Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Vakıf

  • Okunma : 221

Vakıf, bir kişinin, belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını ya da parasını bağışlayarak oluşturduğu kuruluştur. Bir vakfın kurulabilmesi için mülk sahibinin vakfa bırakacağı bir mülk ya da gelir kaynağı, bu mülkün yönetiminden sorumlu bir kişi yani mütevelli, vakıftan yararlanacak kişiler ya da görülecek hizmet ve ayrıca mülk sahibinin bütün bunları ayrıntılarıyla belirttiği yazılı bir metin gereklidir.

    Hayır amacıyla kurulan vakıflar ilkçağlardan bu yana var olmuştur. Eski Mısır, Yunan ve Roma’da vakıf gelirleriyle okullar, kitaplıklar ya da hayır kurumlan desteklenirdi. Ortaçağda Avrupa’da, kiliselerce yürütülen yetimhaneler, okullar ve parasız yemek dağıtımı gibi hayır işlerini desteklemenin yanı sıra özel amaçlar için de vakıflar kurulmuştur. Ortaçağa damgasını vuran feodalizm döneminde toprak sahipleri (vasal) ölümlerinden sonra topraklarının büyük feodal beylerin (senyör) denetimine geçmesini önlemek amacıyla vakıflar kurdular. Eğer toprak sahibi çocuklarının yararına vakıf kurmadan ölürse, feodal bey çocuklar büyüyünceye kadar miras kalan toprağı kullanabiliyor, ürün yetiştirebiliyor ve ağaç kesebiliyordu.

    Rönesans döneminden sonra varlıklı tüccarların hayır amacıyla kurdukları vakıflar hızla çoğaldı. Tüccarlar 16. ve 17. yüzyıllarda yoksul çocuklara eğitim sağlamak, hastalara, evsizlere ve yaşlılara yardım etmek amacıyla çok sayıda vakıf kurdu.

    20. yüzyılda eğitim, bilim, tıp, toplumsal refah gibi konularda hizmet vermek için bağış toplayan vakıflar, başta ABD olmak üzere birçok ülkede yaygınlaştı. Şirketlerin ya da kişilerin oluşturduğu bu büyük vakıfların başlıca etkinliği hayır amacıyla yüksek tutarlarda bağış toplamaktır. Bu amaçla kurulan ilk vakıflardan biri de Carnegie Vakfı’dır. Andrew Carnegie tarafından kurulan bu vakıf halk hizmetlerinin, eğitimin, sağlık ve güzel sanatların gelişimi için kaynak sağlar. Aynca Rockefeller Vakfı, Ford Vakfı gibi başka vakıflar da kurulmuştur. ABD’den sonra Avrupa’da ve İngiltere’de de yaygınlaşan bu kurumlar okulların, üniversitelerin ve hastanelerin yanı sıra müzelerin, sanat galerilerinin ve başka sanat etkinliklerinin gereksindikleri kaynakları sağlamada çok önemli bir rol oynamaktadırlar.

    Ayrıca, doğal çevreyle ve tarihi yapılarla ilgilenen bazı kişiler bunların korunması için vakıflar oluşturmuşlardır. İngiltere’de bulunan Ulusal Vakıf bunlardan biridir. Bu vakıf toplumun genel yararını gözeterek tarihi yapılarının ve doğal güzelliğinin bozulmasından korkulan araziyi alır ve korur.

İslam Toplumlarında Vakıf

İslam öncesi Arap toplumlarında da vakıf benzeri kurumlar vardı. Tapmaklar gibi dinsel amaçlı yapıların yanı sıra yollar, köprüler, sukemerleri gibi kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olan bu kurumlar İslam dinince de benimsendi.

    İslam tarihinde ilk vakfın 625’te Hz. Muhammed tarafından kurulduğu kabul edilir. Hz. Muhammed Medine’deki yedi hurma bahçesinin gelirini Müslümanlar’ın savunması için, başka bir hurma bahçesini de yiyeceği tükenen yolcular için bağışlamıştı.

    Ortaçağda Avrupa’da olduğu gibi, İslam toplumlarında da vakıfların başlıca konusunu, o dönemde temel zenginlik kaynağı olarak kabul edilen toprak oluştururdu. Türkler’in İslam dinine girmesinden sonra vakıflar Anadolu’da da yaygınlaştı. Anadolu Selçuklu Devleti’nde ve Anadolu Beylikleri’nde vakıf, toprak örgütlenmesinin başlıca biçimlerinden biri oldu. Vakıf topraklarının geliri ile han, hamam ve medrese gibi kurum lann giderleri karşılanırdı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bu gelenek sürdürüldü. Ayrıca hayır amacıyla, genellikle kendi adlanyla anılan cami, çeşme, imaret, hamam, kervansaray ve köprüler yaptıran kişiler, bunları bağışlayarak vakıflar kurdular. 16. yüzyılda yaklaşık 2.400 olan vakıf sayısı, 18. yüzyılda 6.000’e ulaşmıştı.

    İslam hukukunda vakıf genel anlamda, mülk sahibinin mülkünü ya da bu mülkün gelirini kamu yararına, belirli bir süre sınırlaması olmaksızın bağışlamasıdır. Bu işlemin vakıf sayılabilmesi için, mülk sahibinin Allah’a yakın olmayı amaçlaması gerekir. Böylece, bağışlanan mülk Allah’ın kullannın yararına sunulacaktır. Yalnızca zenginlerin yararlanması için kurulan bir vakıf geçerli değildir.

    İslam hukukunda tartışma konusu olmakla birlikte mülk sahibinin çocuklarının lehine oluşturulan vakıflar da vardır. Bu tür vakıflar özel topraklara, öbür taşınmazlara ve gelirlere halife ya da sultanın el koyması tehlikesine karşı ya da mirasın birçok mirasçı arasında paylaştırılmasını önlemek amacıyla kurulmuştur.

    İslam toplumlarında farklı amaçlara ve işlevlere sahip olan vakıflar vardır. Camiler, okullar, kütüphaneler, yetimhaneler ve misafirhaneler gibi bazı vakıflarda doğrudan mülkün kendisinden yararlanılır. Başka bazı vakıflar ise yalnızca mülkün gelirinden yararlanmak üzere oluşturulmuştur. Bunlar arasında han, mağaza, dükkân gibi yapılar ile tarım için ayrılan topraklar sayılabilir. Ayrıca, belirli bir yöre halkının hastalık, kuraklık, yangın gibi durumlarda yararlanması ya da yoksulların vergilerinin ödenmesi için kurulan vakıflar da vardır. Osmanlılar döneminde belirli bir faiz karşılığında para işleten ve bu yolla gelir sağlayan vakıflar da kurulmuştur.

    Osmanlı Devleti’nde vakıfların yönetiminden sorumlu en büyük merkezi örgüt olan Haremeyn Evkafı 1826’da kaldırılarak yerine Evkaf-ı Hümayun Nezareti kuruldu. Cumhuriyet döneminde ise vakıfların denetimi önce Şeriye ve Evkaf Vekâleti’ne (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) bırakıldı. Bu vekaletin 1924’te kaldırılmasıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilen vakıf işleri, günümüzde başbakanlığa bağlı olarak çalışan bu genel müdürlükçe sürdürülmektedir.