Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Arma ve armacılık

  • Okunma : 506

ARMA VE ARMACILIK, Arma devletlerin, kralların ya da belirli bir toplumsal grubun ayırt edici simgesidir. Armacılığın başlangıcı 12. yüzyıla rastlar. Bu dönemde Avrupa’da, şövalyeler ilk kez kalkanlarının üstünü değişik motifler ya da şekillerle süslemeye başladılar. Daha önce uzun burunluklu miğferler kullanan şövalyeler, 12. yüzyılda yüzlerini tümüyle örten miğferlerin yaygınlaşmasıyla birlikte askerlerinin kendilerini tanıması için kalkanlarına ve mızrak flamalarına, ayırt edici işaretler koymaya başladılar. 13. yüzyıla gelindiğinde hemen hemen bütün soylu ailelerin kendilerine özgü armaları olmuştu. Soylular armalarını, belgeleri imzalarken kullandıkları mühürlere de koydular. Önceleri armalar yalın ve çarpıcıydı çünkü savaş alanında uzaktan açıkça görülmeleri gerekiyordu. Bazı şövalyeler kalkanlarını bölümlere ayırarak iki farklı, parlak ve zıt renge boyadı. Şekil l’den 12’ye kadar olan armalar bu türe örnektir. Bazıları ise aslan, kartal, silah ya da Fransa krallarının benimsediği gibi nombak biçimini simge olarak seçti. Herhangi bir işaret arma olarak seçilebiliyordu. 

Bazı soyluların çeşitli şekillerin birleşmesinden oluşan armaları vardı. Örneğin İngiltere kralları I. Richard’dan başlayarak (1189-99) kırmızı fon üzerine 26 ve 27 numaralı şekillerde görüldüğü gibi düzenlenmiş üç altın aslan kullandılar. Armalarda bazen de fon olarak değerli kürkler kullandırdı (şekil 24 ve 25). Armalarda kullanılan renkler mavi, kırmızı, yeşil, mor ve siyahtı. Ayrıca gümüş ve altın da kullanılırdı.

Önceleri şövalyeler armaları yalnızca kalkan ve bayraklarında kullandılar; 14. yüzyılda zırhlarının üzerine kolsuz gömlekler giymeye başladılar ve armalar bunların üzerine de işlendi. Zamanla bunlar “arma gömlekleri” olarak tanındılar. Turnuvalara katılan şövalyeler, miğferlerinin tepesine “sorguç” denen bir amblem koyarlardı (bak. Turnuva). Hanımların armaları ise baklava biçimli bir çerçeve içine yerleştirilirdi. Bugün İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in prensesken taşıdığı arması bu türe iyi bir örnektir. İngiltere krallık arması 13. yüzyıldan beri çok değişmiştir. Bu ülkedeki çağdaş armalarda İskoçya’nın kırmızı aslanı ve İrlanda’nın arpı da vardır.

Oğullar küçük bir değişiklik ya da ekle babalarının armasını taşırlardı. En büyük oğul armaya süslü, dar bir bant koyardı. Baba ölüp de en büyük oğul ailenin başına geçince armasından bandı çıkarırdı.

Bir ailenin armasını ve sorgucunu ancak o ailenin bireyleri kullanabilirdi. Savaşta onları izleyen askerler bu armayı taşıyamazlardı. Ama kendi adamlarının tanınabilmesini isteyen birçok soylu ve şövalye, armalarının yanı sıra bir de nişan edindi. Nişan, adamların kalkanında değil, göğüs ya da omuzlarında yer alırdı. Aynı nişan şövalye sancağında da olurdu.

15. yüzyılda bazı soylular armalarını, sanki kalkanı destekliyormuş gibi tutan iki hayvan ya da kuş resmi arasında kullanmaya başladılar. Bu tür armalar yalnızca çok önemli kişilerce kullanıldı. Örneğin İngiltere krallık armasında İngiliz aslanı ile İskoçya’nın tek boynuzlu atı biçiminde düşsel bir hayvan vardır.

13. yüzyıldan başlayarak Avrupa’da hanedan armacıları, armaların kayıtlarını tutmaya başladılar. Bu kayıtların bir bölümü, armaları renkli olarak gösteren parşömen ruloları; ötekiler de armaları anlatan yazılardı. İlk armacılar armaları kendi zamanlarının Norman Fransızcası ile tanımlamışlardı; onların kullandığı birçok sözcük Batı Avrupa’da armacılık dilinde hâlâ kullanılır.

15. yüzyılın sonuna doğru armalar savaşta kullanılmaz oldu, ama insanlar atalarından kalan bu armalara çok değer veriyor ve bunları genellikle evlerinin süslenmesinde ve mezarlarında kullanıyordu. Böylece armalar aile tarihinin bir belgesi haline geldi. Soylu bir erkek evlendiğinde karısının armasını kendininkinin yanına yerleştirirdi. Kadının erkek kardeşi yoksa ve babasının toprakları kendi çocuklarına geçmişse çocuklar bunu, kalkanlarını dörde bölüp anne ve babalarının armalarını ters uçlara koyarak gösterirlerdi (şekil 30). Eğer anne tarafından miras kalması, aynı ailede birkaç kez tekrarlanırsa sonuçta kalkan birçok kez dörde bölünerek incelikle işlenmiş bir biçim alırdı.