Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Mezar

  • Okunma : 282
Mezar Resim

Mezar, insanların eskiçağlardan beri ölülerini gömdükleri, üzeri toprakla ya da taşlarla örtülen çukura denir. Arkeologların yaptığı kazılar sonucunda ortaya çıkarılan mezarlar, eskiçağlarda insanların yaşam biçimlerine, inanç ve geleneklerine ilişkin önemli bilgiler sağlamıştır. Ortaya çıkarılan büyük ve
görkemli mezarlarda ölümden sonraki yaşam için gerekli olduğuna inanılan ve ölülerle birlikte gömülen çeşitli yiyecekler, içecekler silahlar ve süs eşyaları bulundu. Kralların ve önemli kişilerin mezarları büyük ve gösterişli, yoksulların mezarları ise oldukça basitti.

    Tarihöncesi çağlarda yaşamış ilkel topluluklar ölülerini yaşadıkları mağara ya da kulübelerin tabanına gömerlerdi. Taş Devri insanları ölülerini, ölümden sonraki yaşamda kullanılmak üzere taş aletlerle, hayvan dişlerinden ve kemiklerinden, deniz kabuklarından yapılan süs eşyalarıyla birlikte gömerlerdi.

    Eski Mısır. Bu bölgede çöl ikliminin kuru oluşu cesetlerin çürümeden kalmasını sağlardı. İÖ yaklaşık 3000 yıllarında üzeri düz, kerpiç, tuğla ya da taştan yapılan, kenarları eğimli mastaba denen mezarlar yapılmaya başlandı. Mısırlılar ölülerini gerçek yaşamdaki gibi bozulmadan koruyabilmek için mumyalayarak gömüyorlardı.

    Mısır’daki piramitler kral ve firavunlar için anıtmezar olarak yapılmıştı. İlk piramit, İÖ yaklaşık 2700’de Kral Zoser tarafından yaptırıldı. Soylular, kralın mezarı çevresindeki mastabalara gömülürdü. Krallar değerli eşyalarıyla birlikte gömülür, mezar odasının duvarlarına, ölen kişinin günlük yaşamına ilişkin resimler yapılır, burası çeşitli vazolarla süslenirdi.

    Daha sonraları, bu piramitler hırsızlarca yağma edildiğinden hâzineleri daha iyi koruyabilmek için mezarların biçimi değiştirildi. Bu yeni mezarların en gelişkin örnekleri Teb kentinin batısında bir akarsu yatağı olan Krallar Vadisi’ndedir. Kayalara oyulmuş, karmaşık geçitlerden oluşan yeraltı mezarlarının hemen yanında dua etmek amacıyla yapılmış tapınaklar vardır.

    Mezopotamya. Günümüzde Irak’ın bir parçası olan Güney Mezopotamya’da İÖ 2800’lerden kalma Sümer mezarları ve gömme biçimleri Eski Mısır’dakilere benziyordu. Ur ve Kaide kentlerindeki krallar değerli ve kişisel eşyalarıyla birlikte gömülürlerdi. Krallara ölümden sonraki yaşamlarında da hizmet etmeleri için hayvanları ve hizmetçileri de kurban edilerek, kral mezarının yakınındaki bir başka bölüme gömülürdü. Ur’da 60 hizmetçisiyle birlikte gömülen bir kraliçenin mezarı, bu geleneğin en çarpıcı örneklerinden biridir.

    İran. Bölgede ilk uygarlıkları kuran Elam, Med ve Pers krallıklarından günümüze ulaşabilen az sayıda mezar vardır. Bu uygarlıklarda mezarlar önce taştan ve sivri tepelikliydi. Sonradan kayalarda oda mezarlar yapıldı.

    Eski Yunan. Yunanlılar’da daha çok gösterişli anıtmezar geleneği yaygındı. O dönemden kalma anıtmezarların en ünlüsü Bodrum’da (Halikarnassos) Karya Kralı Mausolos için karısı Artemisia’nın yaptırdığı Mausoleion’dur. 42 metre yüksekliğindeki bu görkemli yapı Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilir. Günümüzde büyük anıtmezarlar için kullanılan “mozole” sözcüğü Mausolos’un anıtmezarından gelmektedir.

    Arabistan’da ve Ürdün’deki eski Petra kentinde bulunan mezarlar çok geniş bir alana yayılmış olan Eski Yunan kültürünün etkilerini yansıtır.

    Etrüskler ve Romalılar. İÖ 800 yıllarında İtalya’ya yerleşen Etrüskler’den kalma mezarlar, son derece üstün bir zevkin ve gelişmiş bir uygarlığın izlerini yansıtır. Heykeller ve renkli duvar resimleriyle süslü mezar odalarında çeşitli takılar ve değerli süs eşyaları bulunmuştur.

    Etrüsk mezarları üzeri koni biçiminde toprak yığınıyla örtülmüş, birbirine geçitlerle bağlanan odalardan oluşur. En ünlü örnekleri Tarquinia, Caere (bugün Cerveteri) ve Vulci’ dedir.

    İÖ 300’de Etrüsk topraklarını ele geçiren Romalılar ise Etrüskler’i taklit etmekle yetindiler. Önceleri ölüleri yakarak küllerini süslü uma denen kaplara koyarlardı. Sonraları ölülerini taştan oyulmuş, çiçek, çelenk, aslan figürleri ve mitolojik öyküleri konu alan desen ve kabartmalarla süslenmiş lahit denen mezarlara gömmeye başladılar.

    Höyükler ve Gemi Mezarlar. Batı Avrupa’da ve İngiltere’de, Cilalı Taş Devri’nden (İÖ 8000-5500) kalma, duvarları ve tavanı yassı büyük taşlardan yapılmış, uzunca bir koridor ve bir odadan oluşan yeraltı mezarları vardır. Odalı mezarlar Tunç Çağı’nda (İÖ 3500-1000) üstü toprakla örtülerek tümsek biçiminde yapılmaya başlandı. Orta Asya’da da Hazar Denizi’nden Altay Dağları’na kadar geniş bir alanı içeren kazılarda, bu türden tepeler oluşturan, yığma mezarlara rastlanmıştır.

    İS 8. yüzyılın sonundan 11. yüzyıla kadar gemileriyle ülkeden ülkeye dolaşarak korsanlık yapan Vikingler, ölülerini silah ve zırhlarıyla birlikte bir gemiye yerleştirerek, bir toprak tümseğinin altına gömerlerdi. İngiltere’de, Sutton Hoo’da, toprağın altına gömülmüş bir gemi mezar bulunmuştur.

    Hıristiyan Mezarları. Hıristiyanlık’ın ilk yıllarında mezarlar genellikle anıt biçiminde yapılırdı. Roma’daki ilk Hıristiyanlar, ölülerini katakomp adı verilen yeraltı mezarlarına gömerlerdi (bak. Katakomp). Ortaçağda, soylular ve varlıklı kimseler tek parça taştan oyulmuş mezarlara gömülür, mezarın üzerinde ölen kimseyi yatar biçimde gösteren bir heykel ya da kabartma bulunurdu. Bu türden mezarlar, Londra’da Westminster Abbey’de ve Avrupa’da birçok eski kilisede görülebilir. Günümüzde Hıristiyan mezarlarının üzerine ölünün adının, doğum ve ölüm tarihlerinin yazıldığı metal, ahşap ya da taştan bir haç dikilir.

    Hindistan ve Güneydoğu Asya Ülkeleri. Hindistan’da ölüleri yakıp küllerini Ganj Irmağı’na serpme geleneği vardı. Bu yüzden mezar geleneği ancak İslam dininin benimsenmeye başladığı 13.-15. yüzyıllarda yerleşti. Önce yeraltında açılan çukurlardan oluşan basit mezarlar sonra yerini gösterişli anıtmezarlara bıraktı. Dünyadaki en ünlü mezarlardan biri olan Tac Mahal Hindistan’da Agra kentindedir. 1650’de tamamlanan Tac Mahal, Hint-Türk imparatorlarından Şah Cihan tarafından karısı Mümtaz Mahal için yaptırılmıştır.

    Güneydoğu Asya ülkelerinde bilinen en eski mezarlar Tunç Çağı ve Demir Çağı’ndan kalmadır. Bu ülkelerde yapılan kazılar sonucunda çanak, çömlek, silah, takı gibi çeşitli eşyalar, ölülerin doğrudan toprağa gömüldüğü nekropoller (Yunanca’da “ölüler kenti” anlamına gelir), ölülerin küllerinin saklandığı tunç ya da taştan kaplar, Dong Son kültüründen kalma ahşap tabutlar (Laos, Vietnam) ve taştan oyulmuş lahitler (Endonezya) ortaya çıkarıldı.

    Çin’de bilinen en eski mezarlar İÖ 14.-11. yüzyıllardan kalan imparator mezarlarıdır. Ahşap bir odadan oluşan bu mezarların içinde ölüye sunulan çeşitli armağanlar, aslan, ejderha figürlerinden oluşan zengin süslemeler vardır.

    Türk ve İslam Dünyası. Orta Asya’da Altay Dağları yöresinde yapılan kazılarda İÖ ilk 1.000 yıldan kalma Hun mezarları ortaya çıkarıldı. Bu mezarlara Orta Asya Türkçesi’nde “kale” , Rus dilinde “yığma mezar tepesi” anlamına gelen kurgan ya da tümülüs adı verilir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde mezarlara ölen kimsenin kimliğini, hangi tarikata bağlı olduğunu ve sınıfını belirten sarık, külah, başlık; ölen kadın ise gerdanlık, broş gibi takı motifleri ya da çiçeklerle süslü mezar taşları dikilmeye başlandı. Mezar taşı geleneği zamanla gelişerek bir süsleme sanatına dönüştü. Konya, Akşehir, Ahlat, Malatya ve Diyarbakır çevresinde Türkler’in Anadolu’ya yerleştiği 12. yüzyıldan kalma birçok mezar taşı bulunmaktadır.

    Mezar Taşları. Mezarların üstüne şiir biçiminde yazıt kazıma geleneği ilk kez Eski Yunan’da ortaya çıktı. Bu gelenek sonradan çeşitli kültürlerce de benimsendi. Eskiçağlardan günümüze ulaşabilen ilginç mezar yazıdan vardır. Örneğin İngiltere’de Stratford-upon-Avon’da, ünlü oyun yazan ve şair William Shakespeare’in mezar taşında şu sözler yazılıdır.

        Aziz dostum, tut kendini İsa aşkına
        Kazma tozu toprağı, kalsın bu mezarda.
        Hayır duam bu taşı koruyanla olsun,
        Kemiklerimi o y natan şeytandan bulsun.

    Osmanlılar’dan kalma yazıtlarda ünlü hattatların elinden çıkmış olanları vardır. Osmanlılar’dan günümüze kadar olan dönem içinde daha çok şiir biçiminde mezar yazıtları yaygınlık kazandı. Örneğin 1953 tarihli bir mezar yazıtında şu sözler yer alır:

        Mezarımı derin edin,
        Su serpin serin edin,
        Bu dünyada gülmedim,
        Ahirette gelin edin!..

Mezar Resimleri