Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Diş

  • Okunma : 1061

DişOmurgalı ve omurgasız hayvanların ağzında çok sayıda bulunan, besinleri parçalamaya, ezmeye ve öğütmeye yarayan sert dokulu organ. Aynı zamanda, savunmada (ısırma) da işlev gören dişlerin biçim, yapı, sayı ve çenelere bağlanış biçimleri türden türe önemli ölçüde değişir. Bütün gerçek dişlerde üç tabaka bulunur.

İnsan dişleri: İnsanda dişler bir iç dentin (fildişi) tabakasından oluşur; dentinin dişeti sınırının üstünde kalan bölümü mineyle kaplıdır. Dişin taç adı verilen bu bölümü son derece serttir. Dişin kök bölümü "seman" (ya da sement, çimento) adı verilen, kemiğe benzer bir maddeyle kaplıdır. Diş kökü, çene kemiğinin içinde, diş yuvası adı verilen bir boşluğa oturur. Burada seman, ince bağ dokusu teleklerinden oluşan bir diş çevresi bağıyla komşu kemiğe yapışır. Diş aynı zamanda dişeti dokusuna da bağlıdır. Bu bağlantı kesiminde dişeti yarığı adı verilen hafif bir çöküntü bulunur. İnsanın iki diş düzeninden "süt dişleri" ya da "geçici dişler" adı verilen ilki, 6 ay-2 yaş arasında, aşamalarla çıkar. 6-13 yaşları arasında da sırayla ikinci (kalıcı) diş düzeni, süt dişlerinin yerini alır. 18-21 yaşlar arasında "yirmi yaş dişi" (ya da akıl dişi) adı verilen dörder azı dişi çıkar. 20 geçici süt dişi (4 ön kesici diş, 4 yan kesici diş, 4 köpek dişi ve 8 azı dişi) doğumdan önce gelişmeye başlar; çocuğun altıncı yaşına doğru, yerlerini 32 kalıcı diş (4 ön kesici diş, 4 yan kesici diş, 4 köpek dişi, 8 küçük azı dişi ve 12 büyük azı dişi) alır. 4 yirmi yaş dişi, çenenin büyüklüğü arttıkça öbür, 8 azı dişinden sonra gelişir. Artış yetersizse, yirmi yaş dişleri, çene kemiği ile öbür dişler arasında sıkışıp kalabilir. Bu durum bazen ağrıya ve iltihaba neden olur.

Üst çene dişleri ve alt çene dişleri çeneler kapandığında birbirine uyarak örtüşecek biçimde yapılanmıştır. Bu uyum, kesici dişlerle (ön dişler) besinler ısırılırken ve arka dişlerle (küçük ve büyük azılarla) çiğnenip, öğütülürken, dişlerin gerektiği gibi iş görmesi için çok önemlidir. Büyük ve küçük azı dişlerinin "taç çıkıntısı" ve "taç girintisi" adı verilen noktaları bulunan geniş yüzeyleri vardır. Bu nedenle birbirlerini tam olarak örterler.

İnsan dişi, embriyonun hem orta derisinden, hem de dış derisinden çıkar. Mine, ağzın iç yüzeyini örten dokudan (epitel) tomurcuklanan mine yapıcı organların bir bölümünü oluşturan ameloblast adlı özel hücrelerden oluşur. Başlangıçta çentikli bir küreye benzeyen her organ, giderek oluşacak dişlerin biçimini alır. Diş tacının minesi, diş yüzeyine doğru sivrilen kireçleşmiş mine çubuklarından (ya da prizmalarından) oluşur. Mine çubukları, kemiktekine benzeyen ve mineyi son derece sert ve güçlü kılan billurlaşmış bir yapıdadır. Dentin, odontoblast adı verilen ve içinde odontoblast protoplazmasının lifçikleri bulunan borucuklardan oluşan özel hücreler tarafından yapılır. Mine ile dentin, bitişme yerlerinde organik maddeden oluşan bir ağla birbirlerine sımsıkı bağlanırlar. Dişin "diş özü" adı verilen en içteki bölümü, gevşek bağ dokusundan yapılmıştır ve çene kemiği içindeki sinirler ile kan damarlarının uzantıları olan sinirler ve kan damarları içerir. Diş özü odontoblastlarla döşelidir; bunlar dişin çürümesi ya da yaralanması durumunda dişin yaşamı boyunca onarıcı dentin üretecek yetenekte hücrelerdir.

Öbür omurgalıların dişleri: Memelilerin dişleri, diş formülleri ve biçimleri bakımından birbirinden farklılık gösterir. Primatlarda insanlarınkine benzeyen dişler vardır; buna karşılık köpek dişleri özellikle erkeklerde daha büyükçe ve daha sivridir. Babunlarda, Eski Dünya maymunlarında olduğu gibi, diş düzeninin her dörtte birlik bölümünde iki küçük azı dişi ve üç büyük azı dişi, Yeni Dünya maymunlarında üç küçük azı dişi ve üç büyük azı dişi vardır. Etçil hayvanlardan köpekte, dört küçük azı dişi ve iki büyük azı dişi, bunun yanı sıra üç kesici diş ve kesici dişler ile arka dişlerden ayrı, büyük köpek dişleri vardır. Kedigiller ailesi üyelerinde iki ya da üç küçük azı diş ve yalnızca bir büyük azı dişi vardır. Toynaklılarda, ot ya da samanı çiğnemek için gerekli olan, üst yüzleri düzleşmiş küçük ve büyük azı dişleri bulunur.

Kemiricilerde, her dörtte bir bölümde bir kesici diş ve üç küçük azı dişi vardır; ama bu kesici dişler, kesici kenarları aşındıkça durmadan gelişmeleri ve uzamaları bakımından, alışılmışın dışında bir nitelik taşırlar.

Balıklarda çoğul benzer dişler bulunur (homodont diş düzeni); aslında bu dişler, boynuzlaşmış maddeden yapılmış, değişikliğe uğramış pullardır ve yalnızca diş taçları içerirler. İki yaşayışlıların dişleri balıklardan daha az sayıdadır; buna karşılık sürüngenlerde, kaplumbağalarda dişlerin bulunmamasından başlayıp, yılanlarda kemikle kaynaşmış bir ya da iki sıra keskin dişe, timsahlardaki diş yuvaları içindeki dişler fekodontl düzenine kadar uzanan birbirinden çok farklı diş düzenleri görülür. Bütün modern kuşlar, kaplumbağalar ve kemikli balıklar, dişleri olmayan omurgalılardır.

Dişlerin evrimi: Yüksek derecede kireçleşmiş olmaları nedeniyle dişler, binlerce yıl boyunca iyi korunmuştur ve insanın insanımsı primatlardan evrimi süreciyle ilgili incelemelerde, kapsamlı bir biçimde dişlerden yararlanılmıştır. Arkeologlar çeşitli insan öncesi canlıların dişlerinin büyüklük, biçim ve girinti çıkıntı yönlerini belirlemişlerdir ve çoğunlukla bu gözlemler, Tarih Öncesi'nden kalma arkeoloji alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan insansı türünün belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Dişlerin evrimini, uzun süre önce soyu tükenmiş hayvanların fosillerinin incelenmesinden yola çıkan paleontoloji uzmanları da incelemişlerdir. Irmak taşemenlerinde ilkel dişe benzer koni biçimi, kireçleşmemiş yapılar bulunur. Köpekbalığı gibi kıkırdaklı balıklarda, katı osteodentinden oluşan, diş yuvaları içinde gelişecek yerde, çenelerin kemikli yüzeylerinde gelişmiş, dişe benzer yapılar bulunur. Daha gelişmiş balıkların dişleri yapı bakımından büyük değişiklikler gösterir; ama genellikle osteodentinden yapılmıştır. Timsahlar gibi büyük sürügenlerde kemikle kaynaşma yerine, diş yuvaları içine asılı dişlerin bulunduğu bir diş düzeni vardır ve dişlerde, her dörtte bir bölümde birkaç dişin öbürlerinden daha iri olduğu bir miktar farklılaşma görülür. Memelilerde dişlerde farklılaşma, besin gereksinmelerine bağlı olarak, diş düzenindeki değişmeler sürmüştür.

Diş hastalıkları: Dişler bazı hastalıklardan etkilenebilecekleri gibi, gelişmeleri sırasında bazı biçim bozukluklarına uğrayabilirler. İnsanın diş düzenindeki en yaygın hastalıklar, diş çürümesi, diş destek dokusu (periodont) hastalığı ve diş girinti ve çıkıntılarının birbiriyle tam örtüşmemesidir.

Diş çürümesine, bakteriler yol açar; dişin mine ve dentininin yeniden emilimine ya da yıkımına neden olur; tedavi edilmezse sonunda diş özünün mikrop kapmasına ve diş kökünün altında bir apse oluşmasına yol açar. Çürük yapan bakteriler dişlerin yüzeyinde "plak" adı verilen koruyucu bir örtü altında gelişerek, dişlerin kireçleşmiş maddelerini eritecek asitler ve enzimler üretirler. Diş yüzeyine yapışan tatlılar, vb. besinler çürük yapan bakterilerin etkinliğini artırır. İmmünoglobülinlerin yanı sıra çeşitli bakteri karşıtı maddeler içeren tükürük, çürüğe karşı korur; tükürük salgısının azalması genellikle çürüklerin artmasıyla sonuçlanır. Dişlerin biçimleri ve kalıtımsal etkenler de, diş hastalıklarına yatkınlığı etkiler.

Diş destek dokusu hastalığı dişleri taşıyan dokuların ivegen ya da süreğen enfeksiyonudur; destek dokularının gerilemesi ve çekilmesi (ya da yitimi) nedeniyle diş yitimine yol açar.

Dişlerin örtüşmemesi, yani dişlerin normal dışı sıralanmadan ötürü gerektiği gibi üst üste gelmemeleri durumu, çiğneme sıkıntılarına, daha sonra da diş çürüklerine ve diş destek dokusu hastalığına yol açar.

Destek dokusu hastalığını ve çürükleri önlemeye ilişkin koruyucu önlemler arasında, diş yüzeylerinden bakteri plaklarını uzaklaştırmak için gerekli ağız bakımının (dişlerin fırçalanması) düzenli biçimde yapılması ve içme suyuna flüor katılması gibi kamu sağlığı işlemlerinin yerine getirilmesi yer alır.

Diş hastalıkları hayvanlarda da görülür; diş çürükleriyle ve diş destek dokusu hastalığıyla ilgili incelemelerde, birçok hayvan türünden yararlanılmaktadır.