Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Sigorta

  • Okunma : 383
Sigorta Resim

Sigorta, insanları beklenmedik zararlara karşı korumanın bir yoludur. Bir yangının ya da benzeri bir yıkımın vereceği zarar tek bir kişinin karşılayamayacağı kadar büyük olabilir; oysa çok sayıda insan bir araya gelerek bunu kolaylıkla karşılayabilir. İşte sigorta kurumunun temelindeki düşünce budur. Bu
tür bir toplu korunma sistemine katılarak beklenmedik zararlara karşı kendini korumak isteyen herkes, sigortacılıkta prim adı verilen belirli bir miktar parayı düzenli olarak öder. Sisteme katılanların ödediği bütün primler, günümüzde çeşitli sigorta şirketlerinin denetiminde bulunan bir fonda toplanır. Böyle bir fona prim ödeyen, bir başka deyişle bir sigorta şirketince sigortalanmış olan kimse bir zarara uğradığı zaman, bu zararı karşılamak için gerekli olan para bu fondan çekilerek zarara uğramış olan kişiye verilir.

    Sigorta, bir sigorta şirketince ve yazılı bir anlaşmayla yapılır. Bu anlaşmaya sigorta poliçesi ya da sözleşmesi denir. Poliçe, sigortalanan kişiye sigortanın hangi konuda ve nasıl bir koruma sağlayacağını belirtir. Çok sayıda poliçe türü vardır. Yaşam, sağlık, yangın, kaza ve motorlu taşıt sigortaları en çok
bilinen poliçe türlerindendir. Sigortalı bir kişi sigorta kapsamındaki bir konuda zarara uğrayınca, kendisine en fazla poliçede yazılı miktar kadar bir ödeme yapılır. Tazminat denen bu ödeme, çok ender olarak uğranan kayıptan daha fazla olabilir.

Sigortacılık Tarihi

İlk sigortayı 5-6 bin yıl kadar önce Babilli tüccarların kullandığı sanılmaktadır. Bu sistemde tüccara yükün ve taşıyan aracın değerinin yüzde 25’ine yakın bir faizle borç verilirdi. Eğer bir kaza sonucu mallar zarar görürse tüccar borcu ödemezdi. Bu sistemdeki yüksek faiz, bir anlamda tüccarın sigorta karşılığı olarak yaptığı ödemeydi.

    Akdeniz’de gemicilik yapan Fenikeliler bu sigorta uygulamasını deniz ticaretine aktardı. Korsanlık ya da bir kaza sonucu yolculuk başarısızlığa uğrarsa, yol giderlerini karşılamak için alınan borç ödenmezdi. Geminin kendisi için de sigorta yapılıyordu. Fenikeliler’in bu konuda hazırlamış oldukları belgeler en eski sigorta kayıtlarını oluşturmaktadır.

    Yunanlılar’ın ve Romalılar’ın da kullandığı bu sigorta türü deniz taşımacılığıyla ilgili olduğu için deniz sigortası olarak bilinirdi. 12. yüzyılda, İtalyan tüccarlar deniz sigortasını İngiltere’ye götürdüler. 17. yüzyıl boyunca İngiltere’de gemi sahipleri, denizciler ve tüccarların bir araya geldikleri en gözde yerlerden biri Edward Lloyd’un Londra’daki kahvehanesiydi. Birçok sigorta anlaşması Lloyd’s adlı bu kahvehanede yapılırdı. 1688’de Lloyd’s deniz kazalarına karşı sigorta yapan işadamlarının buluştukları bir tür kulüp olmuştu. Denize açılmak üzere olan bir geminin kaptanının adını, geminin gideceği yeri ve taşıdığı yükü belirten bir belge burada elden ele dolaşırdı. Bu belgeyi inceleyerek yolculuğun başarılı olacağına ve onu sigorta etmenin uygun olacağına inanan işadamları belgenin altına adlarını ve bir kayıp durumunda ne kadar ödeme yapacaklarını yazardı. İngilizce’ de, “sigorta etmek” karşılığında kullanılan ve “altına yazmak” anlamına gelen underwriting sözcüğü bu uygulamadan kaynaklanır. 18. yüzyıldan başlayarak deniz sigortacılığında ün kazanan Lloyd’s, günümüzde dünyanın dört bir yanından gelen denizcilikle ilgili haberlerin toplandığı bir merkez durumuna gelmiştir. Okyanuslarda çalışan 18 binden fazla geminin hareketi sürekli olarak burada izlenmekte ve akla gelebilecek her türlü sigortacılık işlemi yapılmaktadır.

    Halley kuyrukluyıldızının yörüngesini ilk kez hesaplamış olan İngiliz matematikçi ve astromi bilgini Edmond Flalley, 1693’te Kraliyet Derneği’ne sunduğu yaşam tablolarıyla, yaşam sigortası alanında büyük bir katkıyı gerçekleştirmiştir. Belirli yaş gruplarındaki insanların kaç yıl daha yaşamalarının beklenebileceğini gösteren bu tablolar yaşam sigortası yapan sigortacılara değişik yaşlardaki insanların ne kadar sigorta primi ödemesi gerektiğini hesaplamakta yardımcı olur.

    Yalnızca yaşam sigortası yapan ilk sigorta şirketinin 1706’da Londra’da kurulduğu sanılmaktadır. 1759’da Pennsylvania’da kurulan Presbyterian Minister’s Fund of Philadelphia (Philadelphia Presbiteryen Papazlar Fonu) ABD’deki ilk sigortacılık şirketidir. Bu şirket yaşlı Presbiteryen papazların bakımı amacıyla kurulmuştu.

    İlk yangın sigortası şirketleri 1666’daki Büyük Londra Yangım’ndan sonra ortaya çıktı. Kendi itfaiye bölümleri de olan bu şirketler yangın sigortası yaptıkları kişilere sigorta edilen yapının dışına asılmak üzere yangın plakası denen metal amblemler verirlerdi. Yangın plakası olmayan bir yapıda yangın çıktığı zaman, gelen itfaiyecilerin ateşi söndürmeye çalışacaklarına durup yangını seyrettikleri söylenir.

    İlk Amerikan sigorta grubunu, ahşap yapılarını yok edebilecek bir yangının yol açacağı kaybı paylaşmak isteyen dükkân sahipleri 1735’te kurdu. ABD’deki ilk yangın sigortası şirketi olan Philadelphia Contributorship’i ise 1752’de Benjamin Franklin kurmuştur. Çok sayıda sigorta şirketinin kurulmuş olduğu Connecticut eyaletinin Hartford kenti günümüzde ABD’nin sigortacılık merkezi olarak tanınır.

Sigorta Türleri

Sigortacılıkta, poliçe sahibi ya da sigortalı bir zarara karşı korunmayı isteyen kişidir; sigortacı da zararı ödeyecek olan kurumdur. Sigorta yaptıranın sigorta karşılığında sigortacıya ödediği paraya prim denir. Prim, sigorta bedelinin belirli bir oranı kadardır. Zararın gerçekleşmesi durumunda kendisine ödeme yapılacak olan kişiye hak sahibi denir. Hak sahibi, sigorta yaptıran kişi olabileceği gibi, sözleşmede belirtilmiş olan başka bir kişi de olabilir. Sigortalı ile sigortacı arasında yapılan, sigortanın konusunu ve koşullarını belirleyen yazılı sözleşmeye poliçe denir.

    Yaşam sigortası değişik biçimlerde yapılabilir. Sigortalının ölümü durumunda sigorta bedeli hak sahibine ödenebilir. Böylece beklenmeyen bir ölümün yol açtığı gelir kaybı karşılanmış olur. Bu durumda hak sahibi genellikle ölenin eşidir. Birçok yaşam sigortası poliçesi para gibi değer taşır. Çok çeşitli türleri olan yaşam sigortasının üç ana türü, genel yaşam sigortası, süreli yaşam sigortası ve karma yaşam sigortasıdır. Genel yaşam sigortasının koruması bütün yaşam süresini kapsar. Sigortalı ne zaman ölürse ölsün sigortacı tazminatı öder. Süreli yaşam sigortası, sigortalıya yalnızca beş ya da 10 yıl gibi belirli bir süre için korunma sağlar. Süre sonunda poliçe yenilenebilir ve her yenilenmede daha yaşlanmış olan sigortalının ölüm olasılığı artmış olduğu için ödenecek olan prim yükselir.

    Karma yaşam sigortası tasarruf amaçlı bir sigortadır. Sigorta süresi içinde sigortalı ölürse hak sahibine sigorta bedeli ödenir. Sigortalı bu süre sonunda hâlâ yaşıyorsa sigorta bedeli sigortalıya ödenir.

    Sınırlı ödemeli yaşam sigortasında, belirli bir süre prim ödeyen sigortalılar yaşamlarının geri kalan bölümü için sigortalanır. Yıllık ödemeli yaşam sigortası ise genel yaşam sigortasının tersidir. Bu sigorta türünde sigortalı öldüğünde tazminat ödenmesi yerine, sigortalıya yaşadığı sürece bir gelir sağlanır. Sigortalı ya büyük bir prim yatırır ve hemen gelir elde etmeye başlar ya da gelir almaya başlamadan önce belirli bir süre prim ödemesi gerekir.

    Sağlık sigortası çok yaygın sigorta türlerinden biridir. Tek kişilik sözleşmeyle sağlık sigortası yapılabileceği gibi bazı işyerlerinde düzenlenen grup sigortalarına katılarak da sağlık sigortası yaptırılabilir. Birçok Avrupa ülkesinde belirli bir gelir düzeyinin altındaki insanlar için parasız sağlık hizmetleri sağlanmaktadır. İngiltere gibi bu sistemin herkesi kapsadığı ülkelerde ayrıca bir sağlık sigortasına gerek yoktur. Gene de birçok kişi ve şirket, ek bir yardımdan yararlanmak amacıyla özel sağlık sigortası yaptırmaktadır. Hastane ve ameliyat giderlerini, düzenli hekim kontrolü giderlerini, büyük sağlık harcamalarını, ciddi ve uzun süreli hastalık ya da sakatlık sırasında yapılan harcamaların çoğunu karşılayan sağlık sigortası türleri vardır. Sakatlık sigortası da hastalık ya da yaralanma nedeniyle kaybedilen gelirin karşılanmasına yardımcı olur.

    Mal sigortası, ilk sigorta şirketlerince yapılan eski yangın sigortalarının günümüzdeki biçimidir. Yapılar ve içindeki eşyalar yangının yanı sıra birçok başka tehlikeye karşı da sigorta edildiği için bu sigorta türünün adı değişmiştir. Fırtına, su baskını, deprem, hırsızlık, mala saldın gibi tehlikeler mal sigortasının kapsamına girer. Burada sigorta bedeli, sigortalı malın yeniden sağlanması ve yapıların yeniden yapılması için gereken giderler kadardır.

    Yapıları ve yapıların içindeki mobilya, mücevher, para, elektronik aygıt ve antika gibi eşyaları birlikte sigorta eden karma sigorta poliçeleri de vardır.

    Motorlu kara taşıtları sigortası en karmaşık görünen sigorta türüdür. Taşıtı ve sürücüsünü her tür kazanın yol açabileceği zarara karşı koruyan bir sigorta yaptırılabileceği gibi, aracı yalnızca yangın ve hırsızlığa karşı koruyan bir sigorta da yaptırılabilir. Birçok ülkede bütün taşıtların en azından başka bir sürücü ya da araca verilen zararı karşılayacak bir taşıt sigortası bulunması yasal bir zorunluluktur. Sigorta primi aracın türüne, sürücünün yaşına, mesleğine ve önceki sürücülük kayıtlarına (daha önce kaza yapıp yapmadığına) göre belirlenir.

    Çok değişik ve özel tehlikeleri karşılamak üzere yapılan birçok başka sigorta türü de vardır: İş kazaları sigortası, bir alacağın sigorta ettirilmesi, rehin verilen bir malın sigortası, bir organın sigortası bunlardan birkaçıdır.

    Çalışanlara sağlık ve yaşlılık sigortası gibi haklar sağlayan ve bütün çalışanları kapsayan sosyal sigorta da bir sigorta türüdür. İşçileri kapsamına alan Sosyal Sigortalar Kurumu ve kamu görevlilerini kapsamına alan Emekli Sandığı gibi kuruluşların yanı sıra bazı şirketler ve bankaların kendi çalışanları için kurduğu özel emekli sandıkları da vardır.

    Deprem, kasırga, sel gibi çok büyük yıkımlara yol açan doğal olaylar ve büyük petrol tankerlerinin batması gibi çok geniş bir alanı etkileyen kazalar bu olayın gerçekleştiği yerdeki birkaç sigorta şirketinin karşılayamayacağı kadar büyük bir zarara yol açabilir. Böyle bir durumla karşılaşma olasılığını düşünen sigortacılar, sigorta konusu olan zarar doğunca sigortalılara yapacakları ödemenin şirkete vereceği zararı bir başka sigorta şirketine sigorta ettirebilirler. İşte sigorta şirketlerinin yüklenmiş oldukları sorumluluğun bir bölümünü ya da tamamını bu yolla bir başka sigorta şirketine devretmesine reasürans denir.

Türkiye'de Sigortacılık

Türkiye’de sigortacılığın başlaması Avrupa’ya göre oldukça geç olmuştur. 1870 Beyoğlu yangınında, Avrupa’daki sigorta şirketlerine sigorta yaptırmış olanların zararlarını sigortanın ödemesi toplumda sigortaya karşı bir ilgi uyandırdı. Bu ortamı değerlendiren üç İngiliz sigorta şirketi İstanbul’da çalışmaya başladı. Bunu başka yabancı sigorta şirketlerinin gelişi izledi. 1893’te Osmanlı Umumi Sigorta Kumpanyası adıyla ilk Osmanlı sigorta şirketi kuruldu. Şirketin ortakları arasında Düyun-ı Umumiye, Osmanlı Bankası, Reji İdaresi vardı. Büyük İstanbul yangınlarının da etkisiyle 19. yüzyıl sonlarında sigorta şirketleri hızla çoğaldı. 1900’de 44 sigorta acentesi İstanbul’da toplanarak bir dernek kurdu. Sigortacılıktaki bu gelişmelere karşın bu alandaki ilk yasal düzenleme ancak 1906’da gerçekleşti. Bu tarihte çıkarılan Deniz Ticaret Kanunu’na sigortacılıkla ilgili bir bölüm konarak sigortacılığın tanımı, tarafların hak ve yükümlülükleri gibi konular düzenlendi. Daha sonra II. Meşrutiyet (1908) döneminde bu alanda yeni yasal düzenlemeler yapıldı. I. Dünya Savaşı sırasında yabancı sigorta şirketlerinin çalışmaları aksayınca İttihad-ı Milli Osmanlı Sigorta Şirketi kuruldu. Yabancı sermayeyle kurulan bu şirketi, gene yabancı sigorta şirketlerinin girişimiyle kurulan Şark Sigorta (1922) ve Milli Sigorta (1924) şirketleri izledi. Cumhuriyet döneminde çıkarılan bir yasayla (1924) sigorta işlemlerinin Türkçe yapılması kabul edildi. 1925’te İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın ortaklığıyla ilk ulusal sigorta şirketi olan Anadolu Sigorta kuruldu. 1927’de çıkarılan bir yasayla Türkiye’de çalışacak sigorta şirketlerinin Ticaret Bakanlığından izin alması zorunluluğu getirildi. 1929’da çıkarılan bir yasayla da Türkiye’de reasürans sözleşmesi yapma hakkı, İş Bankası’nın kuracağı bir şirkete bırakıldı. İş Bankası bu amaçla Milli Reasürans Türk AŞ’yi kurdu. Sümerbank’ın kurduğu Güven Sigorta 1935’te çalışmaya başladı.

    II. Dünya Savaşı (1939-45) döneminde savaş dışında kalmış olan Türkiye’de sigortacılık gelişti. Doğan Sigorta, Halk Sigorta, Genel Sigorta, Şeker Sigorta, Güneş Sigorta, Ray Sigorta, Başak Sigorta gibi birçok sigorta şirketi savaş yıllarında ya da savaş sonrasında kuruldu. 1960’ta Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği oluşturuldu. 1989’da sigorta şirketlerinin denetimi Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına verildi. 1989’da Türkiye’de sigortacılık alanında 24 yerli, 17 yabancı sigorta şirketi ve üç reasürans şirketi çalışmaktaydı. Son yıllarda görülen hızlı gelişmeye karşın, Türkiye’de sigortacılık Avrupa ülkelerindeki sigortacılığa göre oldukça geridir. 1984’te 85 milyar Türk Lirası olan toplam sigorta primleri, 1989’da 1.056 milyar Türk Lirası’na çıkmıştır. Son yıllarda toplam sigorta işlemleri içinde yaşam sigortasının payı da artmaktadır. 1984’te toplam primlerin yüzde
l ’ini biraz geçen yaşam sigortası primleri 1989’da yüzde 15’e yaklaşmıştır.

    Türkiye’deki sigortacılığın ilginç bir yönü de Avrupa ülkelerinde görülen gelişimin tersine, Türkiye’de sigorta şirketlerinin bankalardan kaynaklanmış olmasıdır. Oysa Avrupa’da sigortacılık bankacılıktan bağımsız olarak gelişmiş ve zamanla biriken sigorta fonları bankaların kurulmasında kullanılmıştır.

Sigorta Resimleri