Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Feodalite

  • Okunma : 1054

FeodaliteOrtaçağ'da Avrupa'da egemen olan, toprak mülkiyeti temeline dayalı toplumsal-siyasal sistem. Feodalite sisteminde bir toprak beyi (senyör), kendisine bağlı kişilere (vasal) askerî hizmet karşılığında toprak verirdi. Bu ilişkiye göre senyör vasali korumakla, vasal da senyöre saygı göstererek ve hizmet sunmakla yükümlüydü.

Feodaliteye benzeyer sistemlerin varlığı Avrupa dışındaki ülkelerde araştırılmış ve Ortaçağ'daki Japonya genel çizgileriyle feodal birtoplum olarak tanımlanmıştır. Ancak burada farklılıklar benzerliklerden daha fazladır. Japonya'da bir sözleşme kurumu ve senyörler ile vasallerin işlevlerini açıkça tanımlayan belirli bir aşama sırası yoktur.

Feodalitenin kökeni ve erken tarihi. Feodalitenin kökeni ve erken tarihi konusunda kesin belirlemeler ortaya koymak güçtür. Doğuşunda Roma gelenekleri ile Alman öğelerinin bulunduğu bir karışım olduğu açıktır (sözgelimi, Roma'daki belirlenmiş yükümlülüklerin yerine getirilmesine dayanan toprak kullanım hakkı; Almanya'daki bağlıIık yemini). Şövalyelerin verdiği askerî hizmet feodalitede temel bir işlev taşıdığı için, bazı tarihçiler, XVIII. yy'da zırhlı süvarinin ortaya çıkmasının feodalitenin gelişmesinde kilit rol oynadığı görüşündedirler. Bazı tarihçiler de, at sırtında dövüşmenin etkisini büyük ölçüde artıran üzenginin ortaya çıkışının, feodalitenin gelişmesini sağladığını ileri sürmektedirler. Her iki görüşün ortak noktası, şövalyenin pahalı bir donanım ile at edinebilecek mali gücü olması gerektiğidir. Ayrıca şövalyenin ancak toprağı ve bu toprakta çalışacak kişileri bulunursa savaş ustalığını geliştirmesine gerekli boş zamanı bulabileceği de, önemli bir noktadır.

Feodalitenin bir toplumsal sistem olarak olgunlaşmış haliyle, IX.ve X. y/larda Frankların topraklarında ortaya çıktığı sanılmaktadır. Vikinglerin Avrupa'yı istilasının son dalgası, yerel düzeyde savunmaların ortaya çıkışını hızlandırmış, bu gelişmeler, krallık yetkilerinin alt düzeydeki görevlilerin eline geçmesini kolaylaştırmıştır. Merkezden yönetimin çöktüğü bu dönemde, kilise, topraklarını kendisi yönetmeye başlamış, ayrıca yönetimler, malikane temeline dayanan küçük birimlerle sınırlanmıştır.

Kuramsal olarak feodalite, tabanında en alt vasalların bulunduğu, yukarıya çıkıldıkça otoritenin arttığı ve en tepede kralın bulunduğu bir piramit biçiminde gösterilir. Ama uygulama açısından bu şema, ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun çekirdeği olan Doğu Frank Krallığı'nda (Alman) piramit, kral ya da imparatorun hemen altında, büyük prensler düzeyinde sona erer. Bir başka deyişle, zayıf hükümdarlığın ortaya çıkardığı bu sistemde. Alman kralları kendilerini hiçbir zaman piramidin en üstündeki otoriteyle kabul ettirememişlerdir. Batı Frank Krallığı'ndaysa (Fransa), krallar feodal süzeren (en üst senyör) konumlarını kullanarak, bu elverişsiz durumun üstesinden gelmeyi başarmışlardır. Normanlann feodaliteyi kabul ettirdikleri İngiltere'de (bazı öğeleri zaten vardı), krallar piramidin en üstünde yeralmışlardı.

Feodalitenin boyutları abartılmamalıdır; çünkü Avrupa'nın birçok bölgesinde, hiçbir zaman geçerli olmamıştır. Etki alanı ana çizgileriyle, Kuzey Fransa, Batı Almanya, İngiltere, Sicilya'daki Norman Krallığı, Kuzey İspanya ve Haçlı ordularının ele geçirdiği yerlerle sınırlıdır. Avrupa'nın öbür bölgelerinde de bazı feodalite öğeleri ortaya çıkmış, ama bu bölgelerde feodalite. hiç bir zaman toplumsal ve ekonomik bir örgütlenmenin egemen biçimi olmamıştır.

Feodal kurumlar. Feodal kurumlar bölgeden bölgeye farklılıklar göstermekle birlikte, bir soylunun (vasal) bağlılık andı içerek bir başka soylunun (senyör) hizmetine girmesi, tümünde ortak özellikti. Bu sözleşme, başlangıçta yalnızca koruyucu ilişkilerinin kurulması için yapılıyordu; ama XI. yy'ın başından sonra, vasallık sistemi "fief"i (askerî hizmet karşılığında sahip olunan toprak) ortaya çıkardı. Fief elde etmeleriyle birlikte, bu topraklar üstünde yönetim ve yargı yetkileri de vasallara geçti.

Senyör ile vasal, her ikisine de yarar sağlayan karşılıklı haklar ve yükümlülükler ağıyla birbirlerine bağlıydılar. Senyör, vasalını korumakla yükümlüydü; vasalın da yılın belirli günlerinde senyöre askerî hizmet sunması ve onun malikanesini koruması gerekiyordu. Vasallar, topluluğu ilgilendiren önemli konularda (sözgelimi çocuklarını evlendirmek ya da savaşa katılmak gibi önceden senyöre danışırlardı. Senyör, mahkeme ve danışma toplantıları düzenler, ayrıca vasallarını "onurlandırmak için" sık sık şatosuna davet ederdi.

Maddi ayrıcalıklarda büyük pay senyöre düşerdi. Bir vasal fief sahibi olunca senyöre "bağış" yapmakla, senyör tutsak düşerse kurtulmalığının ödenmesine katkıda bulunmakla, senyörün savaş giderlerine katılmakla ve senyörün en büyük oğlu şövalye olunca ya da en büyük kızı evlenince mali yükü paylaşmakla yükümlüydü. Ayrıca bir vasal evlenmek ya da kızını evlendirmek için senyörden izin almak zorundaydı (böylece, drahoma olarak verilen toprağın bir hasmın eline geçmesi önleniyordu). Vasal ölünce dul karısının ve küçük çocuklarının geçimini senyör sağlar, çocukların eğitim, geçim ve evlenmesiyle ilgilenirdi. Vasal vâris bırakmadan ölürse, "fief"i senyöre kalırdı.

Feodalitenin çöküşü. Feodalitenin çöküşü, kökeninden ve yükselişinden hem daha karmaşık, hem de daha anlaşılabilir bir konudur. Gerçekte feodalite, yıkılışının tohumlarını kendi içinde taşımış bir sistemdir. İlk önemli çöküş belirtisi, başlangıçtaki feodal sözleşmen in verine geçen "fief"tir. Askerî hizmetin yerini parasal ödemenin almasının başlangıcı gibi, bu dönüşüm de 1100'den önce ortaya çıkmış ve feodalitenin başlangıcında başlıca yeri tutan kişisel bağlılığın zayıflamasına neden olmuştur. Bu değişikliğin Ortaçağ'ın geç dönenmindeki sonuçlarından biri, toprak ya da para yerine, yardım ve koruma karşılığında senyöre bağlılıkla somutlaşan sözleşmeli hizmettir. Bu toplumsal ilişki biçimi, zengin senyörlere gerektiğinde hemen bir ordu toplama olanağı sağlayarak, toplumsal ve siyasal yaşamda merkezî hükümete karşı kendi özel etkilerini gösteren maddi ve etkili araçları sağlamıştır. Feodalitenin ilk yıllarında görülen bir başka şey de, birden çok senyöre bağlı olan bir vasalın bunlardan birini üstün tutmasıyla ortaya çıkan uyrukluktur. Böylece senyör ile vasal arasında kişisel bağlılığa dayanan başlangıçtaki feodal anlayış, bozulmuştur.

Egemenliğin güçlü biçimde merkezleşmesi (ister İngiltere ve Fransa'daki krallar, ister Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'ndaki bölgesel yöneticiler biçiminde olsun), feodalitenin temeli olan yerel hükümetleri sarsmış, XIV.- XV. yy'larda ortaya çıkan yeni savaş biçimleri de, şövalyelerden oluşan feodal orduların kısıtlı hizmetinin tarihsel açıdan geçersizliğini ortaya koyarak, yeni bir sarsıcı neden olmuştur. Feodalitenin çökmesine yol açan öbür nedenler ailesel ve toplumsaldır. Aile bağlan, bölgesel nitelikteki kaygılardan daha önemli hale gelmiş, yüksek ve aşağı soylular arasındaki ekonomik ve toplumsal uçurum daha da büyümüş ve senyör ile vasal arasındaki karşılıklı ilişkinin tarihsel bağlarına duyulan saygı gün geçtikçe zayıflamıştır. Bu koşullar ve miras bölünmeleri, feodaliteyi ağır ağır, ama kaçınılmaz biçimde çöküşe sürüklemiş ve bu süreç, XIV. yy’ın sonunda büyük ölçüde tamamlanmıştır. Feodalitenin tarihsel önemi. Feodalitenin tarihsel önemin kısaca özetlemek güçtür; çünkü feodalite, deyim yerindeyse, kökleri derinlerde büyük bir gövde olmuştur. Ortaçağ'da Avrupa'daki birçok krallığın merkezleşmesini sağlayan yapıyı ortaya çıkarmıştır. Sözgelimi İngiltere'de, kralların zorbaca yönetimine karşı muhalefet, temsili kurumlar, keyfî vergi toplamaya direniş ve hükümdarlık yetkilerinin sınırlanması, feodalitenin sonucudur; kralın yetkileri geleneklerle ve yasalarla sınırlanmıştır. Feodalite ayrıca, hükümet ile yurttaşların karşılıklı hak ve yükümlülükleri temeline dayanan "toplumsal anlaşma" kuramına katkıda bulunmuştur. Kültür alanında da feodalite, günümüzdeki miras ve nezaket kurallarının çoğunun kaynağı olan şövalyelik kurallarının, şato mimarlığının, saray edebiyatlarının, aşk ve serüven öykülerinin gelişmesini sağlamıştır.