Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Simya

  • Okunma : 273
Simya Resim

Simya, cıva ve kurşun gibi metalleri altın ve gümüşe dönüştürmeyi amaçlayan eski bir zanaatın adıdır. 1.000 yıllık bir efsanede, altın yapma umuduyla tuhaf bir karışımı kaynatan bir simyacıdan söz edilir. Kazanın üzerine eğilmiş, içindeki sıvıyı karıştıran simyacı bir ara başını kaldırır ve pencerede şeytanı görür. Hızla dışarı fırlar. Şeytanı kuyruğundan yakalar ve kuyruğunu çekip koparır. Şeytan haykırırken simyacı kuyruğu sihirli kaba atar ve karışım altına dönüşür. Bugün bu öykü bize çok saçma geliyor, ama eski zamanlarda insanlar bu tür masallara inanacak kadar bilgisizdiler.

    Aslında, simya bundan yaklaşık 5.000-6.000 yıl önce Mısırlı rahiplerin, bakır, kalay, kurşun, gümüş ve altın gibi çeşitli metalleri cevherlerinden (toprak ve kayaçlardan) ayırarak katışkısız halde elde etmeye yönelik uğraşıları biçiminde ortaya çıkmıştı. Mısırlı rahipler cam, sabun, boya, ilaç ve zehir yapmayı da biliyordu ve daha pek çok konuda deneyim sahibiydiler. Simyayı Avrupa’ya taşıyanlar, İspanya’yı fethederek ünlü Toledo ve Cordoba üniversitelerini kuran Müslümanlar oldu. 1144’te Chester’lı Robert adlı bir İngiliz birçok Eski Arap elyazmasını Latince'ye çevirdi. Bu elyazmaları pek çok Eski Yunan ve Mısırlı simyacının çalışmalarına ilişkin bilgileri de içeriyordu.

Filozof Taşı

Ortaçağda insanlar hâlâ, İÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Eski Yunanlı filozof Aristo’nun dünyadaki her şeyin, toprak, hava, ateş ve su olmak üzere dört ana maddeden oluştuğu yolundaki görüşünün doğru olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle de bir metalin içindeki bu madde miktarlarının değiştirilmesi durumunda bir başka metalin elde edilebileceğini sanıyorlardı. Simyacıların bir başka inancı da, sıradan metalleri altına dönüştürebilecek ve hatta, bazılarının ileri sürdüğüne göre, bütün hastalıkları iyileştirebilecek ve insanları ölümsüz kılacak bir “filozof taşı” ya da “iksir”in var olduğuydu.

    Simyacılar, kurşun gibi “temel” metalleri “asal” ya da “soylu” metal olarak kabul edilen altına çevireceğini sandıkları bu taşı yüzlerce yıl arayıp durdular. Bunların birçoğu düzenbaz ve dolandırıcıydı, ama bazıları da dikkate değer pek çok keşifte bulunmuş, Roger Bacon ve Albertus Magnus gibi dürüst deneycilerdi. Ama ne yazık ki, bu deneycilerin buluşlarını nasıl yaptıklarını bilemiyoruz; çünkü, bıraktıkları yazmalar tuhaf çizimler ve anlaşılmaz büyülü sözlerle doludur. “Filozof taşı”nı keşfettiklerini ileri süren bazı simyacılar da olmuştur, ama bunlar da ötekilerden daha uzun yaşamamıştır. Bazıları da, büyük kazançlar elde etmek umuduyla, kazanların başında büyülü sözler mırıldanarak yürüttükleri çalışmalarını saklı tutmuştur. Bu simyacılardan bazıları, yalnızca kurşun ya da cıvadan altın yapmaya uğraşmış, bazıları da deneyleri için cıva ile kükürt, arsenik ve amonyağı (amonyum klorür) karıştırmıştır. Altın yapmanın yolunu keşfettiklerini ileri süren bazı dolandırıcılar, bu iddialarını kanıtlamak için, içinde az bir miktar altın çözünmüş kurşun kullanırdı; kurşunu yakıp uçurduklarında da geriye altın kalırdı. Bazıları da, muma gizlice bir miktar altın tozu katar, sonra da erimiş kurşunu, içini bu mumla doldurdukları demir bir boruyla karıştırırlardı. Bir metalin dışının sarı bir renk almasını ya da sarımtırak metal karışımları elde etmeyi başaran bazı simyacılar da düzmece iddialar ileri sürerdi.

    Birçok soylu aile yanlarında simyacı çalıştırmıştır. I. Elizabeth bile Londra’daki Somerset House’da kendisi için altın yapacak birini tutmuş, sonra da bunu başaramadı diye o kişiyi Londra Kulesi’ne hapsettirmişti. Kurşunu altına çevirdiğini iddia eden Richthausen adlı bir simyacı da, 1648'de Avusturya İmparatoru III. Ferdinand’ı bir süre için aldatabilmişti. Hatta 1929 gibi yakın bir tarihte bile pek çok zengin Alman, altın yapmayı başardığı yolunda düzmece iddialar ileri süren bir tesisatçıya çok büyük paralar kaptırmıştı.

Simyadan Kimyaya

16. yüzyılda Paracelsus (1493-1541) adında bir İsviçreli hekim ve simyacı, Basel'de daha önceki bilginlerin elyazmalarını halkın önünde yaktı ve simyacıların artık “filozof taşı”nı aramaktan vazgeçtiklerini, yalnızca ilaç geliştirmeye uğraşacaklarını ilan etti. İngiliz Robert Böyle (1627-91) daha da ileri gitti ve kimya üzerindeki çalışmaların, yalnızca bu bilim uğruna yapılması gerektiğini söyledi.

    Kimya 200 yılı aşkın bir süre önce bir bilim haline gelmiştir. O günden bugüne gerçekleştirilen buluşlar, yüzyıllarca süren bütün simya buluşlarından daha zengindir. Günümüzde artık hiç kimse “filozof taşı”nın varlığına inanmıyor. Ama öte yandan, maddenin atom yapısına ilişkin buluşlar ilginç bir gerçeği ortaya çıkarmıştır: Bazı katışkısız maddeler, nükleer tepkimeler ya da radyoaktif bozunum
yoluyla başka maddelere dönüştürülebilmektedir.

Simya Resimleri