İlahi
İlahi, genel anlamda bütün dinsel şarkılara verilen addır. “Tanrı’ya özgü; tanrısal” anlamına gelen ilahi Türk-İslam dünyasında yaygın bir dinsel müzik türüdür. İlahilerin güftesi, tekke edebiyatında bir şiir türü olan koşma ya da semaiye benzer. İlahilerin çoğunda, tüm kıtalar, ilk kıtanın ezgisiyle okunur. İlk kıtanın ilk dizesi, zemin (başlangıç) bölümüdür. İkinci dize nakarat’tır ve üçüncü dizeden sonra yinelenir. Üçüncü dize meyan (orta) bölümüdür. Bu sıralanma, dindışı müzikteki sözlü yapıtların büyük çoğunluğunda aynıdır. Özellikle beyitlerden kurulu ilahilerde meyan bölümü bulunmayabilir. Böyle ilahilerin tüm beyitleri, ilk beytin müziğiyle okunur. Tek kıtalık ilahiler olduğu gibi, her kıtasının bestesi ayrı olan çok kıtali ilahiler de vardır.
İlahilerde, dindışı müziğin hemen hemen tüm makamları kullanılmıştır. İlahilerin usulleri (tempo) çoğunlukla 16’dan daha az birim zamanlı olan küçük usullerdir. Ama 16’dan daha fazla birim zamanlı büyük usullerle bestelenmiş pek çok ilahi de vardır. Bu tür ilahiler, genellikle solo olarak okunur. Koro halinde okunmak üzere bestelenmiş ilahilere “birlikte okunan ilahi" anlamına gelen “cumhur ilahi” denilmiştir. Cumhur ilahilerin, solo ilahilere oranla daha yalın bir ezgi yapısı vardır. Bazı ilahilerde hem solo, hem de koro bölümü yer alır. Bu ilahilerdeki koro bölümlerine de “cumhur” adı verilmiştir.
İlahilere, okundukları yer ve zamana göre de çeşitli adlar verilir: Tekke, cami, mektep (Cumhuriyetken önce ilk ve orta dereceli okullarda ilahi dersleri vardı), mevlit, Ramazan. Muharrem, Kadir Gecesi ve Mekke ilahileri yaygın ilahi çeşitlerinin bazı örneklerindendir. Bektaşi tarikatında ilahiye “nefes” denir. Aleviler de, “ilahi” yerine, “nefes” , “deme” ve “deyiş” kullanırlar.
Tekkeler kapatılmadan önce tarikat törenlerinde ya da tören bittikten sonra topluca ya da bir derviş tarafından ilahiler okunurdu. Günümüzde ilahiler kutsal günlerde ve mevlit törenlerinde seslendirilmektedir. Eskiden bazı tekkelerde, bayram ya da kandil gecelerinde birçok ilahi peş peşe okunurdu; dindışı müzikteki “fasıl” programına benzeyen bu diziye nevbe denirdi.
Başta Hıristiyanlık olmak üzere başka dinlerde de ilahi geleneği vardır. İlk Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın ölümünden kısa bir süre sonra ilahiler söylemeye başladılar. Ne var ki, İS 313’te İmparator Constantinus Hıristiyanlık’ı benimseyinceye kadar, ilahi söylemenin, Hıristiyan tapınma biçiminde belli bir yeri yoktu. Ortaçağın sonlarında, ilahilerin okunmasını eğitilmiş korolar üstlendi ve daha karmaşık ezgiler bestelendi.
16. yüzyılda Alman din adamı Martin Luther’in öncülüğünde gerçekleştirilen din reformundan sonra, ilahileri koronun yanı sıra cemaat da söylemeye başladı. İlahilerin birçoğu, dinsel metinlerin koşukla yazılarak bestelenmesinden oluşuyordu. İlahiler başlangıçta müzik eşliğinde armonisiz olarak okunurken, sonraları çoksesli ezgiler bestelendi.