Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Spor

  • Okunma : 297
Spor Resim

Hayvanların çoğu oyun oynar, atlar, sıçrar ve tırmanır ama yalnız insan spor yapar. İnsanlar da, tarih boyunca koştular, tırmandılar, ağır nesneleri kaldırdılar, yüzdüler. Ne var ki, bu fiziksel etkinlikleri her zaman spor amacına yönelik ve yarışma biçiminde olmadı. Çocukların, ilkçağlardan bu yana oyunlarında koşular düzenleyerek yarıştıkları ya da güreştikleri söylenebilir. Büyükler arasında ise, fiziksel yanşma anlamında sporun ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemektedir.

    Arkeolojik buluntular Eski Çin’de top oyunlarının yaygın biçimde oynandığını göstermiştir. Eğer bu oyunlar dinsel bir gösteri değil de bir yarışma özelliği taşıyorsa, sporun ilk biçimlerinden biri olarak ele alınabilir. Eski Yunan ve Roma’da da top oyunları boş zamanların sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesi amacıyla oynanırdı.

    Eski Mısır’da spor oldukça yaygındı. Firavunlar, ülkeyi yönetecek yetenekte olduklarını, avcılıkta ve ok atmadaki üstünlüklerini göstererek kanıtlardı. Böyle gösterilerde firavunlar bir başka kişiye karşı yarışmazdı. Bu nedenle olağanüstü başarıları yalnızca birer efsane de olabilir. Kutsal nitelik taşımayan sıradan Mısırlılar ise atlama, güreş, sırık dövüşü ve top oyunları gibi bugün hâlâ görülen sporlarla da ilgilendiler.

    Eski Yunan ve Girit’te spor gösterileri hem dinsel, hem din dışı amaçlarla gerçekleştirilirdi. Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı yapıtlarında bu iki tip spor etkinliğinden de söz edilir. Din ve sporun birleştirildiği en ünlü spor etkinliği, başlangıcı İÖ 776 olarak belirlenen, ama geçmişi büyük olasılıkla daha eski tarihlere uzanan Olimpiyat Oyunları’dır. Eski Yunan’da benzer kutsal oyunlar Delfi, Korint ve Nemea kentlerinde de düzenlenirdi. Bu dört kentteki oyunlarda başarılı olan atletler büyük bir ün ve onur kazanmanın yanı sıra, çeşitli maddi ödüller de alırdı. Yunanlılar dindışı sporlarla da yakından ilgiliydiler. Gymnasiori’u olmayan kent devletlerinin tam bir toplum olamadıkları düşünülürdü. Bu gymnasion’larda atletler eğitilir ve yarıştırılırdı. Eski Yunan’da, askeri disiplinin çok önemli olduğu Sparta dışında, kadınlar spor etkinliklerine katılmaz ve Olimpiyat Oyunlan’na alınmazlardı. Bu genel uygulama dışında kalan tek örnek tanrıça Hera onuruna düzenlenen yarışmalardı.

    Eski Roma’da savaş arabası yarışları en yaygın spor gösterilerindendi. Ama atletizm, boks, güreş, cirit ve disk atma gibi sporlara da ilgi gösterilirdi. Roma’da savaş arabası yarışları 250 bin kişi tarafından izlenen büyük gösteriler biçiminde düzenlenirdi. Bu sayı Colosseum’da gladyatörlerin gösterilerini izlemeye gelenlerin yaklaşık beş katıydı. Bunun bir nedeni de, gladyatör kiralamanın ve dövüştürmenin oldukça pahalıya mal olmasıydı. Gladyatör dövüşlerinde ya insan insana karşı ya da insanlar hayvanlara karşı mücadele ederdi. Neron döneminde arenada kadın gladyatörler de dövüştürülmeye başlandı. Araba yarışları, gladyatör dövüşlerinin Hıristiyanların tepkisi ve ağır maliyetler nedeniyle İS 5. yüzyılın başlarında sona erdirilmesinden çok sonra da sürdürüldü. Araba yarışları oldukça modern yarışlardı. Yarışçılar Yeşiller ve Maviler gibi ayrı takımlarda toplanır, bu da taraftarlarının bağlılıklarını güçlendirir, ilgilerini ayakta tutardı.

    Ortaçağda sporun daha az örgütlü olduğu görülür. Panayırlar ve mevsim şenliklerinde erkekler ağır taş ve tahıl çuvalları kaldırma yarışmaları yaparlardı. Kırsal kesimde en yaygın spor, hemen hiçbir kuralı olmayan halk futboluydu. Evlilerin bekârlara ya da bir köyün başka bir köye karşı oynadığı bu oldukça vahşi oyun İngiltere ve Fransa’da 19. yüzyıla kadar sürdü.

    Ortaçağın soyluları arasında okçuluk en gözde spordu. Bazen bir şenliğe dönüşer okçuluk yarışmaları aylar öncesinden tasarlanırdı. Kasabalar arası yarışmalardaki törenlerde okçular, sporun koruyucu azizlerinin resimleri ve heykellerinin ardında yürürlerdi. Kasaba halkı, soylular arasında düzenlenen bu okçuluk turnuvalarına alınmaz, yalnızca izleyici olabilirdi. Genellikle, yarışmaları izlemeye gelen halk için koşu, atlama ve güreş karşılaşmaları da düzenlenirdi.

    Ortaçağda köylü kadınlar koşulara ve top oyunlarına serbestçe katılırdı. Soylu kadınlar da ava çıkar ve şahin beslerdi.

    Rönesans döneminde spor artık tümüyle dinsel amaçların dışına çıkmıştı. 15. ve 16. yüzyılların soyluları ve aydınları dansı spora yeğlediler. Bale Fransa’da bu dönemde gelişti. Atlar ise zarif hareketlerle yürümeleri için eğitildi. Bu dönemde sporcular arasındaki mücadeleden çok, görünümlerinin soyluluğu ve incelikli davranışlarıyla ilgilenildi.

    Avrupa’da sporun günümüzdeki biçimini alması 17. yüzyılın sonlarında başladı. İngiltere’de sırık dövüşü gibi geleneksel sporlar yerini kriket gibi daha örgütlü oyunlara bıraktı. Boks sporu 18. yüzyıl boyunca yaygınlaştı ve bu sporu daha uygar kılmak üzere kurallar geliştirildi.

    18. ve 19. yüzyıllarda spor giderek uzmanlık dallarına ayrıldı. Kurulan ulusal örgütler standart kurallar koydu. 1863’te İngiltere’de ortaçağın halk futbolundan kaynaklanan yeni tip futbolu geliştirmek üzere Futbol Birliği kuruldu. ABD’de ragbi ve Amerikan futbolu gelişti. Modern sporlar bu iki ülkeden dünyaya yayıldı. İngiltere, başlangıcı Rönesans Fransa’sına dayanan tenis gibi, kökenleri başka ülkelerde olan sporları da modernleştirdi. 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (1894), Uluslararası Futbol Federasyonu (1904) ve Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (1912) gibi örgütler kuruldu.

    Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri, Asya ve Afrika’yı sömürgeleştirdikleri dönemlerde, yerli sporların yerine kendi sporlarını geçirdiler. Batılı olmayan ülkelerden Japonya’da, geleneksel bir spor olan sumo (Japon güreşi) halk arasında yaygın ve sevilen bir sporDİma özelliğini korudu. Gene Japonya, modern Olimpiyat Oyunları’na judo gibi bir sporla katkıda bulunan ve batılı olmayan sayılı ülkelerden biri oldu.

    Modern sporlara geçişin ardında Sanayi Devrimi’nce desteklenen bilimsel gelişmeler yatar. Bu dönemden sonra, atletler, fiziksel olarak en yüksek düzeylerine ulaştırılmak üzere sistemli bir biçimde çalıştırıldı. Basketbol, voleybol gibi yeni sporlar, pazara sürülen yeni bir mal gibi, istenen özellikleri karşılayacak biçimde özel olarak geliştirildi. Kapitalist girişimcilik, sporların pazarlanabilir bir ürün olarak modernleştirilmesinde önemli bir rol oynadı. Boş zamanı değerlendirmek için oynanan geleneksel oyunların modern spor dallarına
dönüştürülmesinde okulların ve üniversitelerin de önemli katkıları oldu. Modern futbol İngiltere’de Victoria döneminde seçkin gençler tarafından geliştirildi. Kürek sporu ile pist ve alan atletizmi ise modern biçimlerini
İngiliz ve ABD üniversitelerinde aldı.

    Bireysel bir spor olan jimnastik kara Avrupa’sında gelişti. Kökenlerini 18. ve 19. yüzyılda Almanya ve İskandinav ülkelerinden alan jimnastik, rekabete dayanmayan farklı bir spor olarak ortaya çıktı. Günümüzün bireysel jimnastik sporu bu eski spordan gelişmiştir.

Türkler'de Spor

Eski Türkler’de ilkel sporların İÖ 5000’lerde, dinsel törenlerin bir parçası olarak başladığı söylenebilir. Orta Asya’daki ilk Türk kavimlerinde görülen ve daha sonra da sürdürülen başlıca sporlar okçuluk, binicilik, kılıç oyunları, ağırlık kaldırma ve atma ile koşu ve güreştir. Kırgızlar, çocukların doğumunu kutlamak için kadın ve çocukların da katıldığı koşular düzenlerdi. Avcılık yapan göçebe kabileler arasında atlı sporlar gelişti. Bu oyunlar bugün hâlâ Anadolu’nun bazı yörelerinde oynanır.

    Bu sporlar Osmanlılar döneminde de varlığını korudu. İstanbul’da Atmeydanı, Okmeydanı, Okçular Tekkesi gibi semtler eski sporların sürdürüldüğü yerlerdi. Güreş bazı padişahların da yakından ilgilendiği bir spordu.

    Osmanlılar’da ilk beden eğitimi dersleri, 1868’de İstanbul’da Mekteb-i Sultani’nin (bugün Galatasaray Lisesi) açılmasıyla başlatıldı. Gene İstanbul’da 1901’de ilk futbol takımı kuruldu. 1905’te açılan Galatasaray Spor Kulübü’nü, Fenerbahçe, Vefa, Beykoz ve Beşiktaş kulüpleri izledi.

    Türkiye’de modern sporların geliştirilmesinde İsveç’te eğitim gören Selim Sırrı Tarcan’ın önemli katkıları oldu. 1908’de Osmanlı Milli Olimpiyat Komitesi’ni kuran Selim Sırrı, jimnastik ve futbol gibi sporların halk arasında yaygınlaşması için çalıştı. 1912’de yelken, 1913’te atıcılık, 1915’te kayak, 1919’da voleybol, 1920’de basketbol, 1922’de atletizm kulüpleri kuruldu. Daha sonra futbol, atletik sporlar ve güreş federasyonları oluşturuldu.

    1938’de kurulan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü okullarda ve okul dışında gençlerin spor etkinliklerini düzenlemek ve yönlendirmekle görevlendirildi. Bu kuruluş 1942’den sonra çalışmalarını Milli Eğitim
Bakanlığı içinde sürdürdü. İlk spor akademisi 1974’te Ankara’da açıldı. Bir yıl sonra İstanbul ve Manisa’da iki spor akademisi daha kuruldu. 1989’da milli eğitim ve spor birbirlerinden ayrıldı ve spor etkinlikleri başbakanlığa bağlı bir genel müdürlüğe bağlandı.

    Modern sporlara ilişkin ayrıntılı bilgileri AMERİKAN FUTBOLU, ATICILIK, ATLETİZM, BASKETBOL, BİSİKLET SPORU, BOKS, BOVLİNG, BUZ HOKEYİ, ÇİM HOKEYİ, DUVAR TENİSİ, ESKRİM, GOLF, GÜREŞ, JİMNASTİK, JUDO, KAYAK, KÜREK SPORU, MARATON, MASATENİSİ, OKÇULUK, OTOMOBİL YARIŞI, PATEN, SATRANÇ, TENİS, VOLEYBOL, YELKEN SPORU, YÜZME VE DALMA sayfalarında bulabilirsiniz.

Spor Resimleri