Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

BAHÇECİLİK VE BAHÇE MİMARLIĞI

  • Okunma : 280
BAHÇECİLİK VE BAHÇE MİMARLIĞI Resim

Çiçek, sebze ya da her ikisinin birlikte yetiştirildiği toprak parçasına bahçe diyoruz. Kısaca, bahçe, insanların yararlanması ve hoşça vakit geçirmesi için çiçek, sağlığa yararlı otlar, meyve, sebze, çalı ve ağaç gibi çeşitli bitkilerin belirli bir düzen içinde yetiştirilmesine ayrılmış alandır. Bahçecilik ise, bu ayrılmış alanda bitki yetiştirmek ve bahçenin bakımını yapmak olarak tanımlanabilir. Eski uygarlıkların birçoğunda da bahçecilik çok gelişmiş, sanat ve edebiyata girmiştir. Bu maddede önce bahçe çeşitleri, bazı bitki türleri, bahçe yapımı ve bahçecilik tarihi konularına değinilecek, bahçe mimarlığı ise bölümün sonunda anlatılacaktır.

Bahçe Çeşitleri

Bahçelerin, evleri çevreleyen bahçeler, pencere önlerinde uzun saksılarda oluşturulan bahçecikler, iç bahçeler, seralar, sebze bahçeleri, bostanlar (bak. TARIM v e HAYVANCILIK), yerel ve ulusal parklar (bak. Park) , halka açık tarihi bahçeler, botanik bahçeleri (bak. Bota­nik BAHÇELERİ) ile bitki ve çiçek üreten çeşitli özel bahçeler gibi pek çok türü vardır.

    Bazı bahçeler düzenlenirken toprağın bataklık, ormanlık, tropik, kurak ya da kayalık olmasına göre, o toprakta yetişmeye elverişli bitkiler seçilir. Japon, Flaman, İngiliz bahçe tiplerinde ise, özel bir ekim-dikım yöntemi uygulanır. Bazı bahçelerde bir bitkinin değişik türleri ekilirken, bir başkasında mevsimlik çiçekler ya da aynı çiçeğin iki ayrı rengi yetiştirilir. Bahçe türlerinin bu çeşitliliği bahçeyle uğraşmanın çekici yanlarından biridir.

    BAHÇECİLİĞİN TEMEL KURALLARI

1. Bahçeniz için toprağı iyi olan ışıklı bir yer seçin.

2. Gevşeyip havalanması için toprağı çapalayın.

3. Toprağı doğal ya da kimyasal gübreyle ya da başka uygun bitki besinleriyle karıştırın.

4. Toprağı, tırmıkla tarayarak taş ve yaban otlarından temizleyip, inceltin.

5. Ekim yaparken uygulanması gereken kuralları dikkatle izleyin.

6. Düzenli olarak su verin ve yaban otlarını ayıklayın.

7. Zararlı böcekleri ve bitki hastalıklarını denetleyin.

8. Çiçek, meyve ve sebzelerinizi sık sık toplayın.

    Kendi bahçenizi yapmayı tasarlarken, iklimi, toprağın özelliklerini, su durumunu ve kullanacağınız alanın büyüklüğünü göz önünde tutarak ekeceğiniz bitkileri seçmeniz gerekir. Çevredeki bahçıvanların ne yetiştirdiklerine bakın, önerilerini alın. Sonra kendiniz ne ekeceğinize karar verin. Çiçek mi dikmek istiyorsunuz, yoksa sebze mi? Bahçeyi süsleyen bitkiler mi, yoksa yararlı otlar mı?

    Seçtiğiniz bitkilerden başarılı bir bahçe oluşturmak için kolaylıkla yapabileceğiniz bazı işler vardır. Toprakta büyüyen her şeyin hava, su, ışık ve besin gereksindiğini unutmamalısınız (bak. FOTOSENTEZ; GÜBRE; TOPRAK; Y a p r a k).

    En önemlisi, hemen, her şeyi birden yapmaya kalkmayın. İşe önce yöreye uygun olduğunu bildiğiniz birkaç bitkiyle başlayın. Bahçecilik kitaplarından, tohum kataloglarından ve bahçıvanlardan öğrenebileceğiniz bütün bilgileri edinin ve öğrendikçe bahçenizi büyütün Bitkilerinizden biri ölürse nedenini mutlaka araştırın.

Evde Düzenlenen Bahçeler

Bahçe için yeterli alanı olmayanlar, pencere önlerinde uzun ya da geniş saksılarda küçük bahçeler oluşturur; balkon, teras gibi yerlerde, kaplar içinde çeşitli bitkiler yetiştirirler. Pencere önüne yerleştirilen çiçeklikler yerlerine sağlam bir biçimde oturtulmalıdır. Ayrıca suyun süzülmesi sağlanmalı ve kaplar gübre ile karışık ince toprakla doldurulmalıdır. Kimi bitkiler güneş, kimileri de gölge istedikleri için pencerenin baktığı yön önemlidir.

    Ev içinde bitki yetiştirmek için terraryum denen akvaryum benzeri cam ya da plastik kaplar da kullanılabilir. Toprağa şişe içinde ekilen küçük bahçeler de bunlara benzer. Bu tür bahçeleri yaşatabilmek için sabır ve bakım gereklidir. Bitkiler sıcaktan kavrulabileceği için fazla güneşte kalmamalı; nem oluşmaması için de bu tür bahçelerin üstü çok sıkı kapatılmamalıdır.

    Eski bir akvaryumdan da güzel bir bahçe yapılabilir. Bunun içine bukalemun, kertenkele ve böcek türünden küçük hayvanlar koyarak çekiciliğini artırabilirsiniz. Evde ya da okulda oluşturulan böyle bir bahçe eğlenceli ve eğitici gözlemler yapma olanağı sağlar.

Ekim

En dayanıklı türler dışında, tohumlar don tehlikesi geçmeden açık yerlerde ekilmemeîidir. Bazen kapalı yerlerde ekilen tohumlar, çimlenip biraz büyüdükten sonra dışarıya alınırlar.

    Bahçede tohumların çoğu sıralar halinde fideliklere ekilir. Kural olarak, çaplarının iki katı derinlikte toprağa gömülürler. Üzerleri, yüzeyin nemli ve gevşek kaiması için ince bir tabakayla örtülür. Bu işlem çimlenmeyi ve filizlerin büyümesini kolaylaştırır. Bazı tohumlar toprak ısınmışsa üç ya da dört günde çimlenirken, bazılarının çimlenmesi bir hafta ya da daha uzun bir süre alabilir.

    Herhangi bir tohum çimlendiğinde, yeni filiz bakım ister. Bu, bir bitkinin yaşam ında en önemli dönemdir. Sulanmazsa bitkicik ölebilir.

    Bazı fidelerin başka bir yere aktarılması koîay değildir. Bu yüzden haşhaş, kabakgiller, fasulye, bezelye ve muhabbetçiçeği gibi bazı tohumların büyüyecekleri yere ekilmeleri gerekir. Eğer bitkiler birbirlerine çok yakın ekilmişlerse seyreltilmeleri ve yetiştirme kurallarına uygun aralıkta olmaları sağlanmalıdır.

    Renk katmak için, tohumdan büyüyen bitkilerin arasına soğanlı bitkiler dikilebilir. Glayöl ve yıldızçiçeği soğuk sevmedikleri için baharda, toprak ısındığı zaman ekilmelidir. Lale ve nergis gibi dayanıklı soğanlar sonbaharda dikilir, kışın kök salar, ilkbahar başlarında da çiçek açarlar. Soğanlar, toprağa kendi boylarının yaklaşık üç katı derinliğinde gömülür. (Ayrıca bak. AŞILAMA; BİTKİ; BUDAMA; SERA; TARIM TARİHİ.)

Bahçe Araç ve Gereçleri

Bahçe malzemesi satan mağazalarda, bahçeciliği kolaylaştırmak için bulunan araç ve gereçlerin pek azı gerçekten gereklidir. Bahçıvan beli, çatal, tırmık ve çapa belli başlı bahçe araçlarıdır. Bahçıvan belinin pek çok çeşidi vardır. Bunlar kazma işlevi görür; toprağı kolayca yarabilmeleri için kenarları pürüzsüz ve keskin olmalıdır. Dört dişli çatal ve yaba da bahçecilikte kullanılan gereçlerdendir. Yaprak ve gübre gibi maddelerle çalışırken, diş sayısı daha fazla olan, beş ya da altı dişli çatal kullanılır. Tırmıktan, toprağı düzeltmek ya da yaprak ve kesilmiş otları toplamak için yararlanılır. Çeşitli tipleri olan çapa, yaban otlarını kökleriyle birlikte çıkarmaya ve toprağı altüst etmeye yarar.

    Geniş bir çim alanı varsa, çim biçme makinesi gerekebilir. Küçük alanlar içinse çim makası yeterlidir. Çalı kesme makasının bıçakları çim makasına göre daha kalın ve tutma yeri daha güçlüdür.

    Bahçıvan, tohum ya da bitkileri sebze bahçesindekiler gibi düzgün sıralar halinde ekmek istediğinde, iki ucunda toprağa sokmak için metal ya da ağaç sopalar bulunan bir ip kullanır. İpi gerip düz bir çizgi oluşturduktan sonra bahçıvana bu çizgiyi izlemek kalır. Tahta ya da metalden yapılmış havuç biçiminde küçük bir araç olan dikelek, fide ya da soğanları ekerken toprağa delik açmak için kullanılır. Daha büyük fideleri dikmek içinse kepçe biçiminde, kısa saplı bir el küreği gerekir. Ağaç ya da çalıların budanmasında budama makaslarından yararlanılır.

    Metal gereçler, kullanıldıktan sonra temizlenip yağlanarak kaldırılmalıdır. Kesici gereçler zaman zaman bilenmeli ve saklanmadan önce yağlanmalıdır.

    Bahçe araç ve gereçleri arasında, hortum ya da sulama kovası, el arabası, sepet, çamurlu zeminler için lastik çizme ya da kalın ayakkabılar, elleri korumak ve temiz tutmak için bahçe eldivenleri de sayılabilir.

    Elektrik, benzin ya da pille çalışan çağdaş araçlar pahalıdır ama zaman kazandırır ve işleri kolaylaştırır. Mekanik kazıcı ve tırmıklar büyük sebze bahçelerinde çok yararlıdır. Budama ve kesmede kullanılan elektrikli araçlar, otların ve dikenli çalı gibi yabanıl arsız bitkilerin gelişmesini önler, motorlu makaslar da çit ve çalıları kesmede kullanılır. Çok sayıda ağacı olan bir bahçıvana elektrikli testere gerekebilir.

    Bahçe gereçleri arasında şunlar da sayılabilir: Tohumları yapay ısı ile erken çimlendirmek için kullanılan elektrikli ısıtıcılar, çim sulama fıskiyeleri, toprak türünü saptayan gereçler, fide torbaları, toprağı ısıtma ve genç bitkileri korumada kullanılan cam ya da plastik örtüler. Ayrıca yaban otlarını ve böcekleri öldüren ilaçlar, sıvı ve katı bitki besinleri, açgözlü kuş ve tavşanları uzak tutmaya yarayan tel ve ağlar da bahçeler için gereklidir.

Tarih

İlk bahçeler besin sağlamaktan çok zevk içm oluşturulmuş ve büyük bir olasılıkla İÖ 3000 sıralarında, Mezopotamya’da (bugünkü Irak) ilk kentlerin kurulduğu dönemde ortaya çıkmıştır. Eski bahçeler üzerine bütün bilgimiz günümüze kalan sanat yapıtlarına, yazılı belge ve tarih kayıtlarına dayanmaktadır. Çin İmparatoru Shen Nong İÖ 280Ü’de şifalı (sağlığa yararlı) bitkiler üzerine bir derleme yapmıştır. Girit Adasfndaki Knossos Sarayı’nda yaklaşık İÖ 2200’de yapılmış duvar resimlerinde zambaklar, süsenler, yaban gülleri ve başka çiçekler yer almaktadır.

    İlk bahçeler toprağı verimli, suyu ve güneşi bol yerlerde düzenlenmişti. Bu sıcak yörelerde gölge isteyen insanlar için ağaç çok önemliydi. Bahçelerindeki havuz ve çeşmeler (bak. ÇEŞM E), kanallardaki sular nem ve serinlik veriyor, görüntüleri ve sesleriyle insanların dinlenmelerini sağlıyordu.

    İlk bahçeler, genellikle din ile bağlantılıydı. Eski Mısır, İran, Yunanistan ve İtalya’da, tanrıların kutsal korularda gezindikleri düşünülürdü. Bu nedenle, tapınaklar ve türbeler genellikle, bahçelerle çevrilirdi. Kutsal Kitap’ın (Tevrat-İncil) ilk bölümünde Adem ile Havva’nın Cennet (Aden) bahçesinde yaşadıkları, Tanrı’nın akşam serinliğinde bahçede yürüdüğü anlatılır. Kuran’da da Cennet bir bahçe olarak betimlenmiştir.

    Çin ve Japonya’da doğaya tapılırdı. Bahçeler de, doğanın düzeni içinde insanların kendilerini yansıttıkları küçük dünyalar olarak özenle düzenlenirdi.

    Eski Mısırlılar duvar resimleri ve resimyazılarında (bak. HİYEROGLİF) bahçeleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler bırakmışlardır. Mısır bahçelerinde üzüm ve incir ağaçları, palmiye, ılgın ve akasyalarla çevrili gezinti yolları, nilüferlerle kaplı havuzlar, sebze ve çiçek yetiştirilen geniş alanlar vardı. İÖ 1420’den kalma bir mezar resminde, bitkileri sulayan, ağaçları budayan ve günümüzdekilere çok benzer bahçe araçları kullanan bahçıvanlar görülmektedir. Günümüze kalan en eski bahçe planı İÖ 1400 sıralarında yapılmıştır. Plan, Teb kentinde bir evi çevreleyen büyük bir bahçeyi ve bu bahçedeki kapalı alanları, ağaçlı gezinti yollarını ve içinde su kuşları bulunan dört havuzu göstermektedir.

    Dünyanın Yedi Harikası arasında Babil’in Asma Bahçeleri de yer alır. Bunlar, İÖ 600 sıralarında Kral II. Nabukadnezar’ın yaptırdığı kenarları yaklaşık 120 metre uzunluğunda olan kare alanlardı. Gerçek anlamda asılı değillerdi. Birbiri üzerine yerleştirilen taraçalar, yükseldikçe bir piramit biçimini alıyordu. Taraçalarda taşıyıcı olarak çok büyük taş kirişler ve taş sütunlar kullanılmış, tabanları su sızdırmayacak bir biçimde saz, zift ya da katranla kaplanmıştı. Üzerleri toprakla doldurulmuş, ağaçlar ve çiçekler dikilmişti. Bahçenin tümü Fırat İrmağından tulumbalarla çekilen suyla sulanıyordu.

    İÖ 550-330 arasında yaşamış olan Persler’in bahçelerinde ağaçlıklı yollar, birbiri ardına sıralanân fıskiyeli havuzlar vardı. Eski Yunan uygarlığı, yukarıda anlatılanlardan daha farklıydı (bak. ESKİ UYGARLIKLAR). Toprakları daha verimsiz ve suları daha azdı. Buna karşın çok sayıda meyve ağacı diktiler, kalabalık kentlerde halka açık bahçeler yaptılar. Sokrat ve Platon gibi Yunan filozofları derslerini halk bahçelerinde ve kutsal koruluklarda verirlerdi. Homeros’un Odysseia destanında, Truva’dan evine dönen Odysseus’u konuk eden Phaiak Kralı Alkinoos’un olağanüstü güzellikteki bahçeleri anlatılır (bak. ODYSSEİA).

    Romalılar bahçelerini çok özenle düzenlemişlerdi. Bazen tepeleri düzleştirmiş, bazen yapay tepeler yapmış, teraslar kurup, göller oluşturmuşlardı. Romalılar genellikle küçük bahçeli evler yaparlardı. Bahçelerdeki, kafesli bölmelere tırmanıcı bitkiler sarılırdı. Bahçelerde taştan süsler, vazolar, ölü küllerinin saklandığı ayaklı kaplar bulunurdu. Pencere önlerine konmuş çiçekliklerde ve saksılarda yetiştirdikleri bitkiler, her zaman kullandıkları iç süslemelerdendi. Roma İmparatorluğu’ nun yıkılışından sonra Müslümanların çiçek bahçeleri Kuzey Afrika’ya, doğuda Türkiye ve Hindistan’dan, batıda İspanya’ya kadar yayılmıştır. İslam bahçelerinde, su ve gölge önemliydi. Ayrıca kilim ve halı desenlerine örnek olmuş geometrik biçimli çiçek tarhları düzenlenirdi. İspanya’daki Elhamra Sarayı’ mn güzel bahçesi Mağribi zevkinin bir örneğidir (bak. Elhamra Sarayı).

    Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Hıristiyan Avrupa’sında bahçecilik sanatını sürdürmek manastırlarda yaşayan rahiplere kalmıştır. Bu dönemdekilerin bir benzerini, günümüzde papanın Vatikan’daki bahçelerinde görmek olanaklıdır. İlaç yapımında kullanılan şifalı bitkiler, rahiplerin özel ilgi alanıydı. Ortaçağın güvensiz ve tehlikeli ortamında bahçecilik, kilise ve manastır avluları ve şatoların küçük bahçeleriyle sınırlı kalmıştı. Buralarda meyve, sebze ve üzüm yetiştirilirdi. 15. yüzyılda Rönesans’ın getirdiği görece güvenli ortamda, şatoların koruyucu işlevleri ortadan kalktı. Şatolar, çevrelerinde geliştirilen bahçelerle güzel ve gösterişli malikânelere dönüştü. Kenarlarında, dalları yukarda birleşen bodur ağaçlann sıralandığı uzun gezinti yollanyla, İtalyan tarzı yeni bir bahçe türü ortaya çıktı. Bu bahçeleri ilginç desenli çiçek tarhları süslüyordu.

    Fransızlar, İtalyan bahçe tasarımından etkilendiler ve bahçe düzenlemesine bir odayı döşer gibi ya da bir sanat yapıtını tasarlamışcasına yaklaştılar. Fransız Kralı XIV. Louis döneminde kralın bütün Avrupa’yı denetimi altına alma isteğini vurgulayacak bir biçimde, bahçeler de büyüdü.

    Versailles Sarayı'nın bahçeleri, XIV. Louis’nin emrinde 40 yıl çalışmış bahçe mimarı Andre Le Nötre tarafından tasarlanmıştır. Tasarım ve düzenleme açısından bu bahçeler birer başyapıttı. Ağaçlar, çalılar ve çeşitli bitkiler belirli bir desen içine yerleştirilmiş, geceleri ışıklandırılan görkemli çeşmeler ve küçük çağlayanlar kullanılmıştı.

    Hollanda ve Belçika’da daha çok, belirli kalıplara oturtulmuş geometrik desenli bahçeler sevilirdi. Bodur ağaç ve çalıların süslü biçimlerde budanması çok hoşa giderdi. Ülkede kanalların çokluğu bahçe tasarımında uzun suyollannın kullanılmasına yol açtı. Yabancı limanlara giden Hollanda gemicilerinden, rastladıkları ilginç bitkilerin tohum ve soğanlarını ya da kendilerini getirmeleri istenirdi. Böylece ilk botanik bahçeleri Hollanda’da kuruldu.

    Başka ülkelerden çok etkilenmiş olmasına karşın, İngiliz bahçesi özel bir tarz yaratmayı başarmıştır. İlk İngiliz bahçelerinde, Kraliçe Mary’nin HollandalI kocası III. William,ın da etkisiyle, ağaçları budayarak süslü biçimler verme yönteminin ve geometrik desenli yapay düzenlemelerin egemen olduğunu görüyoruz. İS. yüzyıldan başlayarak Lancelot Brown ve William Kent gibi bahçe tasarımcıları tümüyle doğal bahçeden yana oldular. Düzenledikleri alanlarda hafif yükseltiler ve inişler yaptılar, çukur yerleri temizleyip açarak ve tepeleri yeşillendirerek değişik görünümler yarattılar.

    İlk Kuzey Amerika bahçeleri, buraya gelen göçmenlerin düzenli bir yaşama kavuşma isteklerini anlatacak biçimde titiz ve düzenliydi. Avustralya ve Yeni Zelanda’da ilk bahçeler “anavatan” İngiltere’dekilerin bir benzeriydi. Daha sonra yerel bitkilerin çeşitliliği, Avustralya ve Yeni Zelanda bahçelerinin özgün bir biçimde gelişmesini sağladı.

    Günümüzde, kent parkları, yeni yerleşme yerleri, karayolları ve enerji santrallarının bahçe düzenlemelerinde olduğu gibi, büyük alanlarda yapılan bahçecilik de kamu yöneticilerinin görevidir.

Türk Bahçeleri

Türk bahçesinin başlıca özelliği, göstermelik değil işlevsel oluşudur. Bu, gölgesinde oturulan, yiyip içilen, uyunan, içinde yaşamak için düzenlenmiş bir yerdir. Bu nedenle de değişik işlevlere uygun köşeleri vardır. Batıdaki bahçeler gibi bir bakışta algılanamaz; yavaş yavaş keşfedilir. Ağaçların seçimi, gölge, renk gibi öğeler göz önünde tutularak; çiçeklerinki ise kişisel beğenilere göre yapılır. Osmanlı bahçeleri genellikle duvarlarla çevrili bir iç avlu görünümündeydi. Bu bahçeler tek renkli çiçekleri ve ıhlamur, selvi benzeri ağaçlarıyla dinginlik veren, sade, şatafatsız bahçelerdi. Aşırı biçimciliğe hiçbir zaman rastlanmazdı. Bahçe düzenlenmesinde gölgelik alanlar ve su kaynağı gibi etmenler etkili olurdu.

    Doğal görünümlü bu bahçeler İngiltere’nin öncülüğünde yaygınlık kazanan doğal bahçelerden farklıydı. Batıdaki bu tür bahçeler, çeşitli bahçe düzenlenmeleri denendikten sonra ortaya çıkmıştı ve “yapay” bir doğallığa sahipti.

    18. yüzyılda Lale Devri (1703-30) ile birlikte, Avrupa örnek alınarak sarayların bahçeleri yeniden düzenlendi. İslam geleneği de göz ardı edilmeden içinde suyolları, havuzlar ve küçük köprüler olan parklar yapıldı. 800’ün üstünde değişik türüyle lale bu dönemin simgesi oldu. Daha sonraları bahçe düzenlenmesinde batılı ustalara, mimar ve bahçıvanlara başvuruldu. Eski Türk bahçesi özelliği taşıyan Topkapı Sarayı bahçesi bile 1840’tan sonra bu özelliğini yitirdi. Öteki bahçelerde de giderek yorucu bir çok renklilik ve başarısız bir batı taklitçiliği baş gösterdi.

    Cumhuriyetken sonra, önceleri İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde, daha sonra ise tüm öteki kentlerde halka açık park ve bahçeler yapıldı. İstanbul’da saray ve köşklerin bahçeleri de halka açıldı.

Bahçe Mimarlığı

Bahçe mimarlığını, toprağı ve üzerindeki nesneleri insanların hoşlanacakları ve kullanacakları bir biçimde düzenleme sanatı olarak tanımlayabiliriz. Bahçe mimarının görevi, üzerinde çalıştığı alanı değiştirmektir. Bunu yaparken güzellikleri vurgular, çirkinlikleri ise ortadan kaldırır. Göller ve göletler, yapay tepeler ve yamaçlar yaratmak, akarsuların yönünü değiştirmek, bataklıkları kurutmak ya da kurak alanları sulamak bahçe mimarının elindedir.

    Bahçe mimarı bir evin özel bahçesini düzenleyebileceği gibi, yolların, mezarlıkların, enerji santrallarının, kanalizasyon şebekelerinin ve kamu kuruluşlarının çevresinin düzenlenmesi ve güzelleştirilmesi, büyük parklar ve dinlenme yerlerinin tasarımı türünden büyük ölçekli işlerin tasarımını da üstlenir. Bu türden projelerin tasarımında gerektiğinde mimarlar, mühendisler, kent planlamacıları, trafik sorumluları, iktisatçılar ve sosyologlarla birlikte çalışabilir.

    Bahçe mimarlığı ilk önce özel bahçelerin düzenlenmesiyle başlamış, 18. yüzyılda İngiltere’de Lancelot Brovvn gibi mimarlarca geliştirilmiştir. Kentlerde halka açık parkların düzenlenmesi ise 19. yüzyılın ortalarına doğrudur. Daha sonraları konutlar, kamu yapıları ve öbür yapılar çevrelerindeki açık alanlarla birlikte düşünülmüş ve bütün bir kentin tasarlanmasına başlanmıştır. Böyle planlı gelişen kentlere örnek olarak ABD’de Washington, DC; Avustralya'da Canberra, Hindistan’da Delhi verilebilir.

    Hem bir sanat, hem bir bilim dalı olan bahçe mimarlığında mimar, kullandığı malzemenin ve uğraştığı toprağın özellikleri konusunda bilgili olmalıdır.

Tasarım Öğeleri

Bahçe tasarımında mekân, kütle, sınır çizgisi, renk, ışık ve gölge, doku, koku, zaman, iklim ve mevsim göz önünde bulundurulması gerekli temel tasarım öğeleridir.

    Mekân, fiziksel çevre ve insanın düş gücüyle belirlenen boş alanlardır. Örneğin, oda, duvarları, tabanı ve tavanıyla tanımlanan bir mekândır. Yeryüzü, gökyüzü, ağaçlar, yapılar, yükseltiler, yani görüş alanına giren her şey ise dış mekân olarak tanımlanabilir. Çöllerde mekân ufka kadar uzanır.

    Kütle, mekânın tam tersidir ve mekânda yer alan kaya, ağaç, yapı ya da akarsu ve göl gibi nesneleri içerir.

    Sınır çizgisi, bir bahçedeki nesnelerin kenar ya da sınırlarını belirler. Örneğin, bu bir kayanın ya da ağacın ana hatlarının görünümüdür. Sınır çizgilerinin oluşturduğu desenler gün boyunca ve mevsimden mevsime, ışığın konumu ve bitki örtüsünün değişimine göre değişikliğe uğrar.

    Renk, bahçeyi ilginçleştirir ve canlandırır. Açık alanda parlak ve yapay renkler göze batar. Bahçe mimarının amacı renkleri gözü rahatsız etmeyecek bir biçimde kullanmaktır.

    Işık ve gölge, renk ve çizgiyi etkiler. Gölge yer, zaman ve mevsime göre çok değişir. Ekvatorda çok parlak olan ışık, kutuplarda grileşip donuklaşır.

    Doku, nesnelere dokunduğumuzda algıladığımız duygudur. Deneyimlerimizle, nesnelerin dokunmadan da nasıl duyumsandığını biliriz. Karşıdan bakıldığında bir bahçedeki kum, çakıl, toprak ya da bitkiler doku etkisi uyandırabilir.

    Koku, bahçe mimarlığının incelik öğesidir. Büyük kentlerde kirlenme sorunları koku öğesini unutturmaktadır. Oysa, çiçek ve bitki kokularının duyulabileceği küçük bahçelerde, bahçe mimarının bu öğeyi kullanması gerekir.

    Zaman, iklim ve mevsim, bahçe mimarlığının değişken öğeleridir. Bir bahçe düzenlemek, yapı kurmaya ya da resim çizmeye benzemez. Bahçe yaşayan bir varlıktır, zaman içinde değişir. Zaman, iklim ve mevsim öbür öğelerin de değişmesine yol açar. Örneğin renkler ve doku mevsime göre değişebilir. Ilıman iklimlerde, ağaçların çoğu kışın yapraklarını döktükleri için bahçede mekân, kütle ve çizgi ilişkileri de başkalaşır.

Tasarım İlkeleri

Tasarım, belirli bir alan üzerinde, yukarıda sayılan öğelerin bir uyum içinde düzenlenmesiyle ilgilenir. Kasaba ya da kent ölçeğinde yapılan bir tasarımda yapılar ve yollar, doğal yapıyla ilişkilendirilerek yerleştirilir. Birlik ve çeşitlilik arasında bir denge olmalıdır. Birbirinden çok değişik yapı, malzeme ve bitkinin yan yana kullanılması, hiçbirinin değerinin tam olarak ânlaşılamamasına yol açar.

    Güzel bir duyum uyandırmak için çeşitli öğelerin özenle uyumlaştırılmasını gözetmek gerekir. Benzer öğelerin yinelenmesi, belli bir ritmin ve dengenin sağlanmasında yardımcı olabilir. Dengeli ama donuk bir bahçeyi canlandırmak için, karşıtlıklardan ve değişik renklerden yararlanılabilir. Tasarlanmış bahçeler yapılarla, kentin ardında uzanan açık alanlar arasında bütünlük sağlar.

BAHÇECİLİK VE BAHÇE MİMARLIĞI Resimleri