İran
İran
GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 1 648 000 km². Başkenti ve en büyük kenti: Tahran (6 042 584 nüf.; 1986).
TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1993 tah.): 62 800 000; nüfus yoğunluğu: km²'ye 38,1 kişi. Nüfus dağılımı (1990 tah.): Kentlerde % 57; kırsal kesimde % 43. Yıllık nüfus artış hızı (1992): % 3,5. Resmî dili: Farsça. Başlıca dinler: İslâm, Zerdüşt dini, hıristiyan, bahai.
EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1990): Yetişkin nüfusun % 54'ü. Üniversite sayısı (1990): 29. Hastane yatak sayısı (1989): 81 000. Hekim sayısı (1989): 18 350. Ortalama ömür (1992): Kadınlarda— 66; erkeklerde— 64. Bebek ölüm oranı (1992): 1 000 canlı doğumda 64.
EKONOMİ. GSMH (19.91 tah.): 90 milyar dolar,kişi başına ulusal gelir 1 500 dolar. Etkin nüfus dağılımı (1988): Tarım— % 33; madencilik ve sanayi % 21; yapı sanayisi— % 12; kamu yönetimi ve hizmetler % 34. Dış ticaret (1990): Dışalım — 15,9 milyar dolar; dışsatım— 17,8 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: Japonya, İtalya, Almanya. Para birimi: 1 riyal = 100 dinar.
YÖNETİM. Türü: Teokratik cumhuriyet. Yasama organı: İslâmi Danışma Meclisi. Yönetim bölüm-lenmesi: 24 il.
ULAŞIM. Demiryolları (1990): Toplam 4 473 km. Karayolları (1989): Toplam 153 327 km. Başlıca limanları: 7. Başlıca havaalanları: 3.
Güneybatı Asya'da ülke. Kuzeyde Ermenistan ve Azerbaycan cumhuriyetleri, Hazar denizi ve Türkmenistan'la, doğuda Afganistan ve Pakistan'la, batıda Irak ve Türkiye'yle, güneyde Basra körfezi ve Umman deniziyle sınırlı olan İran, Güneybatı Asya'nın en büyük ve en kalabalık ülkesidir.
YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR
İran'ın büyük bölümünü, çevresi yüksek dağlarla çevrili orta yayla oluşturur. Yükseltiler çoğunlukla 480 m'nin üstündedir ve toplam yüzölçümün yaklaşık % 15'inin yükseltisi 2 000 m'yi aşar. Yalnızca Hazar denizinin güney kıyılarında ve Umman körfezi kıyılarında genişlikleri 15-115 km arasında değişen düzlüklere rastlanır. Kurak orta yaylada yükselti 600-900 m arasında değişir. Orta yayla kuzeyde Elbruz sıradağları ve Kopet dağları, güneybatı Zağros dağları, güneyde Mekran dağlarıyla çevrilidir. En yüksek dağların bulunduğu Elbruz dağlarında, ülkenin en yüksek noktası olan Demavend dağı (5 671 m) da yer alır. Başkent Tahran'ın güneydoğusunda, Deşti Kebir ve Deşti Lut adlı ıssız ve kurak tuz çölleri uzanır.
Toprak. İran'da tarıma en elverişli topraklar Basra körfezi ve Hazar denizi kıyılarındaki verimli kahverengi topraklardır. Bunların dışında dağlık bölgelerdeki akarsu vadilerinde ve Şattülarap (Dicle ile Fırat'ın denize döküldükleri yer) kıyısında verimli alüvyon topraklarına rastlanır.
İklim. İran, yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı sert kara iklimi etkisindedir. Basra körfezi kıyısında sıcaklıklar sık sık 50°C'a ulaşır; iç kesimlerdeyse 50 °C'ı da aşar (iç kesimde ayrıca, gece-gündüz sıcaklık farkları yüksektir). Kışlar, Hazar denizi ve Basra körfezi kıyıları dışında genellikle soğuktur; Tahran'da ocak ayı ortalama sıcaklığı 2 °C, temmuz ayı ortalama sıcaklığı 30 °C'tır. Yağışlar Zağros dağlarında ve Elburz dağlarında 1 270 mm'nin üstünden orta yaylanın güneydoğu kesimlerinde 50 mm'nin altına kadar değişir.
Akarsular. İran'ın başlıca ırmağı Karun, Zağros dağlarında doğar; geniş bir alüvyon ovasında akıp Ahvaz'da ulaşıma elverişli duruma gelir (İran'ın ulaşıma elverişli tek akarsuyudur). Suları bütün yıl akan öbür üç akarsu, Kopet dağlarında doğan ve Hazar denizinin doğu kesimine dökülen Atrak, Elburz dağlarında doğup, güney kıyısından Hazar denizine dökülen Safid ve batı kıyısından dökülen Aras'tır. Öbür akarsular yalnızca yağışlı mevsimde akar, yaz mevsiminde kururlar. Dağlardan orta yaylaya su getirmeye yarayan uzun yeraltı su tünelleri yaygın biçimde kullanılır.
Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. İran'ın yaklaşık % 10'u ormanlarla kaplıdır. Ormanların büyük bölümü yapraklarını dökmeyen ağaçlardan oluşur ve Hazar denizi kıyısındaki dağlarda yer alırlar. Zağros dağlarının bir bölümü de, çeşitli ağaçlar ve fundalıklarla kaplıdır. Ülkenin daha kurak kesimleri genellikle bitki örtüsünden yoksundur. Su kıyılarında kavak, ılgın, hurma, mersin ve dut ağaçlarına rastlanır. Orta yayladaki hayvan topluluğu yabandomuzları, tilkiler, çakallar ile az sayıda arslan ve kaplanı, kurak bölgelerde de çok sayıda kertenkele ve kuraklık koşullarına uyarlanmış hayvanı içerir.
Yeraltı gelir kaynakları. İran, yeraltı gelir kaynakları bakımından son derece zengindir: Özellikle bol miktarda petrol ve doğal gaz. 1986 verileriyle İran dünya petrol üretiminde altıncı sırada yer almıştır. Yılda ortalama 700 milyon varil petrol üretilen ülkede, daha 40 yıl yetecek kadar petrol bulunduğu sanılmaktadır. Petrol yataklarının çoğu kuzeybatı kesimde, özellikle Huzistan bölgesinde, bir bölümüyse Basra körfezindedir. Ülkenin başka kesimlerinde de büyük yataklar bulunmuştur. Doğal gaz yataklarının üretimi de yılda 14 milyon m³ ü aşar.
1970 yıllarından bu yana, yeni kurulan demir-çelik sanayisinde kullanılan demir ve madenkömürü yatakları da yoğun biçimde işletilmekte, ayrıca zengin kromit, bakır, kurşun, çinko ve tuz yatakları işletmeye açılmaktadır.
TOPLUM YAPISI
İran'ın etnik yapısı oldukça karmaşıktır. Nüfusun yaklaşık üçte ikisi, İ.O. XVII. yy'da Orta Asya'dan İran'a göçmüş Ari toplulukların soyundan gelir. Geri kalan üçte birin büyük bölümünü Azeriler, Araplar küçük bir bölümünü de Ermeniler, Yahudiler ve Kürtler oluşturur. En büyük Ari grubu Farsiler (ya da Parsiler), toplam nüfusun % 63'ünü oluştururlar ve büyük bölümü orta yaylada yaşar. Yaylanın kuzey kenarında, Hazar denizi kıyısı çevresinde yaşayan Gilaniler ve Mazanderaniler de Ari kökenlidir. Güneydoğu kesimde, Afganistan ve Pakistan sınırlarında, göçebe Beluci aşiretleri de vardır.
Resmî dil Farsça (ya da Farisi), Arap abecesiyle yazılan bir Hint-Avrupa dilidir Farisilerin konuştukları lehçe resmî dil olarak kabul edilmiştir. Gilaniler ile Mazaderanilerin konuştukları lehçelere pek benzemez.
İranlıların yaklaşık % 98'i müslüman, müslümanların % 93'ü de şiidir (şiilik resmî devlet dinidir). Buna karşılık Kürtler, Beluciler, Azeriler, Araplar gibi azınlıkların çoğu sünnidir. 1979 Devrimi'nden sonra, en laik iranlılarbile İslâm'a uygun katı davranış kurallarına uymak zorunda kalmışlardır. Öbür dinler arasında bahai dini, Zerdüşt dini ve hıristiyanlık (özellikle Nesturi kilisesi) sayılabilir. Devrimden sonra hükümet, bahailere karşı yoğun bir baskı siyaseti uygulamıştır.
Nüfus. İran'da çok geniş alanlar ıssızdır. Nüfusun büyük bölümü Hazar denizinin güney kıyısında, kuzeydoğudaki Atrek ırmağı vadisinde, güneybatıdaki Karun ırmağı vadisinde, Dicle-Fırat deltasında ve kuzeybatı kesimdeki dağlar arasında uzanan vadilerde toplanmıştır. En büyük yerleşme merkezi başkent Tahran'dır. Öbür büyük kentler arasında Isfahan, Şiraz ve Tebriz sayılabilir. Meşhed ve Kum kentleriyse, şiilerin başlıca din merkezleri olmaları açısından önemlidirler. 1960'ta yalnızca 20 milyon olan nüfus, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve doğum oranının yüksekliği sonucunda 60 milyona yaklaşmıştır.
Eğitim ve sağlık. Eğitim 6-11 yaş arası çocuklar için ücretsiz ve zorunludur. Devrimden sonra çok sayıda yeni okul açılmış, ders kitapları dine ve geleneksel değerlere daha çok önem verilecek biçimde yeniden yazılmış, kız çocuklar ile|erkek|çocuklar ayrı sınıflarda okumaya başlamışlardır. Ülkedeki üniversiteler de devrimden sonra kapatılmış, ama 1983'ten başlayarak yeniden açılmıştır. Günümüzde yükseköğretim özellikle tarım ve çeşitli meslek konuları üstünde yoğunlaşmıştır. Sağlık hizmetleri 1960 yıllarından bu yana geliştirilmekle birlikte, özellikle kırsal alanlarda hâlâ yetersizdir.
Edebiyat ve güzel sanatlar. İran'ın zengin bir kültür geçmişi vardır. Edebiyatta, her zaman şiir ağır basmış, Ömer Hayyam (XII. yy.), vb. şairler, dünya ölçeğinde ün salmışlardır. Müzik ve mimarlık tarih boyunca önem taşımış olmakla birlikte yakın dönemde Batı etkisinde kalmışlardır. El sanatları, özellikle çömlekçilik, altın ve gümüş işlenmesi, son derece gelişmiştir. Yüzyıllar boyunca başlıca el sanatı olan halıcılıksa, hızla gerilemektedir.
EKONOMİ
1960-1970 yıllarında şah Rıza Pehlevi, sanayinin gelişmesi için büyük bir atılım başlatmış, 1970 yıllarında dünya petrol fiyatlarının yükselmesi sonucunda gelirlerin de artmasıyla, İran ekonomisi dünyada büyüme hızı en yüksek ekonomiler arasına girmiştir. Bu hızlı gelişme bir yandan orta sınıfı güçlendirirken, bir yandan da sınıflar arasındaki uçurumu büyütmüş, ayrıca Batı'ya özgü yaşama biçiminin varlıklı sınıf arasında yaygınlaşmasıyla, kültürde de önemli bir bölünmeye yol açmıştır. 1979'dan sonra, devrim hükümeti ülkenin dışa kapanarak, kendi ürettikleriyle yetinmesi siyasetine ağırlık vermiş, 1987 sonuna kadar din adamlarına ekonomik kararlar üstünde uzmanlardan daha çok yetki tanınmış, bunun sonucunda, birçok sanayi dalı (bu arada 1981'de petrol sanayisi) uluslaştırılırken, pek çok büyük projeden de vazgeçilmiştir. İran-Irak Savaşı'nın petrol kuyularında, rafinerilerde ve dışsatım merkezlerinde yol aldığı yıkımlara karşın (İran-lrak Savaşı, ülke GSMH'sinin her yıl yaklaşık % 30'unu tüketmiş ve ekonomiyi olumsuz etkilemiştir), petrol dışsatımı hâlâ başlıca gelir kaynağıdır.
Sanayi. Günümüzde İran'da, sanayinin GSMH'deki payı tarımınkinden büyüktür; ama eskiye oranla bu dalda daha az işçi çalışmaktadır. Başlıca sanayi dalları, petrol arıtılması, petrokimya sanayisi gibi petrolla ilgili dallardır. En önemli petrol arıtma merkezi, Abadan'dır. Demir-çelik üretimine 1973'te başlanmıştır ve üretilen çelik otomobil, otobüs, kamyon, buzdolabı, elektrikli araç-gereç yapımında kullanılmaktadır. Başlıca sanayi dallarından dokuma sanayisi, özellikle İsfahan'da toplanmıştır.
Tarım ve balıkçılık. Ülke topraklarının ancak % 12 kadarı tarıma elverişlidir; hayvan (koyun ve keçi) yetiştiriciliğiyle uğraşan göçebelerin nüfus içindeki oranı da günden güne azalmaktadır. 1962'de yapılan önemli toprak reformuyla, topraklarını kendileri işleyen büyük toprak sahiplerinin topraklarının önemli bölümü yoksul ve topraksız köylere dağıtılmış, böylece kırsal kesimde yaşama düzeyi yükseltilmeye çalışılmış, ayrıca sulama amacıyla barajlar yapılmış ve hükümet dışsatıma yönelik, yoğun tarım yapılacak büyük çiftlikler oluşturmaya uğraşmıştır. Ne var ki, tarım işletmelerinin çoğu hâlâ küçük ve verimsizdir; tarım üretimi, nüfusu büyük bir hızla artan ülkenin gereksinmelerine ayak uyduramamıştır. Basra körfezinde ve Hazar denizinde dışsatıma yönelik balıkçılık gelişmiştir. Hazar denizinde tutulan balıklardan İran'ın ünlü havyarı elde edilmektedir.
Ulaşım. Tahran, Meşhed, Tebriz gibi kuzey kesimdeki kentler ile Kum, Ahvaz, Bender Humeyni, Hürremşehr, Isfahan gibi kentler arasında bağlantı, özellikle demiryoluyla sağlanmaktadır. Ana karayoluysa, Türkiye sınırından Afganistan'da Herat'a kadar uzanmaktadır. Başlıca limanlar Hürremşehr, Bender Abbas, Bender Humeyni ve Buşehr'dir.
Ticaret. Petrol ve petrol ürünleri İran'ın dışsatımının % 90'dan çoğunu oluşturmaktadır. Öbür dışsatım malları arasında dokumacılık ürünleri, halı, pamuk, taze ve kuru meyve sayılabilir. Yakın dönemde başlıca dışsatım ürünleri, para yerine petrol verilerek elde edilmektedir. Devrim hükümeti dışardan borç almaktan kaçınmış, ülkenin dış borçlarının aşağı yukarı tümünü ödemiştir.
TARİH VE DEVLET YAPISI
Geçmişte Ortadoğu'nun büyük bölümünü kaplayan imparatorlukların kurulmuş olduğu günümüzdeki İran topraklarında İ.S. yaklaşık 224'te yönetimi ele geçiren Sasani sülalesi, ülkeyi 691 'e kadar yönetti. O tarihte müslüman Arapların fethettikleri ülke, İslâm imparatorluğu'nun eyaletlerinden birine dönüştürüldü. XI. yy'da Selçukluların egemenliğine giren İran toprakları (Selçukluların kurdukları, yönetim yapısı ve ekonomik alt yapı, varlığını XX. yy'a kadar sürdürmüştür), XIII. yy'da Cengiz Han'ın, XIV. yy. sonunda da Timur'un orduları tarafından işgal edildi. Uzun bir parçalanma döneminden sonra, XVI. yy'da Şah İsmail'in kurduğu Safevi sülalesi, ülkede siyasal bütünlüğü yeniden sağlayıp, şiiliği resmî din haline getirdi. O tarihten başlayarak yüzyıllar boyunca sık sık Osmanlılarla savaşan İran, 1722'de Afgan sülalesinin denetimine girdiyse de, Afgan sülalesini devirerek (1736), Zend sülalesini kuran Nadir Şah, bağımsızlığı yeniden sağladı. 1794'te Ağa Muhammet Şah'ın Zend sülalesini devirmesinin ve Kaçar sülalesini kurmasının ardından, XIX. yy'da kuzeyden Rusya'nın ve Hindistan'dan batıya doğru, Basra körfezinden de kuzeye doğru yayılmaya çalışan İngilizlerin baskısı altında kalan İran'da, 1907'de imzalanan İngiliz-Rus Antlaşması'yla. İngiltere ve Rusya etki alanları elde ettiler. 1908'de petrol bulunan ülkede, çöküş halindeki Kaçar sülalesi, iç savaş özellikli karışıklıklar patlak vermesini ve yabancı etkisinin artmasını önleyemedi. Sonunda, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan güçlü önder Rıza Han, 1925'te şah ilan edilerek Pehlevi sülalesini kurdu. Orduyu yeniden örgütleyip, düzeni yeniden sağlayarak şii din adamlarının etkisini kısıtladı; yeni sanayi dalları kurdurdu ve hukuk sisteminde belirli bir reform yaptı.