Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Dağcılık

  • Okunma : 251
Dağcılık Resim

Çocuklar dolaplara, duvarlara ya da ağaçlara tırmanmaktan çok hoşlanırlar. İçgüdü de denebilecek bu eğilimin, kişileri daha ileri yaşlarda dağcılık sporuna, bir başka deyişle dağlara tırmanmaya yöneltmesi şaşırtıcı değildir.

    Ne var ki, dağcılık oyun değildir. Rüzgâra, yağmura, sise, kayalara, buzlara ve soğuğa göğüs germeyi gerektiren tehlikeli bir spordur. Bir dağcının tırmanışa geçmeden önce hava durumuna ilişkin kesin bilgiler edinmesi gerekir. Bir kez tırmanmaya başladıktan sonra çıkabilecek ani bir sis ya da yağış yaşamsal tehlikelere yol açabilir.

    Dağcılık sporunun en basit biçimi tepeler arasında yürümek ya da kayalık yamaçlara tırmanarak, dünyaya şöyle yüksekten bakmanın tadını çıkarmaktır. Ne var ki, bunun için bile yeterli donanıma, sağlam yürüyüş ayakkabılarına ya da bu iş için özel olarak yapılmış dağcı botlarına gerek vardır. Dağa çıkan kişi, taşınamayacak kadar ağır olmamak koşuluyla yanma yedek giysi ve bir miktar yiyecek almalıdır. Bunlar soğuktan korunmak ve yeniden enerji toplayabilmek için gereklidir. Dağcı bir haritanın nasıl okunacağını ve pusulanın nasıl kullanılacağını öğrenmelidir. Deneyimsiz kişilerin tek başına dağa tırmanması son derece sakıncalıdır. Dağda ılık bir yaz günü yapılan hoş bir gezinti, kar ve tipi olan bir kış gününde tehlikeli bir serüvene dönüşebilir. Dağda havanın birden değişebileceğini akıldan çıkarmamak gerekir.

    Dağcı tepelere tırmanırken ayaklarını düz olmayan bir yere nasıl basacağını ve dik yerlerde dengesini korumak için ellerini nasıl kullanacağını öğrenmelidir. Daha sonraki aşama kayalara tırmanıştır. Bunun için genellikle iki ya da üç kişilik ekipler oluşturulur; ekip üyeleri bir kayma durumunda sağlam ipler yardımıyla birbirlerini kollarlar.

    Tırmanmanın bu aşamasında donanım son derece önemlidir. Dağcılar kauçuk tabanlı ya da tabanı çivili özel botlar giymelidir. Günümüzde, kenevirden çok naylon ipler kullanılmaktadır; ama güvenlik açısından ipin bir uzman tarafından seçilmesi daha doğru olur.

    Dağcı ekibi tırmanılacak dağın dibine vardığında, ekip başı ipin bir ucunu beline bağlar; dağın üzerindeki çıkıntı ve oyukları kullanarak ilk yükseltiye tırmanmaya başlar. İyi bir dağcı bedeninin ağırlığını olabildiğince bacak kaslanna yüklemeli ve kollarını yalnızca dengeyi sağlamak için kullanmalıdır. El ve ayakları kullanarak yükselmek için kayadaki çatlaklardan; baca çıkışı adı verilen dikey boşluklara tırmanışta ise, bedenin sığabileceği uygun genişlikteki yarıklardan yararlanılır. Bu tırmanışta ellerini ve bacaklarını iki yana açan dağcı yarığın yüzeyine abanarak yükselir.

    Ekip başı ilk yükseltiye tırmandıktan sonra üzerinde rahatça durabileceği, uygun bir durak yeri saptar. Burada ipini kayaya çaktığı, bir ucunda delik ya da halka olan büyük bir metal çiviye ya da uygun bir kaya çıkıntısına bağlayarak düşme, aşağıya çekilme ya da kayma tehlikesine karşı önlem alır. Bu işleme bağlama denir. Daha sonra ipi omuzundan geçirerek aşağıda bekleyen ikinci dağcıya tırmanmaya başlaması için işaret verir; ikinci dağcı tırmanırken de ipin gergin durmasını sağlar. Eğer ikinci dağcı dengesini yitirir ya da ayağı kayarsa ip onu aşağı düşmekten kurtarır. Birinci bölümün sonunda ikinci dağcı kendini bağlar ve ekip başı bir üstteki bölüme tırmanmaya başlar; bu yöntem doruğa ulaşıncaya kadar yinelenir. Tırmanış dikey olarak yukarıya doğru ilerler; tırmanış sırasında yalnızca bir kişi hareket halindedir. Böylece aynı ipi izleyen öteki dağcıların güvenliği sağlanmış olur. Bağlantı ipinden öteki dağcılar kadar yararlanamayan ekip başının deneyimli bir dağcı olması gerekir. Dağcılar son zamanlarda geliştirilmiş olan yeni yöntemlerle özel metal çivileri kayalara çakarak, el ve ayaklarını koymak için hiçbir çıkıntı ya da yarığı olmayan dik kaya yüzeylerine tırmanabilirler.

Karlı ve Buzlu Dağlara Tırmanış

Yüksek dağların dorukları hemen hemen yıl boyunca kar ve buzla kaplıdır. Ayrıca yükseklerdeki vadileri dolduran buzullara ya da ağır akan buz ırmaklarına rastlanır. Dağların yüksek kesimlerinde kar ve buz tırmanışı yapan dağcıların daha deneyimli, daha dayanıklı olmaları ve çeşitli güvenlik gereçlerini ihmal etmemeleri gerekir.

    Buz ve kar üzerinde tırmanmanın yöntemleri kaya tırmanışı yöntemlerinden değişiktir. Bu tırmanışta dağcılar buz baltası kullanırlar. Buz baltası, tehlikeli yarıkları saptamak, kar ve buz üzerinde basamaklar oluşturmak, fren ya da destek olarak kullanmak ya da buzlu yüzeye saplayarak halat bağlamak gibi çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Ayrıca, kaymamak için tabanı çivili özel botlar, güneş ya da karın kör edici parlaklığına karşı korunmak için camları koyu renkli güneş gözlükleri kullanmak gerekir.

    Uzun tırmanışlarda dağcılar yanlarına uyku tulumları, çadır ve yemek pişirmek için gerekli olan bazı gereçleri alırlar. Dağcıların Himalayalar gibi yabanıl ve ıssız kesimlerde, tırmanış rotaları boyunca, belirli aralıklarla kamp kurmaları ve gereçlerini bir kamptan ötekine aktarmaları gerekir. Yüksek kesimlerde hava durumu çok önemlidir. Dağlardaki fırtınalar çok şiddetli olur ve bu gibi durumlarda kısa zamanda güvenlik içinde dağdan inmek her zaman mümkün olmaz. Karlı bir yamaç ölümcül bir çığa neden olabilir.

Dağcılığın Gelişimi

19. yüzyıldan önce dağ doruklarından çok azma tırmanılmıştı. İngiliz Edward Whymper gibi serüven meraklıları spor amacıyla dağcılık yapmaya başladılar. Alpler başlangıçta çok sayıda dağcıyı çekti. Alpler’de dünyanın en yüksek dorukları bulunmasa da bazı kesimlerine tırmanmak oldukça güçtü.

    Dağcılar Alpler’in ardından Kafkas Dağlarına , And Dağlarina, Kuzey Amerika’daki sıradağlara ve Himalayalar’a yöneldiler. Ne var ki, dağcılar için en çekicisi dünyanın en yüksek dağı olan Everest’ti. Birçok denemeden sonra Everest’in 8.848 metre olan doruğuna ilk kez 1953’te çıkıldı; bu tırmanış 1923 sonrasında yapılan sekizinci denemeydi. Yüksek kesimlerde havadaki oksijen oranı azaldığından bu tırmanışta oksijen maskeleri kullanıldı. Everest’e daha sonraları maske kullanmadan tırmananlar da oldu.

    Dünyanın pek çok ülkesinde dağcılık kulüpleri vardır. Bunların en eskisi 1857’de İngiltere’de kurulan Dağcılık Kulübü’dür.

    Ülkemizde dağcılık sporu 1800’lerde Alman dağcıların önderliğinde başlatıldı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra askeri amaçlı bazı tırmanışlar bu spora olan ilginin artmasına neden oldu. 1928’de Türk Dağcılık Cemiyeti adıyla ilk dağcılık örgütü; 1939’da ise Dağcılık ve Kış Sporları Federasyonu kuruldu. Latif Osman Çıkıgil, Asım Kurt ve Bozkurt Ergör dağcılık sporunun gelişmesine önemli katkılarda bulundular. Türk dağcıları ilk önemli tırmanışları 1970’lerde gerçekleştirdiler. Bozkurt Ergör Ağrı Dağı’nın doruğuna (5.137 metre) ulaşmayı başaran ilk Türk dağcısı oldu.

Dağcılık Resimleri