Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Faşizm

  • Okunma : 739

FaşizmDar anlamıyla, Mussolini'nin İtalya'da 1922-1945 yılları arasında kurduğu tek parti diktatörlüğüne, ulusçu duygunun yüceltilmesine ve bir meslek örgütleri düzeninin oluşturulmasına dayalı rejim. Adı eski Roma'daki yasa gücünü temsil eden fasci den (Bk. FASCİ) kaynaklanan faşizm, geniş anlamıyla da günümüzde, demokratik  birr ejimin yerine bir baskı rejimi getirmeye yönelik  bütün öğretileri nitelendirmek için kullanılmaktadır. Faşizmin, gerçek anlamıyla diktatörlükten farkı, bir hükümet darbesiyle değil, bir kitle partisinin desteğiyle kurulmasıdır.

İtalya'da faşizmin temeli, eski bir sosyalist olan Mussolini'nin 23 Mart 1919'da Milano'da, oldukça belirsiz, ama umut verici bir siyasal ve toplumsal istek programı öneren ilk "savaşım demeti"ni (“fascio di combattimento" kurmasıyla atıldı. Mussolini bu yoldan, hem 1914-1918 savaşının sonucunda çökmüş olan ulusçu küçük burjuvazinin, hem de Rus Devrimi'nin oluşturduğu örneğe kapılan kitlelerin sevgisini kazanmayı amaç alıyordu. Kasım 1919 seçimlerinde yeni parti, büyük bir başarısızlığa uğradıysa da, 1919 seçimlerindeki güçsüzlüğüne karşın, 1922'de, kamuoyundaki gü-cünden yararlanarak ekim ayında iktidara gelmeyi başardı.

Tutkulu ve fırsat düşkünü bir kişiliği olan Mussolini faşizmin, açıkça ve şiddetle proterya ve sosyalizm düşmanlığı yaparak siyasal yelpazede kendine bir yer açabileceğini anlamıştı. 1920'de işçi çevrelerindeki ve kırsal bölgelerdeki çalkantılar, eylülde fabrikaların işgal edilmesiyle doruk noktasına ulaştı; faşist hareket de bunun üstüne gerici niteliğini açığa vurarak, toplum düzeninin koruyuculuğunu üstlendi. Güçlü ekipler oluşturdu.

Bu ekiplerin amacı, silah ve teröre başvurarak, emekçilerin gerek sosyalist, gerek katolik nitelikli siyasal örgüt ve sendikalarını dağıtmaktı. Faşist terör, önce kırsal alanlarda (özellikle Padova ovasında), daha sonra da sanayileşmiş büyük kentlerde saldırıya geçti.

Terörizmi ilk destekleyen ve parasal yardım sağlayan, büyük toprak burjuvazisi oldu. Daha sonra yavaş yavaş, özellikle de fabrikaların işgalinden sonra, oyuna büyük sanayiciler de katıldı. Hâlâ liberallerin yönetimde olmalarına karşın devlet, faşistleri eylemlerinde özgür bıraktı; kamu güçleri faşistlere pek az karşı çıktı. Yeni parti, memurlar arasında, orduda ve kralcı çevrelerde günde güne kök saldı. Sol örgütleriyse, kaba kuvvet söz konusu olduğunda faşizmle savaşacak güçte değildiler. 1921'de parlamentoya topu topu 35 faşistin girmiş olmasını karşın, gerçekte, güçler arasındaki oran, Mussolini'nin yararına değişmekteydi: 1919'da 17 000 olan üye sayısı, 1921 Kasımı'nda 310 000'e yükseldi. Gerçek anlamda bir partiye de dönüştüğünden (Ulusal Faşist Partisi, 9 Kasım 1921 'de kuruldu) hareket, artık gerçek bir hükümet gücü oluşturmaya başlamıştı.

Parti üyesi "Kara Gömlekliler"in silahlarıyla birlikte 28 Ekim 1922'de Roma'ya yürümeleriyle, liberal devletin çökmesini, Kral Vittorio-Emanuele'nin Mussolini'yi yeni hükümeti kurmakla görevlendirmesi izledi. 1924'te düzenlenen hileli seçimlerle Faşist Parti'nin parlamentoda mutlak çoğunluğu sağlamasının ardından, 1925 ve 1926 yıllarında İtalya, Faşist Parti dışında bütün siyasal güçlerin safdışı edilmesiyle totaliter bir devlete dönüştü: Siyasal partiler yasadışı ilan edildi basın özgürlüğü kaldırıldı; yürütme gücünün kazandığı önem karşısında yasama gücü bütün önemini yitirdi; halk, partizan örgütlerde toplandı; siyasal muhalefet, polis ve mahkemeler tarafından, daha oluşamadan ezilip yok edildi. Faşist devlet, 1943'e kadar Mussolini'nin önderi (Duce) olduğu baskıcı bir sağ rejimle yönetildi.

İç siyasette faşizm, rejimin çevresinde, olanaklar ölçüsünde geniş bir birlik sağlamaya yöneldi; bu amaçla, bütün toplumsal sınıfları devletin güçlenmesine katılmaya zorladı. İşçiler meslek birliklerine dayalı biçimde örgütlendi. Bu dönemde, toplumsal sorunlar ne ele alındı, ne de çözüme kavuşturuldu. Özellikle, ülkenin en yoksul bölgesi olan Güney İtalya'yı bu durumdan kurtarmak için hiçbir çaba gösterilmedi. Buna karşılık, ekonomik ve toplumsal modernleşmede önemli sonuçlar elde edildi: Toprakları değerlendirmek için büyük çalışmalara girişildi; kara ve demiryolları ağı modernleştirildi; sosyal sigortayla ilgili yasalar iyileştirildi.

Siyasal özgürlükler ortadan kaldırılırken, kültür de rejimin hizmetine sokuldu. Bu durum, giderek bir öğreti oluşturdu: "Ortalamanın üstündeki kişiler" de istem gücünün ve kahramanlığın yüceltilmesi; toplumsal sınıfların devlet hizmetinde birleştirilmesi. Yaşamın anlamı, büyük değer taşıyan kişilerin ötekilere, güçlü ulusların da zayıf uluslara karşı üstünlük kazanması için savaşmaya indirgendi. Böylece, dizginsiz bir militarizm ve emperyalizm gelişti; faşist rejim de bunu sürekli körükledi. Devletin tartışılmaz efendisi olarak kabul edilen Mussolini'nin görevi, Romalı kahramanlar gibi, yüksek görevli memurların ve parti mekanizmasının işbirliğiyle  İtalya'ya önderlik etmekti.

Böylece, Faşist İtalya, uluslararası alanda önemli başarılar elde etti: Etyopya'nın işgali; İtalyan İmparatorluğunun ilan edilmesi; İspanya'da faşist rejimin kuruluşuna etkin biçimde katkıda bulunulması. Aslında, İtalya'nın ilk başarıları, iki ağzı keskin bir bıçaktan başka şey değildi; çünkü, faşizm ile nazizm arasındaki işbirliğini günden güne daha sıklaştırıyordu; bunun kaçınılmaz sonucu da, faşizmin Nazi Almanyası'nın yörüngesine girmesi oldu.

Mussolini ve faşist yöneticiler, Almanya'nın ilk yıldırım zaferlerinden sonra savaşın çabucak sona ereceğini düşünerek, 1940 Haziranı'nda İkinci Dünya Savaşı'na girmeye karar verdiler. Bu yanlış hesap ve savaşın uzayıp gitmesi, askerî bir çatışmaya yeterince hazırlıklı olmayan İtalya'nın yıkılmasına neden oldu. Mart 1943'te Kuzey İtalya'daki fabrikalarda patlak veren grevler, proletaryanın yalnızca savaşa değil, özellikle faşizme de karşı olduğunu açıkça gösterdi. Yönetici sınıfın bazı üyeleri de, rejime son vermeye kararlıydılar. Kral Vittorio-Emanuele lll'ün buyruğuyla Mussolini'nin 25 Temmuz 1943'te tutuklanması, faşist rejimin sonu oldu.

Alman paraşütçüleri tarafından kurtarılan Mussolini, Kuzey İtalya'yı denetim altında tutmayı başardıysa da, Yukarı İtalya Ulusal Kurtuluş Komitesi'nin iktidarı ele alması, aynı zamanda, 25 Nisan 1945'te Kuzey İtalya'da partizanların ayaklanması, bunun ardından da Mussolini'nin direnişçiler tarafından idamı (28 Nisan), faşizmin sonu ve parlamenter rejimin yeniden kuruluşu oldu.

Günümüze kadar çok sayıda hareket, İtalyan faşizminden esinlenmiştir (Almanya, İspanya, Portekiz). Ekonomik ya da siyasal bir bunalım nedeniyle ortaya çıkan genel sıkıntıdan yararlanan faşizm, toplumun bütün sınıflarında yandaşlar bulur: Sosyalizm tehdidinin ürküttüğü küçük burjuvazi; antikapitalist ve toplumcu sloganlara duyarlı halk tabakaları; eski düzenin yeniden sağlanmasından hoşnut olacak büyük sanayi; vb. Faşist rejimler, iktidarı ele geçirdikten sonra, anayasayı kendilerine göre değiştirir ve halkın bütün enerjisini ortak bir amaca ulaşma yönünde güçlendirmeye çalışma bahanesi altında, ırkçılığı, toplumu yönetmenin yalnızca yüksek nitelikli kişilerin hakkı olduğu savını, baskıya dayalı bir rejimi ve toplum "düzen"i sorununu ön plana çıkarırlar.