Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Paraşüt

  • Okunma : 279
Paraşüt Resim

Havadaki bir cisim yere doğru düşerken Dünya’nın yerçekimi kuvvetinin etkisiyle giderek hızlanır. Ama cismin hızı arttıkça havanın direnci de artar ve bu durum, havanın direnci cismi etkileyen yerçekimi kuvvetine eşit olana kadar sürer. Düşen cismi etkileyen bu zıt yönlü iki kuvvet eşit olunca birbirini dengeler ve artık düşüş hızı değişmez. Cisim sabit bir hızla düşüşünü sürdürür. İşte bu hıza, o cismin son hızı denir. Bir cismin yoğunluğu ne kadar büyükse son hızı da o kadar büyük olur. Oldukça yoğun olan insan vücudunun son hızı yaklaşık olarak saatte 190 kilometredir. Ama bir insan, kütlesini fazlaca artırmadan, karşılaşacağı hava direncini büyük ölçüde artıracak bir donanım kullanarak son hızını düşürebilir ve yere güven içinde, yumuşak biçimde inebileceği atlayışlar gerçekleştirebilir. İşte bu amaçla yapılmış olan donanımlara “paraşüt” denir.

    İlk paraşüt tasarımını büyük İtalyan sanatçı Leonardo da Vinci (1452-1519) yapmıştır. Da Vinci’nin bu konuda çizdiği taslakta, bir adamın piramit biçimindeki keten bir çadırın altına dört iple bağlanmış olduğu görülür. Ama sonraki 250 yıl boyunca paraşütle ilgili pratik bir gelişme olmamıştır. Sonunda paraşütü bulanlar güneş şemsiyesinden esinlendiler. 1770’lerde Fransız baloncu Joseph Montgolfier paraşüte bağladığı canlı bir koyunu yüksek bir kuleden aşağı attı; Montgolfier’nin yurttaşı Jean-Pierre Blanchard 1785’te benzer bir denemeyi, bir köpeği paraşüte bağlayıp balondan aşağı atarak yaptı. Louis-Sebastien Lenormand 1783’te bir kuleden paraşütle atladı; ama paraşütle düzenli ve başarılı atlayışlar gerçekleştiren ilk kişi başka bir Fransız, Andre-Jacques Garnerin oldu. Garnerin 22 Ekim 1797’de Paris’in üzerinde bir balondan paraşütle atladı. Balondan paraşütle atlamak 19. yüzyılda çok sevilen bir eğlence türü oldu.

    İlk başarılı paraşütlerin tümü şemsiye biçimindeydi. Kubbe adı verilen ve şemsiyeye benzeyen bu yapı, sert gergi çubuklarının üzerinin ipek dokuma ya da çadır beziyle kaplanmasıyla yapılmıştı. Yumuşak kubbeli ilk paraşütler 1880’lerde ortaya çıktı. Basık bir disk biçimindeki bu paraşütlerde diskin çevresine bir dizi askı ipi bağlanmıştı. Daha öncekiler gibi bu paraşütler de atlayıştan önce ya açık durumda olurdu ya da paraşütçünün atlamasıyla çekilerek balonda bulunan kutusundan çıkıp açılırdı. 1908’de ABD’li A. L. Stevens, paraşütçünün bir torba içinde yanında taşıdığı ve balondan atlayıp göze alabildiği sürece paraşütsüz olarak serbestçe düştükten sonra ipini çekerek açtığı bir paraşüt türü geliştirdi.

    Uçaktan paraşütle ilk başarılı atlayışı 1912’de ABD’li yüzbaşı Albert Berry gerçekleştirdi. I. Dünya Savaşı’nda balon mürettebatına ve pek ender olarak da pilotlara paraşüt verilirdi. Savaşın ancak son birkaç ayında ve yalnızca Almanya’da uçak mürettebatına paraşüt verilmeye başlandı. Kullanılan paraşütler, uçak ya da balondaki kutulara yerleştirilen türdendi. Paraşütçünün üzerinde taşıdığı ve atlayıştan sonra ipini çekerek açtığı çantalı paraşütlerin, yara alan ya da yanan bir uçaktan kurtulma aracı olarak kullanılması ancak 1918’de düşünüldü. ABD’li Floyd Smith bu tür bir paraşütün patentini 1918’de aldı, ama daha sonra paraşütlerin dünya çapında gelişmesini başka bir ABD’li, Leslie Irvin sağladı.

    Günümüzde kullanılan paraşütler genellikle naylondan yapılır ve açıldığı zaman kubbe çapı 5-6 metre kadar olur. Paraşütün kubbesi askı ipleriyle kuşam donanımına bağlıdır. Paraşütü kullanacak olan havacı, kemer ya da yelek biçimindeki kuşam tertibatını donanımını uçuş elbisesinin üzerine takar. Paraşütün kubbesi ve askı ipleri de belirli bir düzenle katlanıp özel çantasına yerleştirilmiş olarak havacının sırtı ya da göğsü üzerine takılır. Paraşütün ağırlığı genellikle 9 kg ile 15 kg arasındadır. Havacı uçaktan atladıktan birkaç saniye sonra paraşüt açılır. Paraşütün açılması ya havacının elle çektiği bir iple ya otomatik bir zamanlama aygıtıyla ya da uçağa bağlı bir ipin gerilmesiyle sağlanır. Gerilen esnek ipler paraşüt çantasının açılıp yaklaşık 75 cm çapında küçük bir “kılavuz paraşüt"ün çıkmasını sağlar. Havayla dolan bu paraşütün çekmesiyle ana paraşüt çantadan çıkar. Paraşüt kubbesinin katları açılırken hızla bunların arasına dolan hava paraşütü bütünüyle açar. Saniyede yaklaşık olarak 6 metrelik bir hızla düşen paraşütçü, askı iplerini şu ya da bu yana çekerek paraşüte dolan havanın bir bölümünün kaçmasını sağlayabilir; bu yolla iniş açısını ve iniş yerini belirli bir ölçüde denetleyebilir. Yere inişin kolay olması için paraşütçünün yüzü sürüklenme yönüne dönük olur. Kuşam donanımında bulunan bir çabuk ayrılma düzeneği, yere inen paraşütçünün paraşütten hemen ayrılabilmesini sağlar.

    II. Dünya Savaşı’nda binlerce havacı paraşütle atlayarak yaşamlarını kurtarmışlardır. Ama, 1945’e gelindiğinde uçakların hızı öylesine artmıştı ki, artık pilotların o hızdaki bir hava akımı karşısında uçaktan çıkabilmesi çok güçtü. Uçak alçaktan uçarken de paraşütü açmak için yeterli zaman yoktu. Bu sorunları çözmek için Almanlar bazı avcı uçaklarında yaylı bir mancınık düzeneğinden yararlandılar; ama en iyi çözüm, ateşlenen fişekler yardımıyla pilot koltuğunun uçağın dışına fırlatılmasıydı. Bu tür koltuklar ilk kez İngiltere’de geliştirildi. Gerektiği zaman pilotu uçaktan ayıran bu sistem günümüzde bütünüyle otomatik olarak çalışır. Pilot koltuk fırlatma kolunu çektiği zaman pilot kabininin kapağı yerinden çıkıp uçaktan ayrılır; pilot koltuğu uçaktan dışarı fırlar; acil oksijen tüpü açılır; uygun bir yükseklikte koltuk pilottan ayrılıp düşer ve paraşüt açılır.

    Paraşütçülük çok sevilen bir spor dalıdır. Verilen bir hedefin tam üzerine inebilmeyi sağlayan özel paraşütler geliştirilmiştir. Bu tür paraşütler paraşütçünün öne doğru bir hız kazanmasını, bundan yararlanarak yönünü düzeltebilmesini ve rüzgârın etkisine karşı koyabilmesini sağlar. Günümüzde naylondan yapılmış, kıvrık kanatları andıran yeni paraşüt türleri de kullanılmaktadır.

    Günümüzde uçakların iniş hızları öylesine büyüktür ki, tekerlekleri yere değdikten sonra duruncaya kadar uzun bir yol almaları gerekmektedir. Bu yolu kısaltmak için, bazı uçaklar inişte açılan ve fren görevi gören paraşütlerle donatılmıştır. Dünya’ya dönen uzay araçlarının atmosfere girdikten sonra güvenli bir biçimde yere inebilmesi için de paraşütlerden yararlanılır.

Paraşüt Resimleri