Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

AMFİBYUMLAR

  • Okunma : 227
AMFİBYUMLAR Resim

Amfibyumlar sudan karaya çıkarak yaşamlarının bir bölümünü karada geçirmeye başlayan ilk omurgalılardır. Bu nedenle, balıklar ile sürüngenler arasında bir geçiş basamağı sayılan bu yarı su, yarı kara hayvanlarının Yunanca’dan türetilen adı da “ikiyaşayışlılar” anlamına gelir. Amfibyumları öbür kara hayvanlarından ayıran başlıca özellikler, çok sayıda salgıbeziyle beslenen derilerinin kaygan ve gözenekli, yumurtalarının ise balıklarınki gibi kat kat jelatinimsi kılıflarla korunmuş olmasıdır.

    Amfibyumlar sınıfının (Amphibia) bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş olan üyeleri üç büyük grupta toplanır. En kalabalık grubu oluşturan kara ve su kurbağalarının kuyruksuz, kısa bir gövdesi ve sıçramaya uyarlanmış uzun arka bacakları vardır. İkinci gruptaki semenderler (çöreller) ise kuyrukludur ve kısa bacakları sıçramaya değil yürümeye elverişlidir. Buna karşılık aynı gruptaki sirenlerin yalnızca iki ön bacağı olduğundan gövdelerinin arka bölümünü ve kuyruklarını sürüyerek yer değiştirirler. Üçüncü grubu oluşturan ayaksız kertenkeleler ise hiç bacakları olmayan ve suda ya da toprağın altına gömülerek yaşayan, solucana benzer hayvanlardır. Kurbağaların yaklaşık 1.900, semenderlerin 300, sirenlerin 3, ayaksız kertenkelelerin de 160 kadar türü saptanmıştır.

    Yaklaşık 300 milyon yıl öncesinden kalma bazı fosillerin amfibyum iskeleti olduğu konusunda bütün bilim adamları birleşiyorlar. Bu hayvanlara ait olduğu sanılan fosilleşmiş izler ise çok daha eski tarihlere uzanır. Amfibyumlar, günümüzden 370 milyon yıl önce, Crossopterygii adı altında sınıflandırılan ve hem akciğerleri, hem de saçak gibi yüzgeçleri olan balıklardan türemiştir.

Sudan Karaya Geçiş

Sudaki yaşamdan kara yaşamına geçişte en önemli adım akciğerlerin ve bacakların gelişmesi olarak görülür. Oysa derinin bu yeni ortama uyum sağlayabilmek üzere geçirdiği değişiklikler belki çok daha çarpıcıdır. Artık suyun dışında yaşayacak olan hayvan her şeyden önce vücudundaki su dengesini korumak zorundadır. Bu yüzden amfibyumlarda önce vücuttaki suyun hızla buharlaşarak uçup gitmesini önleyecek sert bir dışderi oluştu. İçderide ise sürekli sıvı salgılayarak vücudu nemli tutan salgıbezleri gelişti. Aynca hayvanın derisiyle solunum yapabilmesi için içderideki kan damarlarının sayısı arttı. Kafatası balıklara özgü biçimini yitirerek basık ve yassı duruma geldi; çene kemikleri de doğrudan kafatasına bağlandı. Hayvanın burundan soluk alıp verebilmesi için burun kanalları genişledi. Büyük olasılıkla böcekleri yakalayabilmesi için dili uzayıp büyüdü. Başın gerisindeki ilk iki omur değişikliğe uğrayarak bir boyun bölgesi oluşturdu; böylece hayvan başını gövdesinden bağımsız olarak hareket ettirmeye başladı. Bugünkü amfibyumlardan birçoğunun larvalan (yavruları) da erişkine dönüşürken buna benzer başkalaşma evrelerinden geçer.

    Fosil amfibyumlann bilinen en küçük örneği ancak 2,5 cm uzunluğundadır; buna karşılık birçoğunun uzunluğu 2,5 metreyi aşar. Tarihöncesi çağlardan kalma en iri amfibyum fosilinde yalnızca kafatasının uzunluğu 1 metreye yakındır.

    Çağımızda yaşayan amfibyumlar ise genellikle atalarından daha küçük yapılıdır. İçlerinde en irisi, Japonya’da yaşayan ve uzunluğu 1,5 metreyi geçen dev semenderdir (Andrias japonicus).

    Amfibyumların hemen hepsi sulak ve nemli yerlerde yaşar. Bütün yeryüzüne dağılmış olan kurbağalara Alaska ve İsveç gibi en uzak kuzey ülkelerinde bile rastlanırken, ayaksız kertenkelelerin dağılımı yalnızca tropik bölgelerle sınırlıdır; semenderler ise daha çok ılıman bölgelerde yaşar (bak. Kurbağa; Semender).

Özellikleri ve Davranışları

Amfibyumlann çoğu gündüzleri saklanıp, hava kararınca yiyecek aramaya çıkan gece hayvanlarıdır. Soğukkanlıdırlar, yani vücut sıcaklıkları bulunduklan ortamın sıcaklığına uygun olarak değişir. Düşmanlarından korunmak için gizlenmeyi seçerler; çevredeki doğa ile aynı renkte olmaları gizlenmelerini çok kolaylaştırır. Tek savunma araçları ise derilerinden salgıladıkları yakıcı ve zehirli maddelerdir.

    Gırtlaktan gerçek anlamda ses çıkarabilen ilk hayvanlar belki de kurbağalardı. Durmadan vıraklayan kurbağalara karşılık ayaksız kertenkele, siren ve semenderler genellikle sessiz hayvanlardır.

    Amfibyumlar en çok böcek, örümcek ve solucan gibi omurgasız hayvanlarla beslenir. İri kurbağalann ayrıca küçük kemiricileri ve kendinden küçük kurbağalan da yediği olur. Amfibyumlar zararlı böcekleri yok ettikleri için insana yararlı hayvanlardır. Birçok ülkede tarım zararlılanyla savaşmak için özellikle deniz kurbağasından (Bufo marinus) yararlanılır. Ne var ki, son derece obur olan bu hayvan yalnız böcekleri değil küçük kurbağaları da tüketerek zamanla çevredeki doğal yaşama daha büyük zarar verebilir.

Yaşam Çevrimi

Kurbağalar yumurtalannı genellikle su bitkilerinin arasına bırakır. Bitkinin yapraklanna ya da dallanna yapışıp kalan yumurtalardan, iribaş ya da tetari denen, kocaman başlı, uzun kuyruklu ve bacaklan olmayan, yavrular çıkar. Bu yavrular tıpkı balıklar gibi solungaçlanyla sudan oksijen alır ve daha çok bitkiyle beslenir. İri yumurtalannı karadaki çamurlann arasına bırakan bazı türlerde ise yumurtadan çıkan larvalar iribaş değil, erişkin kurbağanın küçük bir kopyasıdır. Kurbağalann döktüğü yumurta sayısı, biraz da dişinin boyutlanna bağlı olarak türden türe çok değişir. Örneğin Küba’da yaşayan Sminthillus cinsinden küçük kurbağalann dişisi tek bir yumurta bırakırken, öküz kurbağası gibi iri türlerde bu sayı 20 bini bulur.

    Afrika’da yaşayan Nectophrynoides cinsinden küçük kurbağalann larvası gelişmesini annesinin vücudunda tamamlamış olarak çıkar. Oysa birçok türün dişisi ya da erkeği yavrulannı gelişinceye kadar sırtında, hatta sırt derisinin altındaki keselerde taşır. İribaşlann erişkin bir kurbağaya dönüşmesi genellikle birkaç ay, öküz kurbağasında ise iki yıl kadar sürer.

    Kurbağa yumurtalarının suya ya da çamura bırakıldıktan sonra döllenmesine karşılık, semenderlerin çoğunda yumurtalar dişinin vücudunda döllenir. Yumurtalan kurbağalarınkine benzer, ama sayıca daha azdır. Bazı türler döllenmiş yumurtalannı suya döker ve yumurtadan çıkan iribaşlar gelişmesini suda tamamlar. Buna karşılık birçok semender türü yumurtalarını karaya bırakır ve yavrular bütün yaşam çevrimini karada geçirir. Avrupa semenderleri ile akciğersiz mağara semenderinde ise yumurtalar dişinin vücudunda açılır ve yavrular larva olarak doğar.

    Amfibyumlann doğadaki yaşam süresi kesin olarak bilinmiyorsa da, insan eliyle bakılan dev semenderin 55 yıl, Bombina cinsinden kızılca kurbağanın ise 29 yıl yaşadığı gözlenmiştir.

AMFİBYUMLAR Resimleri