğu, daha önce İngiliz İmparatorluğu’na bağlı ulusların kurduğu birliktir. İngiliz Uluslar Topluluğu üyelerinin çoğu günümüzde özerk yönetimleri olan, özgür ve bağımsız ülkelerdir. 49 üyesi olan toplulukta, Büyük Okyanus’taki Nauru ve Tuvalu adalarının sınırlı üyelikleri vardır.

    İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri farklıdır. İngiltere tam anlamıyla sanayileşmiş bir ülkedir. Kanada, Avustralya ve daha sınırlı düzeyde olmak üzere, Yeni Zelanda’da sanayi oldukça gelişkindir; ama bu ülkelerin ekonomilerinde tarım hâlâ önemli bir yer tutar. Bu dört ülke topluluğun zengin üyeleridir; öbür üyeler geçmişte İngiliz sömürgesi olmalarının da etkisiyle yoksul ve azgelişmiştir; ekonomileri temel olarak tarım ve madenciliğe dayanır.

Gelişimi

İngiliz Uluslar Topluluğu’nun kuruluşu 400 yıl kadar önce Kuzey Amerika’daki ilk İngiliz yerleşimleriyle başlar. Bu olay, aynı zamanda 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında en parlak dönemini yaşayan İngiliz İm paratorluğumun da başlangıcıdır.

    17. yüzyıl boyunca İngiltere’den Amerika’ya çok sayıda insan göç etti. Buradaki yeni yerleşim yerleri ya da koloniler giderek büyüdü ve kalabalıklaştı. 18. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Amerika’da, İngiltere’nin yönetiminden çıkmak isteyen İngiliz kolonileri ayaklandı ve 1783’te bağımsızlığını kazandı.

    17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere, Karayib Denizi’nde Barbados (1625) ve Jamaika (1655) gibi birçok Batı Hint adasını da ele geçirmişti. Buralara yerleşenler şekerkamışı yetiştirmeye başladı. Şekerkamışı üretimi köle ticaretini körükledi. Binlerce Afrikalı yurtlarından koparıldı, köle olarak plantasyonlarda (büyük çiftlikler) çalıştırılmak üzere çok kötü koşullarda Batı Hint Adaları ile Kuzey ve Güney Am erika’ya götürüldü. İngiliz İmparatorluğunda köleliğin kaldırılması ancak 1833’te gerçekleştirilebildi.

    18. yüzyıl boyunca girdiği savaşlarda Hollanda, İspanya ve Fransa’yı yenen İngiltere, bu devletlerin bazı sömürgelerini de ele geçirdi. Örneğin, 1759’da Fransızlar’dan Quebec’i alarak Kanada’yı elde etti.

    Hindistan’la ticaret 1600’de başladı ve ilk koloni 1662’de Bombay’da kuruldu. 1818’e gelindiğinde Hindistan’ın yarısı İngiltere’nin, öbür yarısı ise gene İngiliz desteğindeki Hintli prenslerin yönetimine girmişti..

    Napolyon’un 1815 W aterloo yenilgisi İngiltere’nin gücünü artırdı. Fransızlar bazı Batı Hint Adaları’nı, Akdeniz’deki Malta’yı, Mauritius ve Seyşel Adaları’nı da İngilizler’e bıraktılar. Fransa ile ittifak kurmuş olan Hollanda da Seylan’ı (bugün Sri Lanka) ve Afrika’da Ümit Burnu dolayındaki Kap Kolonisi’ni İngiltere’ye vermek zorunda kaldı.

    İngilizler ayrıca Avustralya ve Yeni Zelanda’yı da sömürgeleştirdiler. Avustralya, önceleri, suçluların gönderildiği bir sürgün yeri olarak kullanıldı. Ceza süresi dolan ve yerleşmelerine izin verilen kadın ve erkek mahkûmlar daha sonra özgür göçmenlerle karıştılar. Avrupalılar’ın bölgeye gelmesi, Tasmanya’ daki Yerliler’in yok olmasına yol açtı. Yeni Zelanda’nın Maoriler’i ise haklarını korumak için çetin bir mücadele verdiler ve 1850’ye kadar beyazlara karşı direndiler.

    İngiltere son olarak Afrika’da büyük sömürgeler ele geçirdi. AvrupalIlar, Afrika’nın kıyı bölgelerini yüzyıllardır biliyordu; ama Afrika krallıklarının gücü iç kesimlere girmelerini engellemişti. 19. yüzyılın ortalarında Afrika, Avrupalı işgalcilere karşı daha fazla direnemedi ve Berlin’de 1844’te yapılan konferansta Avrupa’nın güçlü devletleri kıtayı aralarında bölüştü.

    19. yüzyılın sonunda dünyanın en uzak bölgelerini içine alan İngiliz İmparatorluğu kuruluşunu tamamlamıştı. Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika’da İngiliz göçmenlerin yerleştiği koloniler ile Hindistan ve Afrika krallıkları gibi sömürgeleri ele geçirmiş, birliklerine üsler ve gemilerine limanlar sağlayan Cebelitarık, Aden, Singapur gibi dünyanın dört bir yanında “kale” koloniler kurarak güçlü bir imparatorluk olmuştu.

    Beyazların yerleştiği kolonilerde kendi yönetimlerini kurma istemleri ilk olarak Kanada’da başladı. Burada, kararların İngiliz hükümetince atanmış görevliler yerine, halkın seçtiği bakanlarca verilmesini öngören bir özyönetim sistemi kabul edildi. Bakanlar ülkenin içişlerinde kendi meclislerine karşı sorumluydular. Ama dış ilişkiler ve savunmaya ilişkin kararlar İngiliz yönetimince alınıyordu. 1847’de bu uygulama Kanada’nın yanı sıra Avustralya kolonileri ile Yeni Zelanda’da da yaygınlaştı. 1910’da ise Kap, Natal, Transvaal ve Oranj Bağımsız Devleti’nden oluşan Güney Afrika Birliği kuruldu.

    İngiltere ve yarı bağımlı koloniler, ticaret ve savunma konularını, ilki 1887’de toplanan Koloni Konferanslarında tartışırlardı. 1907’ deki toplantıda bu kolonilere “dominyon” denmesi ve konferansın adının da “İmparatorluk Konferansı” olarak değiştirilmesi kararlaştırıldı.

    Dış ilişkiler söz konusu olduğunda dominyonlar imparatorluğun bir parçası sayılıyordu. Örneğin, 1914’te İngiltere’nin Almanya’ya savaş açma kararı, tüm dominyonlarını ve sömürgelerini de bağladı. Savaştan sonra ise bütün dominyonlar, bağımsız ülkeler olarak barış antlaşmalarını ayrıca imzaladı ve Milletler Cemiyeti’ne İngiltere ile eşit konumda üye oldular. 1931’de Westminster Tüzüğü ile İngiltere’nin dominyonlar üzerindeki son denetimi de kalktı ve bunların her biri İngiliz Uluslar Topluluğu’nun bağımsız üyeleri oldu.

    İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi ülkeler, iki dünya savaşı arasında, özellikle de ekonomik bunalım yıllarında ekonomik işbirliğine girdiler ve kendi sınırları içinde başka ülkelerin malları yerine, öteki topluluk üyelerinin ürünlerinin satılmasına öncelik tanıdılar. İngiltere, öteki üyelerden besin ve hammadde satın almayı, karşılığında da sanayi malları satmayı sürdürdü. 1932’de Kanada’nın Ottawa kentinde bir araya gelen topluluk üyelerinin temsilcileri, aralarında uygulayacakları yeni ticaret kurallarını oluşturdular. İmparatorluk ayrıcalığı denen bu sisteme göre İngiltere, topluluk üyesi ülkelerden aldığı mallara, başka ülkelerin mallarına uyguladığından daha düşük bir gümrük vergisi uygulayacaktı. Öbür topluluk üyeleri de aynı ayrıcalığı İngiltere’nin sanayi ürünlerine tanıyacaktı. Ne var ki, dominyonlar da kendi sanayilerini kurmaya yöneldikleri için, bu uygulama tam anlamıyla başarılı olamadı.

    II. Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan’da yükselen bağımsızlık mücadelesi sonucu İngilizler Hindistan’ı terk etmek zorunda kaldılar. Daha sonra Müslümanlar ile Budacılar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Hindistan ikiye ayrıldı. Böylece 1947’de Hindistan ve Pakistan olmak üzere iki bağımsız ülke kuruldu.

    II. Dünya Savaşı ve ardından 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler, bağımsızlık düşüncesinin yaygınlaşmasını destekledi. Seylan ve Birmanya 1948’de bağımsızlıklarını kazandılar. Birmanya, İngiliz Uluslar Topluluğu’na katılmadı, ama Pakistan, Hindistan ve Seylan topluluk içinde kalmayı seçtiler. 1949’da Hindistan, İngiltere Kralı VI. George yerine, kendi önderlerinden birinin devlet başkanı olmasını istedi. Bu sorun, bir ülkenin topluluk içinde kalabilmesi için, İngiltere’yi İngiliz Uluslar Topluluğu’nun başı olarak kabul etmesinin yeterli sayılmasıyla çözüldü.

    Hindistan’dan sonra başka ülkeler de bağımsızlıklarını kazandı ve birçoğu İngiliz Uluslar Topluluğu’na katıldı. Gana (daha önce Altın Kıyısı) 1957’de bağımsız oldu. Bu tarihe kadar bütün tropik Afrika’da yalnızca Liberya ve Etiyopya bağımsız ülkelerdi. Bunu izleyen 10 yılda Afrika’daki ve dünyanın başka bölgelerindeki İngiliz sömürgeleri birer birer özgürlüklerine kavuştu. Artık İngiliz İmparatorluğu’nun egemenliği son bulmuştu. İngiltere’den kopan ülkelerden bir bölümü (örneğin Kenya ve Kıbrıs) topluluk üyesi olurken, İrlanda (Eire) ve Sudan gibi bazı ülkeler de dışında kalmayı seçti.

    1961’de Güney Afrika, uyguladığı ırk ayrımı (apartheid) politikasına üye ülkelerin karşı çıkması nedeniyle, İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ayrıldı. Pakistan da 1972’de bağımsızlığını ilan eden Bangladeş’in (daha önce Doğu Pakistan) üye ülkelerce tanınması üzerine topluluktan çekildi. Bangladeş topluluk üyesi oldu.

Yapısı

İngiliz Uluslar Topluluğu gönüllü birliğe dayalı bir örgüttür. Birleşmiş Milletler’den farklı olarak, topluluğun bir anayasası yani kuralları ve tanımlanmış bir amacı yoktur. Resmi bir dostluk antlaşması üzerine kurulmuş da değildir. Üyeler topluluktan ayrılmakta ve kendi siyasetlerini izlemekte özgürdür. Her birinin kendi dış politikası vardır. Örneğin, topluluğun bazı üyeleri ABD ile askeri antlaşmalar yapmıştır. Buna karşılık Afrika ve Asya’daki birçok üye bağlantısız olmayı seçmiştir.

    Topluluğun tam üyeleri birbirleriyle eşit konumdadır. İngiltere’nin sözleşmeden doğan ayrıcalıklı bir durumu ya da gücü yoktur. 1946’da İngiliz Uluslar Topluluğu’nun resmi adı Uluslar Topluluğu olarak değiştirilmiştir. Ama gene de İngiltere, birçok açıdan en etkili üyedir ve bazı topluluk üyeleri İngiltere’yi “ana ülke” olarak kabul eder. Bütün üyeleri bağlayıcı bir politikanın bulunmamasına karşın, üye ülkelerin hükümetleri pek çok konuda birbirlerine danışır.

    İngiltere kraliçesi topluluğu bir arada tutan tek resmi bağdır. Bütün üye ülkelerce bu topluluğun başkanı olarak tanınır. Aynı zamanda aralarında Avustralya, Barbados, Kanada, Fiji, Jamaika, Mauritius ve Yeni Zelanda’nın bulunduğu 18 üye ülkenin devlet başkamdir. Kraliçe bu ülkelerde, ülke hükümetinin önerisiyle atanan genel valilerce temsil edilir. Genel vali ülke bakanlarının önerilerine uygun davranır ve İngiliz hükümetinden bağımsızdır. Öbür üye ülkeler İngiltere kraliçesini topluluğun başı olarak kabul eder, ama her ülkenin kendi devlet başkanı vardır. Örneğin Lesotho, Svaziland, Brunei, Tonga gibi bazı ülkelerin kendi kralları vardır. Bazılarında ise seçimle gelen cumhurbaşkanları bulunur.

İşleyişi

Her iki yılda bir üye devletlerin hükümet başkanlarmm katılımıyla, Uluslar Topluluğu Başkanlar Konferansı toplanır. Topluluğa tam üye olan ülkeler, bu konferansa önde gelen bakanlarından birini, genellikle de başbakanlarını gönderir. Her toplantı değişik bir başkentte yapılır. Toplantılarda resmi bir gündem ya da görüşülecek konular listesi yoktur. Toplantılar kapalı yapılır. Üye ülkelerin içişleri ve aralarındaki anlaşmazlıklar, eğer taraf ülkelerin onayı yoksa, tartışılamaz. Konferansın en önemli yanı, ulusların önderlerinin bir araya gelmesine olanak sağlamasıdır.

    Topluluk sekreteryası, bakanların ve başka üst düzey görevlilerin katılacağı toplantılar düzenler, bilgi ve istatistikleri derler; ayrıca gerektiğinde hükümetlere yardımcı olacak teknik uzmanları da vardır. Sekreteryanın en üst yetkilisi genel sekreterdir.

    Üye ülkelerin maliye bakanları da yılda bir kez toplanır. Ayrıca eğitim, sağlık, hukuk ve bilimsel konularda konferanslar düzenlenir. Topluluğun ortak bir savunma politikası yoktur, ama savunmaya ilişkin birçok konuda üye ülkeler işbirliği yapar.

    Konferansların yanı sıra üye ülkeler arasında eğitim, tıp, hukuk, bilimsel araştırma, iletişim ve savunma alanlarında yakın ve sürekli bir işbirliği vardır.

    Üye ülkelerin çoğunda İngiliz hukuku temel alınmıştır. Ama, bu her üye için geçerli değildir. Örneğin Mauritius ve Kanada’nın Quebec eyaleti yasaları, Fransız hukukuna dayalıdır. Topluluk üyesi her ülke, yurttaşlık ve uyrukluk konusunu kendi yasalarına göre belirler. Genel olarak topluluk üyesi ülkelerin yurttaşları, topluluk dışından gelenlere göre ayrıcalıklıdır. Üye ülkelerin çoğunun göçmenliği sınırlayan yasaları vardır. Topluluk ülkeleri yurttaşları öteki üye ülkelere özgürce gidebilirler; ama izinsiz yerleşemezler.

Ekonomik Bağlar

İngiltere eskiden koloni ve sömürgelerinden temel hammaddeleri çok ucuza sağlayabiliyordu. Gana’nın kakaosu, Jamaika’nın şekeri, Uganda’nın kahvesi ve Kanada’nın buğdayı örnek olarak verilebilir. Bu ülkelerin bir bölümü için bağımsızlıktan sonra ekonominin tek bir tarımsal ürüne bağımlılığını kırmak zor oldu. Yeni sanayiler kurarken, fabrikalar için gerekli makineler ve akaryakıt gibi maddeleri dışarıdan almak zorunda kaldılar.

    İngiltere, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olunca dış ticaretini daha çok Avrupa’yla yapmaya başladı ve Uluslar Topluluğu ile eski ticari ilişkileri azaldı. Avustralya ise Japonya ve ABD ile ticaretini geliştirdi. Bununla birlikte topluluk üyeleri arasındaki ticaret bugün de önemini korumaktadır.

İngiliz Uluslar Topluluğu Resimleri