Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Kibele

  • Okunma : 274
Kibele Resim

Kibele, doğayı, canlılığı ve verimliliği simgeleyen ana tanrıçadır. Hem ana, hem de bakire olan Kibele, kendi kendine doğurur. Bu nedenle de tüm tanrıların anasıdır. Ana tanrıça Frig kabartmalarında başında kuleye benzer bir taçla canlandırılır. Bu taç onun kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni olduğunu gösterir. Kibele ayrıca genç kızların da koruyucusudur. Kibele’nin dağdan doğduğuna inanılır. Doğaya söz geçiren, yeraltından çıkan yılanları havada savuran Kibele, ağaçlıklı doruklarda, mağaraların derinliklerinde oturur.

    Ana tanrıça Kibele’nin yurdu Anadolu’dur. Çatalhöyük ve Hacılar’da Cilalı Taş Devri’nden kalma ana tanrıça heykelcikleri bulunmuştur. Bu heykelciklerde ana tanrıça geniş kalçalı, göbekli, iri göğüslü bir kadındır. Bazı heykelciklerde ana tanrıça kollarında çok daha ufak boyda bir erkek taşır. Bazılarında ise iki yanındaki iki aslana dayanmaktadır. Kucağındaki erkek figürü Attis adlı sevgilisidir. Kaynağı Anadolu olan ana tanrıçaya tapma Akdeniz, kuzey ülkeleri ve Asya’nın içlerine kadar yayılmıştır.

    Anadolu’da karşılaştıkları ana tanrıçaya tapınmayı benimseyen Frigler, bu tanrıça adına tapmaklar kurup, tapınma törenleri geliştirdiler. Ana tanrıçaya Hurriler Hepat, Hititler Kubaba adını vermişlerdi. Kibele’nin Frigya’ya Geç Hitit Devletleri’nden Tabal Krallığı aracılığıyla geçtiği sanılmaktadır. Kibele’nin Frigya’daki en ünlü tapınma yeri, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin 16 km güneydoğusundaki Pessinus’tu. Kibele’nin simgesi olan kara göktaşı Pessinus’tadır. Bu kara göktaşına, yapılan dinsel törenlerde ana tanrıçanın kendisiymiş gibi tapılırdı. Bu büyük tapınak dışında Eskişehir ile Afyonkarahisar arasında birçok açık hava tapmağı da vardı. Lidyalılar’ca da benimsenen Kibele’ye tapınma buradan Yunanistan’a geçti. İÖ 3. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu’ya gelen Galatlar da, Kibele’ye tapınmayı kolayca benimsediler. İÖ 204’te Kartacalılar karşısında güç durumda kalan Romalılar, Kibele’nin Pessinus’taki simgesi kara göktaşını Roma’ya götürdüler. Roma’da bir kurtarıcı gibi karşılanan Kibele, en eski tapınakların bulunduğu Palatium Tepesi’ne yerleştirildi. Kartaca’ya karşı savaşı kazanan Romalılar, bu tepede Kibele adına büyük bir tapmak yaptılar. Romalılar yeni kurallar koyarak Kibele’ye tapınmayı büyük ölçüde Roma göreneklerine uygun duruma getirdiler. Frigya’da Kibele’ye tapınma, Hıristiyanlık iyice yerleşinceye kadar sürdü.

    Çok geniş bir alanda yaygın olmasına karşılık Kibele’ye ilişkin söylence tektir. Söylenceye göre Kibele, âşık olduğu Attis adlı delikanlı, Pessinus kralının kızı ile evlenmek üzereyken karşısına çıkarak onu çıldırtır. Attis kendini hadım eder ve ölür. Attis’in kendi kestiği erkeklik organından akan kanla suladığı topraktan bitkiler fışkırır. Kendisi de çam ağacına dönüşür.

    Siyasal güçlerden bağımsız bir din merkezi olarak yönetilen Pessinus’taki tapınakta erkekliklerini tanrıya adamış iki başrahip bulunurdu. Bunlardan birinin adı Attis, öbürününse Megabyzos’du. Galloi adı verilen öbür rahipler de erkekliklerini tanrıçaya kurban etmişlerdi. Her yıl 15-27 Mart arasında Kibele ile Attis’in öyküsünü temsil eden şenlikler yapılırdı. 15 Mart’ta bir boğa kurban edilir ve ayin alayı düzenlenirdi. 22 Mart’ta Attis’in altında erkekliğini kurban ettiği ağacı simgeleyen kutsal çam törenle tapınağa getirilirdi. Böylece üç gün, üç gece uyumadan gözyaşları içinde bir cenaze töreni düzenlenirdi. 24 Mart’ta en yüksek noktasına ulaşan yas sırasında rahipler Frigya çalgıları eşliğinde sunağın çevresinde döne döne dans ederlerdi. Bu arada ulur gibi bağırırlar, taş bıçaklarla, uçlarına aşık kemikleri bağlanmış kırbaçlarla vücutlarını kan çıkıncaya kadar hırpalarlardı. Bazen törende coşkunun en yüksek düzeye eriştiği anda bir adam ortaya fırlar taş bıçakla kendini hadım ederek Galloi olurdu. 25 Mart’ta yas biterdi. Büyük rahip bütün ışıkları yakardı.

    Böylece inanışa göre, Attis yeniden dirilmiş olurdu. Tanrısal çift, ana tanrıça ve Attis, çocuklar ve beyaz giysiler içindeki genç kızlarca coşkuyla karşılanır; herkes dilediği bir kişiliğin biçimine girerek buna göre davranmaya başlardı. Attis’in dirilişinin bu coşkulu kutlanmasının ardından 27 Mart’ta Kibele’nin heykeli suya sokulurdu.

Kibele Resimleri