Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Anatomi

  • Okunma : 1849
Anatomi Resim

Anatomi, Biyolojinin bitkilerin, hayvanların ve öbür biyolojik organizmaların yapısıyla ilgilenen dalı. Anatomiyle ilişkili bir dal olan karşılaştırmalı anatomiyse, hayvan biçimlerinin yapılarındaki farklarla ilgilenir.

Anatomi pek çok alt dala ayrılır. Genel olarak anatomi, çıplak gözle görülebilecek yapıların incelenmesiyle ilgilenir. Dokubilim (histoloji), doku yapısının, hücrebilim (sitoloji), hücre yapısının incelenmesini konu alırlar. Dokubilim ve hücrebilim incelemeleri mikroskop kullanımını gerektirdiği için, bu iki dala, birlikte "mikroskopik anatomi" de denir. "İşlevsel anatomi"de olduğu gibi, bu sözcüklerin herhangi birinin önüne "işlevsel" sözcüğü yerleştirildiği zaman, organizmanın işlevinin incelenmesini konu alan fizyolojiyle bağlantı kurulmuş olur.

Anatominin iki başka alt dalı da, embriyobilim ve eski anatomidir. Embriyobilim (embriyoloji) genel olarak "gelişmenin anatomisi" diye de adlandırılır, çünkü bütünüyle farklılaşmış doku, organ ya da organizmaların oluşma ve gelişmesiyle ilgilenir. Eski anatomi (paleoanatomi) soyu tükenmiş olan organizmaların yapısının incelenmesidir.

ANATOMİ TARİHİNİN BAŞLANGICI

Aristoteles: Anatomi çalışmaları yapmaya yönelik bilinen ilk girişimler Batı'da Aristoteles (İ.Ö. 384-22 [?]) tarafından yapılmıştır. Bununla birlikte, İ.Ö. 3000-İ.Ö. 1600 arasından kalan bazı papirüsler, eski Mısırlıların mumyalama sırasında anatominin bazı konularıyla ilgilenmiş olduklarını göstermektedir. Biyoloji biliminin kurucusu olan Aristoteles, bitkilerde ve hayvanlarda inceleme amaçlı kesmeler (teşrih) uygulamıştır. Ama Aristoteles de, tıbbın kurucusu sayılan Hippokrates (460-374) de, insan bedeninde kesme çalışmaları yapmamışlardır.

Herophilos ve Erasistratos: Aristoteles'in ölümünden kısa süre sonra, Mısır'da Ptolemaios sülalesi hükümdarları, insan üstünde inceleme amaçlı kesme işlerini desteklemişler ve bu işin en etkili uygulayıcıları, Herophilos (İ.Ö. 335-280) ile çağdaşı Erasistratos (İ.Ö. 310-250) olmuşlardır.

Herophilos 600 kadar insan bedenini keserek, anatomi incelemeleri yazmıştır; bunlar arasında gözlerle ilgili bir inceleme ve ebeler için bir el kitabı sayılabilir. Ama en büyük katkısı, beynin sinir sisteminin merkezi ve zekânın bulunduğu yer olduğunu kanıtlaması ve beyinden omuriliğe giden sinirlerin çizimini yaparak, isteme uyanlar ve uymayanlar diye sınıflandırması olmuştur.

Erasistratos ayrıca, kalbe yağ taşıyan lenfi incelemiş, gırtlak kapağının gırtlağı kapatmaktaki işlevlerini tanımlamış, kalpteki üçlükapak'ı ortaya çıkarmış, duyum sinirleri ile hareket sinirlerini birbirinden ayırdetmiştir. Dolaşım sistemini de yoğun biçimde incelenmiş, ama atardamarlarda hava bulunduğunu savunmuştur: Bu, o dönemde yaygın bir inançtı; çünkü normal olarak toplam kanın % 60 kadarı toplardamarlarda bulunur ve ölümde atardamarlar, kılcal damarlara ve toplardamarlara boşalırlar.

Galenus: Eskiçağ bilginlerinin pek çok gözlemi yanlış yapmış olmalarına karşın, Kleopatra'nın hükümdarlığının sonuna kadar (İ.Ö. yaklaşık 30) bulunan ilkelerin, sonraki 1000 yıldayapılacak buluşlar kadar çok olduğu söylenebilir. Kleopatra'nın ölümünden kısa süre sonra, İskenderiye bir Roma kenti ve hıristiyan kilisesinin başlıca merkezlerinden biri olmuş ve kent yöneticileri, anatomi çalışmalarına karşı çıkmaya başlamışlar, dünyanın Arabistan dışındaki yerlerindeki yöneticiler de, insan bedeni üstünde inceleme amaçlı kesme çalışmaları yapılmasını yasaklamışlardır. Bununla birlikte, anatomi bilgisini artırma konusundaki isteğin önü alınamamıştır.

Anatomi bilgisini geliştirme konusunda çaba gösterenlerin en önemlisi, Roma imparatoru Marcus Aurelius'un Yunan asıllı hekimi  Claudius Galenus'tur (ya da Klaudios Calenos; İ.S. 131-200). Tarihte deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan Galenus, idrarın idrar kesesinde değil böbreklerde oluştuğunu ve omuriliğin kesilmesinin, bedenin kesme noktası altında kalan bölümünde felce yol açtığını göstermiştir. Büyük yapıtı İnsan Bedeninin Parçalarının Kullanımı Üstüne, günümüzden 1400 yıl önce, her yerde kullanılan bir tıp kitabı haline gelmiştir.

Ne var ki, deneysel tıbba bazı güzel katkılarda bulunmasına karşın, Galenus'un aslında anatominin ilerlemesini geciktirdiği söylenebilir: Dinsel görüşlerden ötürü Galenus'un insan bedenini kesmesine izin verilmediğinden, elde ettiği sonuçların çoğu sığırlar, köpekler, domuzlar ve maymunlar üstünde yaptığı kesme işlemlerine dayanıyordu. Üstelik kendisinden önceki ve çağdaşı anatomicilerin bazı yanlışlarını da, yapıtıyla kalıcı duruma getirmiştir. Bu yanlışlar arasında kozmik yaşamın bedenin her soluk alışta akciğerden girdiği, bedende birbirinden ayrı üç ruh bulunduğu (karaciğerdeki "doğal" ruh, kalpteki "dirimsel" ruh ve beyindeki "hayvansal" ruh) sayılabilir. Bu yanlış inançların ilkini, Galenus'un deneysel yaklaşımları daha da inanılır kılmıştır.

Galenus'un dolaşım sistemi konusundaki görüşü de yanlıştır. Kendinden önceki hekimler gibi o da, yapmış olduğu birçok incelemeye karşın, kanın karaciğerde oluştuğunu, kalbe geri dönmeyip, doğrudan bedene dağıldığını savunmuştur.

İbni Sina ve öbür İslâm bilginleri: Dinin karşı olması yüzünden anatomi araştırmaları Ortaçağ'da Batı'da büyük ölçüde bir yana bırakılırken, İslâm bilginleri bu dalda büyük gelişmeler göstermişlerdir. İslâm anatomicilerinin en ünlüsü İbni Sina (İ.S. 980-1037) İ.S. 1000'de yazdığı Kanun fi't Tıb (Tıp Kuralları) adlı yapıtında, insanlar, maymunlar, köpekler ve öteki hayvanlar üstünde yaptığı incelemelerden elde ettiği bilgilere yer vermiştir; ama İbni Sina da, öbür İslâm bilginleri de sistemli incelemeler yapmamışlardır.

Vesalius: Batı'da Rönesans geliştikçe, bazı bilim adamları din kökenli kısıtlamalara karşı çıkmaya başlamışlar ve ortaya hızla çok sayıda anatomi bilgini çıkmıştır. Bunlar arasında en önemlisi Vesalius'tır (1514-64). Anatominin modern çağının başlatıcısı sayılan Vesalius, Galenus'un çoğu hatalı olan gözlemlerini kabul etmek ve incelemeleri metafizik diyalektiğe göre sürdürmek yerine,doğrudan bilimsel-deneysel bir yaklaşım göstermiş, pek çok hayvanın anatomisini insanınkiyle karşılaştırmış ve türler arasındaki farklılıkların nasıl şaşırtıcı biçimde bilinmeyenleri ortaya çıkardığını belirtmiştir. Kopernik'in Gök Cisimlerinin Dolanması adlı yapıtıyla aynı yıl yayınlanan İnsan Bedeninin Yapısı Üstüne adlı başyapıtı, insan bedeninin iç yapısıyla ilgili doğru çözümlere yer vermesi açısından son derece önemlidir. Vesalius'un çağdaşları ve sonraki bilginler, yüzyıldan kısa bir süre içinde, genel anatomiyle ilgili temel incelemelerin çoğunu tamamlamışlardır.

Harvey: Kanın sol yarı kalpten atardamarlara, oradan toplardamarlara, oradan da sağ yarı kalbe giderek dolaştığı konusunda ilk varsayımı öne süren İngiliz fizyoloji uzmanı William Harvey'in (1578-1657) yapıtları, bu konuda temel çalışmalardandır. Harvey ayrıca, binlerce kilometre uzunluğunda kılcal damar bulunduğunu da öngörmüş ve bu kuramı mikroskop kullanılmaya başlanmasından sonra kanıtlanmıştır. O dönemde anatomi de eksiksiz bir bilim dalı özelliğini almaya başlamış, bilim dernekleri kurulmuş, ders kitapları ve beden atlasları yayınlanmaya başlanmış, okullar kurulmuş inceleme amacıyla kesip biçmeler (teşrih) için insan kadavraları bulunmasını düzenleyen yasalar çıkartılmıştır.

MİKROSKOPİK ANATOMİNİN TARİHÇESİ

Mikroskopik anatominin yerleşmeye başlamasıyla ve gelişme anatomisinin ortaya çıkmasıyla birlikte, hızlı adımlar atıldı. Marcello Malpighi (1628-94), kanın sol yarı kalbe ulaşmadan önce kılcal damarlar aracılığıyla akciğerden geçtiğini kanıtladı. Ayrıca, derinin dış tabakasının (üsderi) altında bir tabaka daha bulunduğu ve böbreğin işlevsel birimlerinin (nefronlar) yapısı gibi başka dokubilim konularını da betimledi.

Robert Hooke (1635-1703), 1665'te Micrographia adı altında bitki anatomisi üstüne gözlemlerini yayımladı ve mantarlar üstünde mikroskopla yaptığı çalışmalara dayanarak "hücre" sözcüğünü ortaya attı. Gözlemleri daha sonra, araştırmacıların, hücrelerin dokuların temel birimleri olduğu yolundaki görüşü geliştirmelerine katkıda bulundu. Özellikle, yaklaşık yüzyıl sonra, Caspar Friedrich Wolff (1733-94),embriyobilimdekiyo-ğun çalışmaları sonucunda, hücrelerin organları oluşturan parçalar olduklarını açıklığa kavuşturdu. Daha sonra Robert Brown (1773-1858) hücrenin çekirdeğini buldu. M.J. Schleiden (1804-81) ve Theodor Schwann (1810-82) 1840'ta, kemikler, kirişler ve bağlar da dahil bütün dokuların hücrelerden oluştukları kuramını ortaya attılar ve ayrı, ama ötekilerle ilişkili bir alt dal olarak hücre bilimi (hücrelerin mikroskop altında incelenmesi) kurdular.

Antoni van Leeuwenhoek (1632-1723), bakterileri, bir hücreli hayvanları ve öteki mikroorganizmaları, bunların yanı sıra spermayı ve iskelet ile kalp kasındaki çapraz kasları ilk inceleyip tanımlayan kişi oldu. Ayrıca, William Harvey'in kan dolaşımıyla ilgili kuramının doğru olduğunu görsel olarak kanıtladı. Bir başka önemli mikroanatomi uzmanı olan, çeşitli böceklerin gelişme anatomisiyle ilgili değerli yapıtıyla ünlü Jan Swammerdam (1637-80), alyuvarları ilk olarak gözlemleyip, betimledi (1658).

XVII. yy'ın sonuna doğru doku bilim, bağımsız bir inceleme alt dalı olarak ortaya çıktı. Mikroskoptaki ilerlemelerle, bitki ve hayvan dokularını ince parçalara ayırmak için aletlerin (mikrotomlar) bulunmasıyla ve boyama yöntemlerinin kullanılmaya başlanmasıyla, doku bilimin gelişmesi hızlandı. Söz konusu teknolojilerdeki en önemli ilerlemeler, özellikle XIX. yy'da gerçekleştirildi. Ama bundan çok daha önce, Xavier Bichat (1771 -1802), bedende yaygın olan bazı dokular arasındaki benzerliği gösterdi ve dokuları kas, sinir, katılgan doku diye sınıflandırdı. Bu dokular, günümüzde, epitel dokuyla birlikte, hayvanlardaki dört başlıca doku sayılmaktadır.

Not: HollandalI Jan Swammerdam, mikroskoptan yararlanarak yaptığı, son derece ayrıntılı kesmelerle omurgasızların anatomisini incelemiştir. Bu susineği larvasının boyu yalnızca 6,4 mm'dir.

Embriyobilimirı kurucusu sayıları Marcello Malpighi,

1672'de bir civciv embriyonunun gelişmesi ve büyümesi konusunda ayrıntılı gözlemler yapmıştır. Anatomi incelemeleri yazmasının yanı sıra, William Harvey'in yazmaya başlamış olduğu kan dolaşımıyla ilgili yapıtı da tamamlamıştır.

KARŞILAŞTIRMALI ANATOMİNİN TARİHÇESİ


Karşılaştırmalı anatomi, hayvan yapısındaki evrimsel ilerlemeleri ve hayvanların çevrenin koşullarına yanıt olarak gösterdikleri anatomi ve fizyoloji uyarlanmalarını inceler. Aristoteles sınıflandırma ve evrim kuramları geliştirebilmek için çok sayıda hayvanı kesip biçmiştir: Galenus da karşılaştırmalı anatomiyle ilgilenmiştir; ama onun amacı, insanın anatomisini daha iyi anlayabilmek olmuştur. Özellikle Rönesans'tan başlayarak, başka anatomi uzmanları, balıklar, vb. hayvanlar üstünde çalışmalar yaparak anatomik yapılarını betimlemişlerdir. Georges Buffon (1707-88) önemli bir veri birikimi yapan ilk kişidir: 44 ciltlik Doğa Tarihi (1749-1804).

Buffon'un başarıları, Baron Georges Cuvier'nin (1769-1832) anatomide ilk bireşim çalışmalarını gerçekleştirmesine katkıda bulunmuştur. Cuvier, olguları önceden kabul edilmiş bir kurama uydurmaya çalışmak yerine, eldeki olgulardan yola çıkarak yeni kuramlar geliştirmeye çalışmış, 9 ciltlik yapıtı Hayvan Dünyasının Örgütlenmesine Göre Dağılımı'nda (1817-30), yaşayan ve fosil hayvanların yapısı üstüne bütün araştırmalarının sonuçlarına yer vermiştir. Daha sonra onu, birçok anatomi uzmanı izlemiştir; ama aralarında en çok katkıda bulunan, türdeşlik kavramının bulucusu olan Richard Owen'dir (1804-92). Türdeşlik kavramı, anatomi yapılarını embriyo bilime ve evrimsel kökenlerine göre ele alır.

GELİŞME ANATOMİSİNİN TARİHÇESİ:
XVII. yy'da omurgasızlar üstünde araştırma yapan Swammerdam ve civcivler üstünde araştırma yapan Malpighi ilgi çekici embriyo bilim incelemeleri gerçekleştirdilerse de, bu bilim dalı, XIX. yy'a kadar büyük bir önem taşımadı. XIX. yy'da, en ünlü embriyo bilim uzmanları arasında yer alan E. R. Lankester (1847-1929), Oscar Hertwig (1849-1922) ve Richard Hertwig (1850-1937), Karşılaştırmalı Embriyobilim Ders Kitabim (1880-81) hazırlayan F. M. Balfourve memeli hayvanlar gibi gelişmiş organizmalarda embriyonun, balıklar ve kurbağagiller dahil, kendisinden öncekilerin geçtiği aşamalardan geçerek geliştiği konusundaki yararlı görüşü öne süren Ernest Haeckel (1834-1919), önemli çalışmalar yaptılar. Haeckel'in söz konusu görüşü, tam doğru olmamakla birlikte, bazı embriyo gelişmeler, bu görüşle uyum göstermektedir.

ÇAĞDAŞ ÇALIŞMALAR

Günümüzde anatomi çalışmalarının ortak özelliği, dallararası nitelikte olmaları, işlevin ya da fizyolojinin vurgulanmasıdır. Anatomi uzmanları, fizikten yararlanarak, bütün beden düzeyinde hayvanların hareket ve yeteneklerinin anatomik temellerini öğrenmeye çalışmaktadırlar. Özgül organların incelenmesinde nörobiyologlar, nöron devreleri ağlarıyla, beynin davranış gibi karmaşık işlevlerle ilgili haritasını çıkarmaya çalışmaktadırlar. Doku bilimciler, hormonların kökenleri, enzimlerin oluşumu ve iz elementlerinin biriktirildikleri depolarla ilgili sorunları araştırmaktadırlar. Hücre bilimciler, elektron mikroskopu ve hücre altı organların (organcıklar) ültrsantrifüjle ayrıştırılması, sito-kimya ve biyo-kimya gibi geniş bir yelpaze oluşturan yaklaşımlardan yararlanmaktadırlar. Bir bütün olarak anatomi, iki bin yıl içinde, tam bilgisizlikten yola çıkıp tutarlı, bütünsel bir bilim durumuna gelmiştir.

Anatomi Resimleri