Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Biyosfer

  • Okunma : 1021

BiyosferYeryüzünün 8-10 km üstünü ve birkaç metre altını içeren, içinde canlı organizmaların yaşadıkları kuşak. Biyosferde yaşayan sayılamayacak kadar çok organizma, varlıklarını güneş enerjisine ve güneş enerjisinin biyosferin öğeleri ve bileşenleriyle etkileşimine borçludurlar. Yeryüzünün bir miktar enerji üretmesine karşın, güneşin verdiği enerjiyle karşılaştırıldığında, bu miktar önemsiz kalır. Öbür gezegenlerde yaşam bulunmadığı varsayıldığına göre, onlar da Güneş enerjisi aldıklarından, yaşamın gelişmesinin, güneş ışıklarından başka nedenleri de olması gerekir. Bu nedenlerin en önemlisinin, günlük 5°C-20 °C'lık oynamalarla biyosferde temel tepkimelerin oluşmasına olanak sağlayan ortalama hava sıcaklığı olduğu düşünülmektedir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bitkilerin büyüme düzeni, su, ışık, yükseklik ve toprağın yapısıyla belirlenir. Farklı büyüme dönemleri biyom adı verilen geniş bölgeler oluşturur.

Enerji akışı: Dünyanın atmosferi, güneş enerjisini dağıtan ve seçerek yansıtan bir tampon işlevi görür. Sıcaklığın ve ışık enerjisinin girişine izin verirken, kozmik ışınların ve şiddetli morötesi ışınların yeryüzüne ulaşmasını engeller. Karalar ve sular, gündüz emdikleri sıcaklığı, gece yavaşça bırakırlar. Atmosfer, serbest bırakılan bu sıcaklığın bir bölümünü tutarak, yeryüzünün soğumasını yavaşlatmaktadır.

Yeryüzünün soğuk noktaları bulunması, düzensiz bir biçimde ısındığını ve soğuduğunu gösterir. Sıcaklıklardaki farklılıklar, hava akımlarının ve rüzgâr kütlelerinin oluşmasına yol açar. Yeryüzü yağmur ve rüzgâr düzenlerini belirleyen hava akımı kuşaklarıyla çevrilidir. Yaşamın sürmesi için gerekli enerji dengesi, sıcaklığı yüksek olan ekvator bölgelerinden, sıcaklığı oldukça düşük kutup bölgelerine enerji aktarımı sonucunda ortaya çıkar. Denizlerin hareketleri de enerji aktarımına yol açar. Sözgelimi, Atlas okyanusunun kuzey kesimindeki Golfstrim akıntısı sıcak tropikal suları kuzeye taşır.

Yeryüzündeki bu toplam enerji aktarımı, aşırı sıcaklıkları dengeleyip, yaşama uygun çevreler oluşturur. Buna karşılık, yaşamın sürmesi için-bu enerjinin besine dönüşmesi gerekir. Bitkilerin ışıl bireşimle ışık enerjisini besine dönüştürmeleri, insanlar dahil bütün hayvanlar âleminin beslenmesini sağlar.

Işıl bireşimin oluşması için, gerekli temel bileşenlerin yanı sıra biyosferdeki hammaddelerin çoğu, enerji aktarımını ve yaşamın sürdürülmesini sağlayan süreçler için gereklidir.

MADDE VE ÇEVRİMİ


Biyosferdeki elementler çok çeşitidir. Yaşam için en gerekli maddeler arasında- su (H/20), karbon (C), azot (N), oksijen (O/2), fosfor (P) ve kükürt (S) sayılabilir. Organik maddenin temel bileşenleri, karbon, hidrojen ve oksijendir. Azot, fosfor ve kükürt de, karbon-hidrojen-oksijen çevrimiyle etkileştikleri için önemlidirler.

Su, bütün doğal çevrimlerin vazgeçilmez öğesidir. Hücreler ve doğal çevre için çok önemli olan birçok maddenin çözünmelerini sağlar. Su çevrimindeki hareketi süresince, erimiş maddeleri birlikte taşır. Okyanuslar başlıca su rezervleridir.

Yaşam süreçlerinde karbon, karbondioksit ya da organik karbon olarak bulunur. Başlıca karbon rezervleri okyanuslar ve atmosferdir. Karbon, ışıl bireşim yoluyla organik maddelere dönüşür. Sonra, üç yoldan atmosfere geri verilir: Su-hava yüzeyleri arasında doğrudan geçiş; 300 milyon yıllık organik birikimin sonucu olan petrol ve kömür gibi fosil yakıtların yakılması; karbonhidratların, oksijenin varlığında, su ve karbondioksite dönüştürüldüğü ve kimyasal enerjinin serbest bırakıldığı biyolojik bir süreç olan solunum.

Azot, bütün proteinlerin kilit maddesi ve yaşamın vazgeçilmez öğesidir. Gaz halinde azotun, atmosferin en bol gereci olmasına karşılık, bu haliyle organizmaların çoğu tarafından kullanılamaz. Bitkiler tarafından nitrat (N03) olarak özümsenir. Mineralli topraklarda, inorganik maddeleri enerji kaynağı olarak kullanan bakteriler tarafından nitratlaştırma süreciyle nitrata çevrilir. En büyük azot depoları atmosfer ve kayaçlardır. Çürüyen organik maddeler de, azotun ikinci en büyük rezervi ve bitkiler tarafından en kolay işlenebilen biçimidir.

Oksijen üç inorganik biçimiyle bulunur: Su; oksijen molekülü (O/2) ve karbondioksit. Kayaçlar, denizler, yeraltı suları ve atmosfer, oksijenin başlıca depolarıdır.

Oksijenin su, karbondioksit ve gaz olarak dolaştığı oksijen çevrimi oldukça karmaşıktır. Su çevrimi ve karbondioksit çevrimi, oksijen çevriminin temel bileşenleridir. İnsanların soluduğu oksijen, ışıl bireşimle üretilmektedir.

Fosfor,enerjinin biyokimyasal aktarımına doğrudan katıldığından, organizmalar için çok önemlidir. Tortul kayaçların aşınması yoluyla bitkiler tarafından fosfat (PO/4) biçiminde kullanılır; çevrimi biyolojik ayrışma ya da denizlere karışma biçiminde olur: Denizlerde deniz tortullarına katılır. Bu çevrim süreci çok yavaş olduğundan ve insanlar gübre olarak bol miktarda fosfor kullandıklarından, rezervleri çok sınırlıdır.

Kükürt de, fosfora oranla daha az miktarlarda olmakla birlikte, organizmalar için gereklidir. Bitkiler kükürtü sülfat (S0/4) biçiminde kullanır ve proteinlerle birleştirirler. Hayvanlar kükürdü bitkilerden ya da bitkiyle beslenen hayvanları yiyerek alırlar.

İNSANIN ROLÜ:
Dünyanın evrimi sürecinde, biyosfer milyonlarca yıllık dengenin sonucunda son derece kararlı ve dengeli bir sistem haline gelmiştir. Ne var ki, sanayi devriminden başlayarak, insan teknolojisi, bu dengeyi dünyanın her yanında tehdit etmeye başlamıştır. Çevre kirlenmesi, gün geçtikçe artan bir biçimde atmosferin, denizlerin, tatlı suların ve toprağın bozulmasına yol açmaktadır. Ormanların ve doğal kaynakların tüketilmesi sonucunda asit yağmurları yağmaya başlamıştır. Fosil yakıtların geniş biçimde yakılması vb. etmenler sonucunda yakın bir gelecekte, sera olayı nedeniyle biyosferin bütünüyle bozulması tehlikesi belirmiştir. Bütün bu nedenlerden ötürü, dünyanın her yanında bilim adamları, hemen alınacak önlemleri ve uzun dönem için alınması gereken önlemleri belirleme konusunda yoğun bir çaba içine girmişlerdir.