Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Konuşma Bozuklukları

  • Okunma : 203

Konuşmanın açık ve anlaşılabilir olmasında gırtlak ve ağız yapısından başka etkenler de rol oynar. Bunun için insanın öncelikle sözcükleri ve temel dilbilgisi kurallarını tanıması, ne söylemek istediğini bilmesi, doğru sözcükleri seçmesi ve her sözcüğü yerli yerinde kullanması gerekir. Bütün bunları düzenleyen de beynin kabuk bölgesidir.

    Beyin kabuğunun özelleşmiş alanlarından biri olan konuşma merkezi, göğüs, boyun ve yüz kaslarına sinirler aracılığıyla gerekli bilgileri gönderir. Bu bilgiler kasların uyum içinde çalışmasını sağlar ve böylece akciğerlerden boşaltılan hava gırtlaktaki ses tellerini titreştirerek ağızdan ses biçiminde dışarı çıkar. İnsan, ağzından çıkan sesleri işitme duyusuyla denetler; bu arada beyin de istenen bütün tonlama değişikliklerini, sözcüklerin dizilişini, konuşma hızını ve ses yüksekliğini yönetir.

    Bu sürecin herhangi bir aşamada aksaması çeşitli konuşma bozukluklarına yol açar. Örneğin işitme güçlüğü olan çocuklar, söylenenleri doğru olarak duyamadıkları için konuşmayı tam anlamıyla öğrenemezler. Çünkü konuşma çağına gelen bir çocuk duyduğu sesleri taklit ederek konuşmayı öğrenecektir. Bu yüzden çocukların işitme duyularını mutlaka bir doktorun denetlemesi gerekir. Beyin kabuğundaki ilgili alanlar yıkıma uğradığı için doğru düşünme yeteneğini yitiren kişiler de konuşurken doğru sözcükleri seçemezler. Afazi ya da sözyitimi denen bu durum, başa rastlayan sert bir darbe sonucunda beyin kabuğunun örselenmesinden ya da inme (apopleksi) denen felç nedeniyle beyne giden kan akımının azalmasından ileri gelebilir.

    Başta gırtlak iltihabı (larenjit) olmak üzere boğazda yerleşmiş çeşitli mikrobik hastalıklar ve ses telleri üzerinde oluşan yumrucuklar da sesin kısık ve boğuk çıkmasına yol açarak konuşmayı güçleştirir. Özellikle şarkıcılar, öğretmenler, seyyar satıcılar ve tellallar gibi sürekli yüksek sesle konuşan kişilerin ses tellerinde gelişen bu küçük kütleler genellikle ameliyatla alınabilir. Bazı insanların daha çok genizden gelen bir sesle konuşması da damak yarıklığına bağlı olabilir. Bu yapı bozukluğuyla doğan insanlar ünlü sesleri doğru olarak söyleyemezler.

    Özellikle çocuklarda rastlanan konuşma güçlükleri arasında eklemleme ve ritim bozuklukları ön sırayı alır. Eklemleme bozukluklarının, yani sesleri doğru olarak seslendirememenin en sık karşılaşılan örneği peltek konuşmazdır. Böyle konuşan insanlar genellikle dillerini ön dişlerine çok fazla yaklaştırdıkları için s ve z seslerini gerektiği gibi çıkaramazlar. Kekemelik ve pepemelik ise birer ritim bozukluğudur. Her ikisinde de kişi bazı sözcükleri ya da heceleri bir kerede söyleyemez; ilk heceleri bölerek ve birkaç kez yineleyerek kesik kesik konuşur. Ama yinelenen seslerin niteliği açısından kekemelik ile pepemelik (ya da pepelik) arasında fark vardır. Pepeler ya da pepemeler b, p, m gibi dudaksıl seslerle başlayan sözcüklerin, kekemeler ise k gibi sert damaksıl seslerle başlayan sözcüklerin ilk hecesinde zorlanırlar (kekelerler). Daha çok çocuklukta ortaya çıkan bu durum çoğu kez sıkıntı, korku, heyecan gibi ruhsal nedenlere bağlıdır. Kekemeliğin ilk aşamasında çocuk bazı seslerde durakladığının ve bazı heceleri yinelediğinin farkında değildir. Dolayısıyla konuşmasındaki bu ritim bozukluğunu düzeltmeye çalışmaz, ikinci aşamada ise kekelediğinin bilincindedir ve düzgün konuşmaya çabaladıkça bu kez heyecandan ve sıkıntıdan kekeler.

    Konuşma eğitmeni denen uzmanların amacı çeşitli türden konuşma bozuklukları ya da sorunları olan insanlara yardımcı olmaktır. Örneğin sözyitimine uğramış kişilere konuşmayı yeniden öğretmek, kekemelik ve pepemelik gibi ritim bozukluklarının üstesinden gelmek, konuşmayı geç ve güç öğrenen çocuklara yardımcı olmak ve meslekleri nedeniyle yüksek sesle konuşan kişilere ses tellerini çok zorlamadan nasıl kullanacaklarını öğretmek bu uzmanların görevidir.