Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Uygulamalı dil bilim

  • Okunma : 795

Uygulamalı dil bilimÇağdaş dünya, dille doğrudan ilişkili sorunların izlerini taşımaktadır. Çok sayıda insanın, savaşlar, devrimler, çeşitli yıkımlar nedeniyle, evlerinden, yurtlarından oldukları XX. yy., "mülteciler" çağı diye nitelendirilebilir. 1950 yıllarının ortalarından başlayarak, eski sömürge imparatorlukları toprakları üstünde yeni uluslar doğmuş ve bunlar, devlet ve yönetim dili olarak, eğitim ve ticaret dili olarak kendilerine bir dil seçmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca çeşitli ülkelerin büyük yerleşme merkezlerinde, çeşitli dilleri konuşan bir nüfus ortaya çıkmış, bu "çok dillilik" sonucu, yargı, güvenlik örgütü, toplumsal kurumlar, işverenler, okullar ve din kurumları, dil konularıyla yakından ilgilenmek gereğini duymuşlardır. Uygulamalı dil bilim, kökü dil olgusunda yatan insan sorunlarına çözümler getiren, bu tür sorunları inceleyen bilim dalıdır.

Uygulamalı dil bilim terimi, dil bilimin bu gibi sorunlara uygulanması gibi bir düşünceyi çağrıştırsa da, günümüzde uygulamalı dil bilim, dil bilimle bağıntılı, ama bütünüyle farklı bir bilim dalı olmasının yanı sıra antropoloji, ruh bilim, toplum bilim ve öğrenme kuramıyla da yakın ilişki içindedir. Uygulamalı dil bilim, insan bilimlerinin tümünün katkısıyla dil sorunlarını çözmeye çalışan, dil öğrenimi ve öğretimi gibi, dillerin karşılaştırılması, değerlendirilmesi gibi, dil siyasetleri gibi dil temelli alanlarda sonuçları olan bir bilim dalıdır.

Uygulamalı dil bilim, ana dilin, ikinci dilin ve yabancı dilin öğretimi gibi konuları da üslenir. Ana dil (ya da birinci dil) insanın dünyaya gelişinden sonra ilk konuştuğu dildir. İkinci dil, söz konusu dili herkesin konuştuğu ortamlarda öğrenilen dildir: Sözgelimi Türk işçilerinin Almanya'da öğrendikleri Almanca, onların ikinci dilidir. Türkiye'de bir çocuğun, okulda öğrendiği Almanca'ysa, onun yabancı dilidir.

Dil öğrenimi ve öğretimi: Dil öğrenimi ve öğretimi konularına birçok farklı yaklaşım vardır. Dilbilgisi-çeviri yöntemi, filoloji temellidir ve dile yaklaşımını, sözgelimi Latince gibi bir klasik dille karşılaştırmalar yoluyla gerçekleştirir. Klasik dillerde, bu dilleri günümüzde konuşan kişiler bulunmaması nedeniyle, kelime sözcüğü ve dilbilgisi sınırlıdır; bu dillerin edebiyatları, ortadan kalkmış bir uygarlığın düşünce sisteminin kapılarını açar. 1940 yıllarından 1960 yıllarına kadar yaygın bir yöntem olan işiterek öğrenmeye dayanan yaklaşım da, yapısalcı dil bilimi temel almış, yazılı dile oranla konuşmaya ve tikel dillerin dilbilgisine ağırlık vermiş, öğrenme biçimi olarak da sürekli tekrar yoluyla dil alışkanlığının, konuşma alışkanlığının üstünde durmuştur.

1950 yıllarından başlayarak, Noam Chomsky ve onun görüşlerini paylaşanlar, dil yapıları ve öğrenme konusundaki eski görüşlere karşı çıkmışlar ve dilin yaratıcı bir süreç (bir ezber süreci değil) gerektirdiğini, kendi ıç kurallarıyla (alışkanlıkla, tekrarlamayla değil) yönlendiğini savunmuşlar, insan aklının evrensel niteliklerinin bütün dillerin temelini oluşturduğunu belirtmişlerdir.

Chomsky'nin gerçekleştirdiği,devrim,önce,dil öğretiminde bir seçmeci anlayışın geçerlilik kazanmasına yol açmış, daha yakın dönemdeyse iki ana görüşe ayrılmıştır: Tek bir kişinin dili öğretmesini temel alan görüş; içeriğe dayalı iletişimsel görüş (etkin öğrenci katılımı gereksinmesi, uygun dil verisi ve tekrarlama alıştırmalarından çok, iletişim konusunda elde edilen bilgileri birleştirmeye çalışır). Daha yakın dönemdeyse, Batı ülkelerinde, okuma ve yazmaya daha çok ağırlık verilmesi yolunda önemli bir değişiklik gerçekleşmiştir; bu yaklaşım, konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklılığın öneminin bilincine varılmasından kaynaklanmaktadır.

Öğrenme ortamı: Uygulamalı dilbilimin ilgi konuları yalnızca öğrenme ve öğretmeyle sınırlı kalmaz; öğrenmenin gerçekleştiği ortam ile öğrenenler, öğreticiler ve toplumun bütünü arasındaki karşılıklı etkileşimle de ilgilenir. Ayrıca, çokdilli toplumlar içinde, kimin, hangi dille, kiminle ve hangi amaçlar için konuştuğuyla ilgilenir. Bu anlamda, uygulamalı dilbilim toplumsal dilbilimle çakışırsa da, toplumsal dilbilim gibi yalnızca dili kullanma durumunu, konumunu ve bunun nedenlerini anlamaya çalışmaz; karşılıklı iletişimi artırmak ve iletişim güçlüğünü azaltmak yolunda bir ara konum arayışı içindedir. Bu genel ilgi alanları, dil toplumbilimi içinde toplanırlar; daha geniş kapsamdaysa dil siyasetini ve planlamasının bir parçasıdırlar.

Dil ruhbilimi: Bütün bunlara ek olarak, uygulamalı dilbilim, bir dilin öğrenilme ya da kullanılma sürecinde öğrenenin aklının nasıl işlediğiyle de ilgilidir; bu açıdan uygulamalı dilbilim, ruh bilimsel dilbilimle çakışır. Son yıllarda, araştırmalar ikinci dili öğrenme kuramı üstünde yoğunlaştırılmış ve çocuğun dil öğrenmesinde izlediği doğal sürecin ve birinci dil ile ikinci dili öğrenme süreçlerinin benzer oldukları varsayımının temel alınmasıyla, "doğal yaklaşım" adı verilen öğretim yöntemi geliştirilmiştir. Dil ruhbilimi konusundaki araştırmalar, yapay zekâ konusundaki çalışmalara (yani doğal dil ve İnsan belleğinin veri depolama yöntemini taklit ederek bilgisayarlar geliştirme çabalarına) da katkıda bulunur.

Uzmanlık alanları dilleri: Dilin özel kullanımına ilişkin konular, dilcileri özel amaçlar için dil öğretimi konusundaki araştırmalara yöneltmiştir. Bu alandaki çalışmalar çeşitli mesleklerin kendilerine özgü "dilleri"ni derlemekten başlayarak, özel dilbilgisi ve söylem stratejilerinin işlevleriyle ilgili incelemelere kadar yayılır (söz gelimi, bilim adamlarının dilsel söylemlerinde, nesnellik ve konuya belli bir uzaklıktan bakışı sağlamak amacıyla, edilgen çatı kullanmaları). Bu ilgi alanı, uygulamalı dilbilimcileri dilin, meslekler kapsamında, özel kullanımına yönelik incelemelere götürmüştür (sözgelimi doktorlar ile hastalar, tanıklar ile yargıçlar arasındaki dil iletişimi); siyasetçiler, reklamcılar gibi halkı yönlendirmeyi amaç alan mesleklerin dilleri üstünde de araştırmalar yapılmıştır.

Dil ile düşünce arasındaki ilişki konusu, uygulamalı dilbilimi, sinirsel dil bilimle de ilişkiye götürür; bu alan yalnızca biyoloji ve dil işlevleri fizyolojisini kapsamakla kalmaz, dilin kullanım bozukluklarını da içerir; söz gelimi çeşitli konuşma yitimi biçimleri, daha etkili tedavi yöntemleri bulmak amacıyla incelenir. Uygulamalı dilbilim ayrıca, sağır, kör ve dilsizlerin, bu tür özürlülere yönelik alternatif dilleri öğrenme yollarıyla da ilgilenir; işaretleri temel alan dillerin öğrenimi konusunda da önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Özet: Özetlersek, uygulamalı dil bilimciler, insan sorunlarının çözümünü uğraş edinmişlerdir. Uygulamalı dil bilimci, ne tam bir toplumsal dil bilimci, ne sinirsel ya da ruh bilimsel dil bilimci, ne bir dil öğreticisi, ne klinik uzmanı, ne de özel alanlardaki sözlüklerin yazarıdır; yaşayan dile ilişkin sorunları araştırma yolunda, bütün bu dallardan yararlanan bir uygulamacıdır.