Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Kanuni Sultan Süleyman

  • Okunma : 262
Kanuni Sultan Süleyman Resim

(1495-1566). Osmanlı Devleti’nin 10. padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan Selim henüz şehzade ve Trabzon sancakbeyi iken burada doğdu. Annesi Hafsa Sultan’dır. Süleyman’ın çocukluğu Trabzon’da geçti. Özel öğrenim gördü. Osmanlı yönetim geleneğine uygun olarak 1509’da Kırım’daki Kefe sancakbeyliğine gönderildi. 1512’de babasının hayli sert geçen bir mücadeleden sonra tahta çıkması üzerine İstanbul’a geldi. 1513’te Manisa sancakbeyliğine atandı. Yavuz Sultan Selim’in 1514 Çaldıran ve 1516-17 Mısır seferleri sırasında Rumeli’den gelebilecek saldırılara karşı Edirne’de hazır bekletilen güçlerin başında bulundu. Babasının ölümü üzerine 1520’de Manisa’dan İstanbul’a gelerek tahta çıktı.

    Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktığında Osmanlı Devleti Fatih döneminden (1451-81) beri hızlanarak süren genişleme siyasetinin sonucu olarak batıda ve doğuda hayli toprak kazanmıştı. Yavuz Sultan Selim döneminde doğuda yeni bir güç olarak beliren Safeviler’e karşı büyük bir savaş kazanılmış , Osmanlı Devleti için güneyde her zaman bir tehdit oluşturan Memlûklar ortadan kaldırılmıştı.

    Bu durumda yeniden Avrupa’ya dönmek olanağı doğmuş oluyordu. Kanuni saltanat değişikliğini fırsat bilerek ayaklanan Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali ayaklanması bastırıldıktan sonra ilk Rumeli seferine çıktı. Ağustos 1521 ’de bir aylık bir kuşatmadan sonra Belgrad’ı aldı. Bu arada akıncılar da Tuna boylarına ilerlerken Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa komutasındaki düzenli birlikler de Hırvatistan içlerine girdiler. Bu kadar gözdağını yeterli bulan Kanuni İstanbul’a döndü. Ertesi yıl Akdeniz korsanlığının önemli bir merkezi olan Rodos’a karşı bir deniz seferi düzenledi. St. Jean şövalyelerinin savunduğu Rodos’u beş ay süren bir kuşatmadan sonra 1522’de ele geçirdi. Ege adalarının bir bölümü de Osmanlı egemenliğine girdi.

    1525’te Kanuni’yi yeniden Avrupa’ya yönelten bir olay oldu. Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken’e (V. Karl) tutsak düşen Fransa Kralı I. François’nın annesi bir elçi yollayarak Kanuni’den oğlunu kurtarmasını istedi. Hıristiyan Avrupa’nın bu bölünmüşlüğünden yararlanmak isteyen Kanuni, Şarlken’in yakın akrabası olan II. Lajos’un yönetimindeki Macaristan üzerine sefere çıktı. Kanuni’nin bu en ünlü seferi Mohaç’ta 29 Ağustos 1526’da büyük bir meydan savaşıyla noktalandı. Savaşta Macar ordusu tümüyle dağıldığı gibi Kral II. Lajos da öldü. Macaristan’ın başkenti Budin’e (bugün Budapeşte) giren Kanuni kendisine bağlı Erdel Voyvodası Janos Zapolya’yı Macaristan kralı ilan etti.
Osmanlılar’ın ilerleyişinden tedirginlik duyan Şarlken de I. François’yı serbest bıraktı. Kanuni böylece hem askeri gücünü bir kez daha kanıtlamış oluyor, hem de Hıristiyan Avrupa’nın kendi içindeki siyasal çekişmelerde de rol oynadığını gösteriyordu.

    Kanuni’nin geri dönmesinden sonra Şarlken Macaristan’daki Osmanlı egemenliğine son vermek amacıyla harekete geçti ve Janos Zapolya’yı uzaklaştırarak kardeşi I. Ferdinand’ı Macaristan kralı ilan etti. Bunun üzerine Kanuni 1529’da yeni bir sefere girişerek Macaristan’ı geri aldığı gibi, daha da ilerleyerek Viyana’yı kuşattı. Ama topların azlığı, ikmal yetersizliği ve kışın erken bastırması gibi nedenlerle 17 gün sonra kuşatmayı kaldırarak Ekim 1529 ortalarında İstanbul’a dönmeye karar verdi. 1530’da Ferdinand’ın orduları yeniden Budapeşte’yi kuşattılarsa da Bosna beylerbeyi ile Semendire sancakbeyi kuşatmayı dağıttılar. Macaristan’ın sürekli bir sorun durumuna geldiğini gören Kanuni, Şarlken’e kesin bir darbe indirmek amacıyla 1532’de yeni bir sefer başlattı. Üç koldan Avusturya topraklarına giren Osmanlı ordusu karşısında Şarlken savaştan kaçınarak geri çekildi. Bunun üzerine Avusturya Prensi Ferdinand Macaristan üstünde Osmanlı egemenliğini kabul ederek barış istedi.

    1533’te Avusturya ile imzaladığı barış antlaşmasıyla Avrupa’daki sınırları güvence altına aldığına inanan Kanuni, 1514 Çaldıran yenilgisinden bu yana hayli güçlenen İran’daki Safeviler’in doğu sınırındaki tehditlerine karşı 1533’te önce Sadrazam İbrahim Paşa komutasında bir ordu gönderdi, ertesi yıl da kendisi sefere çıktı. 1535’te Bağdat’a giren Kanuni, aynı yıl Tebriz’i de ele geçirdi. Irak’ı ve İran Azerbaycam’m Osmanlı topraklarına kattıktan sonra 1536’da İstanbul’a döndü. 1537-38 yılları Venedikliler’le yapılan kara ve deniz savaşlarıyla geçti. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa 1538’de Andrea Doria komutasındaki birleşik haçlı donanmasını Preveze’de büyük bir yenilgiye uğrattı. Böylece Osmanlı Devleti Akdeniz’de de önemli bir güç olarak belirdi.

    1540’ta Avusturya, Janos Zapolya’nın ölmesi üzerine bir kez daha Macaristan’a girince Kanuni 1541’de ve 1543’te üst üste iki sefer düzenleyerek Macaristan’ı tümüyle denetim altına aldı ve yeni bir kral atamayarak bölgeyi Budin eyaleti adıyla doğrudan merkeze bağladı. Aynı yıllarda Barbaros Hayreddin Paşa da Şarlken’e denizyoluyla ağır darbeler indirdi. 1543’te Şarlken’in elindeki en önemli limanlardan biri olan Fransa’nın güneyindeki Nice’i (Nis) yağmaladı. 1547’de Almanya ve Avusturya ile yeniden bir barış antlaşması imzalandıysa da uzun ömürlü olmadı.

    1548’de Saf evi Hükümdarı I. Tahmasp, kardeşinin Osmanlı Devleti’ne sığınmasını bahane ederek doğu sınırlarını çiğneyince Kanuni, İran üzerine sefere çıktı. Tebriz’i geri aldıktan sonra kışı Halep’te geçirdi. 1551’de Avusturya yeniden Macaristan’a saldırınca barış bozuldu. Kanuni Avusturya üzerine Rumeli Beylerbeyi Sokullu Mehmed Paşa’yı gönderdi. Kendi de Edirne’de bekledi. Sokullu Mehmed Paşa’nın Temeşvar’ı alıp Avusturyalılar’ı yenmesinden sonra 1553’te Anadolu’yu geçerek Safeviler ve onlarla birlikte hareket eden Gürcüler’e karşı Nahcivan seferini başlattı. Revan, Nahcivan ve Karabağ’ı Osmanlı topraklarına katan Kanuni, savaştan kaçman Safevi Hükümdarı I. Tahmasp’ı izlemeyerek geri döndü. Tahmasp, Kanuni dönüş yolundayken elçilerini göndererek barış istedi. 1555’te imzalanan Amasya Antlaşması’na göre Safeviler, Azerbaycan ve Irak üstündeki Osmanlı egemenliğini kabul ettiler.

    Kanuni bundan sonra uzun süre sefere çıkmadı. 1559’da iki oğlu Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasında baş gösteren taht kavgasında ağırlığını Selim’den yana koyarak Bayezid’i yenmesine yardımcı oldu. İran’a sığınan Bayezid orada öldürüldü. 1562’de Avusturya ile yeni bir barış antlaşması imzalandı. Avusturya Erdel’in Osmanlı toprağı olduğunu kabul etti. 1565’te Akdeniz’de
önemli bir üs durumundaki Malta Adası’nı ele geçirmeyi amaçlayan donanmanın seferi başarısızlıkla sonuçlandı. Turgut Reis de şehit düştü. Bu arada I. Ferdinand’ın 1564’te ölümü üzerine Avusturya tahtına çıkan oğlu II. Maximilian 1562’de imzalanan barış antlaşmasının koşullarını yerine getirmediği gibi Erdel’i de yeniden ele geçirdi. Hayli yaşlanmış olan Kanuni, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın ısrarı üzerine 1566’da Avusturya’ya karşı sefere çıktı. Osmanlı ordusu Avusturya yolunda önemli bir geçit yeri olan Zigetvar kentini kuşattı. Yolda hastalanan Kanuni kuşatmanın 26. günü çadırında öldü. Kenti alan Sokullu Mehmed Paşa, Şehzade Selim gelinceye kadar Kanuni’nin öldüğünü askerlerden gizledi. Orduyu Belgrad’da karşılayan Şehzade Selim, II. Selim sanıyla tahta çıktı ve babasının cenazesini İstanbul’a götürdü.

    Osmanlı tarihinde en uzun süreyle tahtta kalmış padişah olan Kanuni Sultan Süleyman saltanat sürdüğü 46 yıl boyunca 13 kez sefere çıkmıştır. Onun döneminde Osmanlı Devleti gücünün doruğuna ulaşmış, dünyanın en büyük imparatorluklarından biri durumuna gelmiştir. Bu askeri ve siyasal başarıların yanı sıra kendisine “Kanuni” sıfatını kazandıran hukuk düzenlemeleriyle devletin yapısına yön veren ilkeleri yazılı hale getirmiş, birçok alanda da yeni kurallar koymuştur. Bütün ülkede toprak ve nüfus yazımları yapılmış, vergilerin toplanması düzene bağlanmıştır. Öte yandan sürekli savaşlar yüzünden toplumda huzursuzluklar baş göstermiş, olağanüstü giderler dolayısıyla konan vergiler çeşitli başkaldırılara yol açmış, bunlara savaşlarda yeterince pay almadıklarına inanan tımarlı sipahiler de katılmıştır.

    Her şeye karşın Kanuni dönemi tarihçilerce mimarlıkta Koca Sinan’ın, edebiyatta Fuzuli ve Bâkî’nin, denizcilikte Barbaros Hayreddin Paşa ile Piri Reis ve Turgut Reis’in, hukuk alanında Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin ve devlet yönetiminde Sokullu Mehmed Paşa’ nın yetiştiği bir dönem olarak anılmıştır. Batılıların “Muhteşem Süleyman” olarak andıkları Kanuni edebiyatla da uğraşmış, “Muhibbi” mahlasıyla yazdığı şiirleriyle bir divan oluşturmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman Resimleri