Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Kutupların Keşfi

  • Okunma : 228
Kutupların Keşfi Resim

Kuzey ve Güney kutuplarına ulaşmak ve buraları keşfetmek için sayısız girişimde bulunan serüvenciler ve bilim adamları olmasaydı, yeryüzünün bu en uzak iki bölgesine ilişkin bilgi edinemezdik.

    Arktika olarak da bilinen Kuzey Kutup Bölgesi’nin merkezinde Kuzey Buz Denizi’nin donmuş suları vardır. Güney Kutbu çevresinde yer alan Antarktika kıtasının büyük bölümü de kar ve buzla kaplıdır.

    Bazı kâşifler kutup bölgelerine altın, kömür, petrol ve başka mineraller aramak için gitti. Ama 16. yüzyıl kâşiflerinin amacı oldukça farklıydı. Vasco da Gama ve Macellan, Afrika ile Amerika’nın güneyinden dolaşarak Hindistan ve Baharat Adaları’na ulaşan yolu bulmuşlardı. Bunun üzerine İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarlar bu kârlı ticaretten pay alabilmek için daha kuzeyden bir yol aramaya başladılar. Bu araştırmalar, onları Kuzey Kutup Bölgesi denizlerine kadar götürdü. Bölgede yaşayan balinalar, ayıbalıkları ve başka büyük balık sürüleri birçok balıkçı gemisini buraya çekti. Günümüzde bu bölgelere hâlâ bilimsel amaçlarla araştırmacılar gönderilmektedir. İnsanların, yeryüzünün iklimi, hava koşulları, okyanus akıntıları, atmosferi, mıknatıslığı gibi konulara ilişkin bilgilerinin, kutup bölgelerinde deneyler yapılmadıkça eksik kalacağı anlaşılmıştır.

    Kutupların keşfinde karşılaşılan en belirgin güçlük, zorlu rüzgârların daha da artırdığı soğuklar oldu. îlk kâşifler kutup bölgelerine ulaşmak için yelkenli gemilerle yolculuk ettiler. Rüzgâra karşı ya da rüzgârsız havalarda da yol alabilen buharlı gemilerin kullanılmasıyla, yolculuk kolaylaştı. Ama bunlar da buzlar arasına sıkıştıkları zaman kolayca parçalanabiliyordu. Buzları yararak ilerleyen güçlü buzkıran gemileri ancak 19. yüzyılın sonunda geliştirildi. Donmuş kara ya da denizin üzerinde yürümek de çok güçtü. Kâşifler kar ayakkabıları, kayaklar ve köpeklerin çektiği kızaklar kullandılar. Uçaklar, kutup bölgelerine ulaşmayı çok daha kolaylaştırdı. Donmuş yüzeyde dolaşmak için traktörlerden ya da çelik paletli özel taşıtlardan yararlanıldı.

    Antarktika’da yol alabilmek Kuzey Kutup Bölgesi’ne göre daha zordur. Bu bölge çok daha soğuktur. Ayrıca, neredeyse bütün kıta birkaç yüz metre kalınlığında, yüzeyi pürüzlü ve üzerinde büyük çatlak ya da yarıklar bulunan bir buz tabakasıyla kaplıdır.

    Bu bölgeye giden kâşifler için yiyecek ve giyecek de sorun oldu. Grönland ve Kuzey Kanada’da yaşayan, aşırı soğuk koşullara uyum sağlamış Eskimolar’dan çok şey öğrenildi. Taze yiyecekler, özellikle sebze ve meyve yokluğu, kutup yolcularının iskorbüt hastalığına yakalanma olasılığını artırıyordu. Bu hastalığı önleme yolları ancak son 100 yıl içinde bulunabildi. Barınma ve ısınma sorunu da zamanla bir ölçüde giderildi. Teknik gelişmeler kutupların keşfini kolaylaştırdı ve güvenli kıldı, ama bu bölgelere gitmek hâlâ cesaret ve dayanıklılık gerektirmektedir.

İlk Kâşifler

Kuzey Kutup Bölgesi’ne yaklaşmayı başaran ilk gezginlerden biri Massalialı (bugünkü Marsilya) Pytheas adlı bir Yunanlı’dır. Pytheas, yaklaşık İÖ 325’te Orkney Adaları’nı ve Thule (büyük olasılıkla Kuzey Norveç) adını verdiği bir bölgeyi gezdi. 9. yüzyılda ise daha İskandinavlar İzlanda’ya yerleşmeden önce, burada İrlandalı keşişler yaşıyordu.

    İskandinavlar yaklaşık 870’te Beyaz Deniz’e kadar gittiler ve bazıları 10. yüzyılın sonlarına doğru Grönland’a yerleşti. İskandinavlar’ın keşifleri arasında Novaya Zemlya Takımadaları ile batısındaki Barents Denizi de vardır. Amerika yönünde ise Labrador, Davis Körfezi ve Baffin Denizi’nin bir bölümüne ulaştılar. Spitzberg’in (bugün Svalbard) 1194’te İzlandalılar tarafından keşfedildiği sanılmaktadır.

Kuzeydoğu ve Kuzeybatı Geçitleri

Kuzey Avrupa’dan Çin’e ve Baharat Adaları’na kuzeyden bir yol bulmak için yapılan ilk girişimlerde Norveç ile Asya’nın kuzey kıyısını dolaşan bir yol arandı. İngilizler ve HollandalIlar bu geçidi bulmak için birçok keşif gezisi düzenlediler. İngiliz tüccarların kurduğu Moskova Kumpanyası’nın 1553’te düzenlediği yolculukta Beyaz Deniz’e ulaşıldı. Bu sefer, Ruslar ile ticareti başlattı. 1556’da
Novaya Zemlya’ya, 1585’te Kara Boğazı yoluyla Kara Denizi’ne gidildi. Henry Hudson, Kuzeydoğu Geçidi için dört araştırma gezisi yaptı. Bu gezilerden üçüncüsünde Kuzey Amerika kıyılarını keşfetti.

    Kuzeydoğuda yeni bir yol keşfinin başarısızlığa uğraması, kâşifleri kuzeybatıda bir yol aramaya yöneltti. Ama kuzeydoğuda aramayı sürdüren Ruslar, kendi kıyılarının haritasını çıkardılar. Çar I. Petro (Büyük Petro) zamanında başlatılan Büyük Kuzey Seferi yaklaşık 20 yıl sürdü. 1743’e kadar Asya’nın en kuzeydoğu ucu dışındaki kıyıları keşfedilmişti. Çarın hizmetinde çalışan Danimarkalı Vitus Bering, 1728’de bugün kendi adını taşıyan Asya ile Amerika arasındaki boğazı geçti.

    Kuzeydoğu Geçidi sonunda, Vega adlı bir buharlı gemiyle yola çıkan İsveçli Nils Adolf Erik Nordenskiöld önderliğindeki keşif heyeti tarafından, Temmuz 1878 ile Temmuz 1879 arasında aşıldı. Bu, yüzyılın en önemli gezilerinden biriydi. Ruslar’ın Kuzey Deniz Yolu adını verdikleri bu yol, bugün Sibirya’da büyük ırmakların haliçlerine yakın kurulmuş limanlara uğrayan ticaret gemileri tarafından düzenli olarak kullanılmaktadır. Bu geçitten ancak temmuz-ekim ayları arasında yararlanılabilmektedir ve günümüzde bile ticaret gemileri buzkıran gemilerinin yardımıyla yol alır.

    16. yüzyılda, kuzeydoğuda bir geçit bulunabileceğinden umut kesilmeye başlandığında, denizciler batı yönünde araştırma yapmaya giriştiler. Amerika’nın kuzey kıyısında dolaşmaya çalışan ilk kâşif Sir Martin Frobisher oldu. Frobisher, 1576’da yola çıkarak Baffin Adası’na ulaştı ve Hudson Boğazı’nı keşfetti. Eskimolar ve onların deri kaplı kayakları ya da kanolarına ilişkin ilk bilgileri verdi. Frobisher’in ardından 17. yüzyıla kadar bu sularda birçok kâşif araştırma yaptı. John Davis, Davis Körfezi’ni 1585-87 arasında; Henry Hudson, Hudson Körfezi’ni 1610’da keşfetti. Ne var ki, Hudson’un ayaklanan tayfaları onu ve oğlunu bir sandala çıkararak ölüme terk etti. 1615’te de Robert Bylot ile William Baffin’in gezilerinde, Baffin Denizi’nden batıya ve kuzeye açılan kanallar keşfedildi. Daha sonraki yıllarda Kuzeybatı Geçidi için yapılan araştırmalar azaldı ve 20. yüzyıla gelinceye kadar geçit gemiyle baştan sona geçilemedi. Sonunda 1903-06 arasında Roald Amundsen, küçük balıkçı gemisi Gjöa ile Kuzeybatı Geçidi’ni geçmeyi başardı.

Kuzey Kutbu'nda Yeni Keşifler

1870'lerde Kuzey Kutup Bölgesi kâşifleri yeni amaçlara yöneldi. Kuzey Kutbu’na ilk olarak varma yarışı başladı ve kuzey denizlerine ilişkin yeni bilgilerin elde edilmesinden sonra bu bölgedeki araştırmalar hızlandı. 1875’te bir İngiliz keşif grubu Kuzey Kutbu’na 550 km kadar yaklaştı ve kışı orada geçirdi. Bu, o güne kadar ulaşılabilen, kutba en yakın noktaydı. 1893’te Norveçli Fridtjof Nansen okyanus akıntılarını inceledikten sonra, akıntıyla sürüklenerek Kuzey Kutbu üzerinden geçilebileceğine karar verdi ve buzların ezemeyeceği biçimde özel olarak tasarlanmış Fram adlı gemisiyle yola çıktı. Gemi kutba 500 km kadar yaklaştıktan sonra, yeniden güneye doğru sürüklenmeye başladı. Bir arkadaşı ile gemiden ayrılan Nansen, kutba kayaklarla ulaşmaya çalıştı. Buzun elverişsizliği bu işi başarmalarına engel oldu. Kışı Franz-Josef Arazisi’nde geçiren Nansen ve arkadaşı Ağustos 1869’da Norveç’e geri döndü. 20. yüzyılın başlarında, Kanada doğumlu kâşif Vilhjalmur Stefansson, Kuzey Kutup Bölgesi’nde büyük bir gereç ve yiyecek stoku olmadan da yaşanıp yolculuk yapılabileceğini gösterdi. Beaufort Denizi’nde iki arkadaşıyla birlikte üç ay boyunca denizde yüzen buzların üzerinde yaşayan Stefansson’un keşif seferi beş yıl sürdü.

    ABD’li Edwin Peary, Kuzey Grönland ve Ellesmere Adası’ndan Kuzey Kutbu’na ulaşmak için birçok girişimde bulundu. Peary, kutba ya da ona yakın bir noktaya 6 Nisan 1909’da ulaştı.

    Bazı pilotlar da Kuzey Kutbu’na ulaşmaya çalıştılar. ABD’li Richard Evelyn Byrd 1926’da kutba ilk uçan ve geri dönen kişi oldu. 1937’de SSCB’li İvan Papanin üç arkadaşıyla birlikte bir uçakla Kuzey Kutbu yakınında yüzen bir buz kütlesinin üstüne inerek ilk yüzer bilim istasyonunu kurdu. Papanin ve arkadaşları denizde dokuz ay boyunca 2.415 kilometreden fazla sürüklendikten sonra, Grönland’da bir buzkıran gemisine alındılar.

    II. Dünya Savaşı’nın sonunda karadan kopan birkaç kilometre kare büyüklüğündeki kalın buz kütlelerinin, Kuzey Kutbu’nun çevresindeki merkez havzaya doğru sürüklendiği anlaşıldı. ABD ve Rusya keşif heyetleri bu “ada”lar üzerinde uzun süre kamp kurarak bilimsel gözlemler yaptılar. 1958’de ABD nükleer denizaltıları Nautilus ve Skate, kutup noktasını buzun altından geçerek bu havzayı aştılar.

Antarktika'da Keşifler

Antarktika’nın büyük bölümünü karaların oluşturmasına karşın, bu kıtada keşif yapmak Kuzey Kutbu’ndan daha zordur. Güney yarıküredeki kıtaların Antarktika’ya en yakını bile 3.200 km uzaklıktadır. Bu yüzden yolculuğun ilk aşaması fırtınalı denizlerde geçer. Ayrıca, Kuzey Kutup Bölgesi’nde üzerinde çeşitli hayvanların yaşadığı birçok ada varken, Antarktika çok az canlının bulunduğu donmuş bir çöl görünümündedir. Yalnızca kıyılarında ve çevresindeki denizlerde canlılar yaşar.

    Güney Kutup Dairesi’ni 1773’te ilk geçen kişi İngiliz deniz kâşifi Kaptan James Cook’ tur. Cook bir sonraki yıl Güney Kutbu’na 2.100 km yaklaştı. Bunu izleyen 70 yıl boyunca ayıbalığı avlayan İngiliz ve ABD’li kaptanlar ile Fransız ve Rus araştırmacılar çeşitli noktalarda kara parçaları,
çoğunlukla kıyıdan uzak adalar gördüler. Antarktika anakarası ilk kez 1820’de William Smith ile Edward Bransfield tarafından görüldü. 1840’ta Kaptan James Clark Ross komutasında İngiliz hükümetinin görevlendirdiği bir keşif heyeti buza karşı güçlendirilmiş gemilerle yola çıktı. Buz kütlelerini iterek ilerleyen bu gemilerle üç yıl boyunca Victoria Arazisi’nin dağlık kıyıları keşfedildi. Ama 1894’te bir balina avı sırasında Cari A. Larsen, Graham Arazisi’ne ayak basıncaya kadar Antarktika anakarasına çıkılamadı.

    1902’de Kaptan Robert Falcon Scott önderliğindeki bir İngiliz keşif heyeti kızakla Güney Kutbu’nun yaklaşık 800 km yakınına kadar geldi. 1908’de Ernest Shackleton güney magnetik kutbuna ulaşan ve kızakla Güney Kutbu’na 200 km yaklaşan bir seferi yönetti. 1912’de Scott ile dört arkadaşı Güney Kutbu’na vardı. Ama Roald Amundsen’in başkanlığındaki bir İsveç ekibi, onlardan beş hafta önce 14 Aralık 1911’de oraya ulaşmıştı. Scott ve arkadaşları geri dönerken yolda öldüler. Daha sonra aralarında Avustralyalı,  Alman ve Norveçliler’in bulunduğu birçok keşif heyeti bölgede araştırmalar yaptı.

    1929’da daha önce Kuzey Kutbu’nun üzerinden uçan ABD’li kâşif Byrd, Ross Denizi kıyısındaki üssü Küçük Amerika’dan kalkarak Güney Kutbu’na uçtu ve geri döndü. Daha sonra da Antarktika’ya yapılan dört seferi yönetti.

    II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülke Antarktika’daki keşifleri ve bilimsel araştırmaları sürdürdü. 1957-58 bilimsel gözlemler yapmanın amaçlandığı Uluslararası Jeofizik Yılı ilan edildi. Bu yıl İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, Belçika, Şili, Fransa, Japonya, Norveç, ABD ve SSCB’den araştırma grupları Antarktika’da üsler kurdular. ABD’nin ayrıca Güney Kutbu’nda da bir üssü vardı. Bu üslerde Dünya atmosferi, hava koşulları, mıknatıslık, Güneş ışıması, buzul hareketleri ve başka konulara ilişkin araştırmalar yapıldı. Güney Kutbu üzerinden geçerek kıtanın bir ucundan öbür ucuna ilk kara yolculuğu 1958’de Sir Vivian Fuchs ve arkadaşlarınca gerçekleştirildi. Motorlu araçlar kullanan Fuchs ve ekibi yolculuğa Weddell Denizi kıyısından başladılar.

    1959’da Uluslararası Jeofizik Yılı’na katılan ülkeler arasında Antarktika Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Antarktika’nın yalnızca barışçı amaçlarla kullanılmasını ve isteyen her ulusun burada bilimsel araştırma yapabilmesini güvence altına alıyordu. Bugün yaklaşık 10 ülkenin araştırmacıları Antarktika ve onu çevreleyen adalarda kurulmuş 40’ın üzerindeki istasyonda araştırmalarını sürdürmektedir.

    1979-82 arasında İngiliz Sir Ranulph Fiennes ile Charles Burton, ilk kez kıtanın çevresini denizden dolaştılar.

Kutupların Keşfi Resimleri