Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Kamış Ve Saz

  • Okunma : 279
Kamış Ve Saz Resim

Sulak yerlerde yetişen pek çok otsu bitkiye halk arasında, çoğu kez ayrım yapmaksızın, kamış ya da saz denir. Sazlık dendiğinde de bu tip ince uzun gövdeli otsu bitkilerle kaplı durgun su kıyıları ya da bataklık yerler akla gelir. Kamış ve saz sözcükleri botanik açısından da çok genel adlardır. Kamış sözcüğü daha çok sulak yerlerde bulunan bitkilerin boğumlu ya da boğumsuz, silindir biçimindeki gövdesinden kaynaklanmıştır. Bu gövde yapısına özelikle buğdaygillerde rastlanır. Örneğin, bu familyadan olan bambuların gövdesi tipik bir kamış görünümündedir. Gene buğdaygillerin bir üyesi olan şekerkamışı (Saccharum officinarum) da çok ince, uzun ve boğumlu gövdesiyle bu adı almıştır. Bu familyanın, kamış dendiğinde ilk akla gelen, en yaygın türü Kuzey Kutbu'ndan tropik bölgelere kadar bütün sulak yerlerde, dere ve göl kıyılarında kendiliğinden yetişen adi kamıştır (Phragmites australis ya da Arundo phragmites). Süpürge kamışı da denen bu türe çok benzeyen bir başka tür ise suya çok bağımlı olmadığı için çit oluşturmak üzere tarla kenarlarına dikilen kargı ya da masura kamışıdır (Arundo donax).

    Kamış adı altında toplanan bitkilerin ortak özellikleri durgun ve tatlı su kenarlarında yetişen çok uzun boylu, borumsu gövdeli otsu bitkiler olmalarıdır. Gövde yüksekliği adi kamışta 5 metreyi, kargıda 7 metreyi bulabilir. Genellikle sert ve odunsu yapıda olan bu gövdelerin çapı da adi kamışta yaklaşık 1,5 cm, kargıda 3,5 cm dolayındadır. Yaprakları şerit ya da mızrak biçimindedir, çiçekleri ise genellikle bileşik salkım ya da başak biçiminde açar. Kamışlar köksap (rizom) denen toprakaltı gövdeleriyle çoğalan, çokyıllık bitkilerdir. Kamışların borumsu gövdesinden kaval, ney ve flüt gibi üflemeli çalgılar, olta kamışı, baston, kalem, tropik bölgelerde ev ve kulübe yapılır. Yaprakları ile gövde kabuklarından ise sepet, şapka, koltuk ve sandalye altlığı örülür. Ayrıca, bazı ülkelerde kamış gövdeleri ve yaprakları kâğıt yapımında hammadde olarak kullanılır.

    Kapsamı daha da belirsiz olan saz sözcüğü ise çoğu kez kamıştan daha ince ve otsu gövdeli, daha kısa boylu su ya da bataklık bitkilerini adlandırmak için kullanılır. Halk arasında kamış ve saz sözcüklerinin birbiri yerine kullanılabilecek kadar iç içe geçmiş olmasının nedeni belki de yalnızca bu bitkilerin sulak yerlerde yetişmesidir. Typha cinsinden, su kamışı ya da ak saz denen bitkiler bu karışıklığa iyi bir örnektir. Özellikle göl kıyılarında yoğun bir örtü oluşturan bu bitkiler uzun, şeritsi yapraklan ve gövdelerinin ucunda oluşan silindir biçimli, kahverengi çiçek başaklarıyla tanınır. Bunlara, kurutulmuş yapraklarından hasır yapıldığı için “hasırotu” da denir. Yaygın olarak saz kapsamına giren bir grup bitki de Juncus cinsindendir. Hasırsazıgiller (Jurıcaceae) familyasında yer alan, çoğu kez hasırsazı, hasırotu ya da kova gibi adlarla anılan bu bitkilerin ise silindir biçimli gövdeleri ve gövdeyi andıran içi boş yaprakları vardır. Sazların yaprakları ve gövdeleri de kamışlar gibi genellikle çatı örtüsü, sandalye altlığı ve hasır benzeri yer yaygıları yapmak için kullanılır. Örneğin, papirüsgillerden olan sandalye sazı ya da sazotu (Scirpus lacustris) Anadolu’da bu amaçla çok kullanılan bir bitkidir.

    Yetiştikleri ortamlarda çok hoş görünümler yaratan kamış ve saz bitkileri o yörede yaşayan su kuşları için de iyi bir besin kaynağı ve barınak oluşturur.

Kamış Ve Saz Resimleri