Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Silahsızlanma

  • Okunma : 291

Silahsızlanma, ülkelerin sahip olduğu silahların savaş tehlikesini azaltmak amacıyla ve uluslararası anlaşmalar yoluyla sınırlandırmasıdır.

    Genel ve tam bir silahsızlanma yoluyla barışçı bir dünya düzeni kurmak düşüncesi yeni değildir. Ama, günümüzde silah teknolojisinin ulaştığı düzey ile nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların bir genel kıyıma yol açabilecek olağanüstü büyük gücü silahsızlanmayı çağımızın en önemli konularından biri durumuna getirmiştir.

    Silahsızlanmanın uluslararası düzeyde ilk kez tartışıldığı 1899 ve 1907 Lahey barış konferanslarında bu konuda genellikle insani amaçlı öneriler yapıldı, ama bu öneriler kabul edilen sözleşmelere girmedi. I. Dünya Savaşı’nın (1914-18) yol açtığı büyük yıkımın etkisiyle bu savaştan sonra silahsızlanma konusunda daha etkin çalışmalar başlatıldı. 1922 Washington, 1930 ve 1936 Londra antlaşmalarında savaş gemileriyle ilgili bazı sınırlamalar kabul edildi. Ama, büyük denizci ülkeler arasındaki yarışma nedeniyle bu kararlar uygulanamadı. 1925 Cenevre Protokolü ile biyolojik ve kimyasal silahlarla ilgili bazı sınırlamalar kabul edildi. Milletler Cemiyeti’nin girişimiyle 1932’de toplanan silahsızlanma konferansının çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. 1933’te Almanya’nın Milletler Cemiyeti’ni ve silahsızlanma konferansını terk etmesinden sonra II. Dünya Savaşı’na kadar süren bir silahlanma yarışı başladı.

    İnsanlığın o güne kadar yaşadığı en büyük yıkım olan II. Dünya Savaşı (1939-45) sonrasında
kurulan Birleşmiş Miletler Örgütü silahsızlanma konusunda yeni bir umut doğurdu. Ama, doğu ile
batı arasındaki “soğuk savaş” ortamının yol açtığı güvensizlik bu konudaki ilk çabaların başarısızlığına yol açtı. Atom ve hidrojen bombalarının geliştirilmesi ve yaygınlaşması, insanlığın geleceği için yeni ve çok büyük bir tehlike ortaya çıkardı.

    1960’larda ABD ile SSCB arasında başlayan yumuşama süreciyle birlikte silahsızlanma konusunda yeni adımlar atılmaya başlandı. 1963’te atmosferde, sualtında ve uzayda nükleer denemeleri yasaklayan bir antlaşma imzalandı. Ama Fransa ve Çin antlaşmaya katılmadı. 1968’de nükleer silahların yayılmasını önleyen yeni bir antlaşma yapıldı. 1969’da ABD ile SSCB stratejik silahları sınırlamak amacıyla görüşmelere başladı. Tarafların sahip olabileceği balistik füzelere sınırlamalar getiren Stratejik Silahların Sınırlandırılması Antlaşması (SALT I) 1972’de Moskova’da imzalandı. 1972’de yeniden başlayan ve yedi yıl süren görüşmeler sonunda da 1979’da Vivana’da SALT II imzalandı. Çok teknik ve farklı yorumlara elverişli bir antlaşma olan SALT II’yi izleyen tartışmalar ABD’nin konunun yeniden görüşülmesini istemesiyle sonuçlandı. 1982’de Cenevre’de yeniden görüşmeler başladı. Zaman zaman kesilen bu görüşmeler 1985’te Ronald Reagan ile Mihail Gorbaçov’un Cenevre’de yaptığı görüşmeyle olumlu bir yola girdi. Stratejik Silahların Azaltılması Görüşmeleri (START) olarak bilinen bu görüşmelerde 1990 Washington zirvesiyle bir ön anlaşma sağlandı.

    Uluslararası ilişkilerde 1990’larda ortaya çıkan genel yumuşama ve güven ortamı silahsızlanma çalışmalarının daha verimli olacağı umudunu güçlendirmiştir. Ama, tam ve genel bir silahsızlanmayla sürekli bir barış hedefine ulaşmak için yenilmesi gereken birçok güçlük vardır. Çok büyük kaynaklar hâlâ silahlanma amacıyla kullanılmaktadır ve dünyamız hâlâ nükleer bir savaşla yok olma tehdidi altındadır.