Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Tiyatro

  • Okunma : 251
Tiyatro Resim

Tiyatro, çeşitli tiyatro gösterilerinin izleyici önünde oynandığı yapıya denir. Tiyatro sözcüğü Yunanca’da “seyirlik yeri” anlamına gelen theatron'dan türetilmiş, dilimize İtalyanca’daki teatro sözcüğünden geçmiştir. Günümüzde modern bir tiyatro binası başlıca üç bölümden oluşur: İzleyicilerin oturarak oyunu izlediği oditoryum; oyunun sergilendiği sahne; sahnenin iki kenarında ve arkasında, çeşitli dekor ve gereçlerin bulunduğu sahne arkası ya da kulis. Sahnelenen oyunun izleyici üzerinde güçlü bir etki yaratması için dekor ve kostümün yanı sıra çeşitli ışıklandırma ve ses aygıtlarından yararlanılır.

    Tarih boyunca toplumların değişimine paralel olarak tiyatro çeşitli evrimler geçirmiştir.

Eski Yunan

Eski Yunan tiyatrolarına ilişkin bilgiler daha çok arkeolojik kazılardan ve oyunlardaki sahne düzenine ilişkin bilgilerden kaynaklanır. Eski Yunan’da her önemli kentin bir tiyatrosu vardı. Bu tiyatro bir tepenin eteğinde, eskiden Dionysos şenliklerinin yapıldığı, ortasında bir sunak bulunan ve orkhestra (orkestra) adı verilen yuvarlak dans yerlerinden geliştirilmişti. Çevredeki tepelerin yamaçlarında toplanan halk gösterileri izlerdi. Başlangıçta bir tapınaktan başka yapının bulunmadığı tiyatrolarda, oyuncuların sayıca artması sonucu birtakım değişiklikler yapıldı. Orkestra yuvarlağı tepenin yamacına yaklaştırılarak, oyuncuların maske değiştirmelerini sağlamak ve giriş çıkışlarını hızlandırmak için, tapınak ile orkestra arasına, skene denen uzunca, tahta bir yapı yapıldı. Sonraları taştan yapılan skene'nin izleyiciye bakan duvarına dekor işlevi gören saray, orman ya da bir ırmak kıyısını canlandıran resimler yapılıyordu. Tepenin orkestraya bakan kesimi oyularak, izleyicinin orkestra yuvarlağının dörtte üçünü kuşatacak biçimde oturması sağlandı. Yamaçlara ahşap sıralar yerleştirildi. Ayrıca izleyicinin oyuncuları daha iyi görebilmesi için skene'nin önüne bir platform eklendi. 1-2 metre yüksekliğindeki platformun izleyiciye bakan yanı süslü bir duvarla çevriliydi. Böylece bugünkü tiyatro sahnesinin ilk biçimi ortaya çıkmış oldu.

    Eski Yunan tiyatrosunun en önemli özelliği bir,açık hava tiyatrosu oluşuydu. Görüş açısı ve akustik bakımından çok yetkin olan bu tiyatroların en ünlüleri Yunanistan'da 20 bin kişilik Epidauros. Arkadia'da Megalopolis. Eretria, Delos. Korint (Korinthos) ve Delfi. Batı Anadolu'da Efes (Ephesos), Bergama (Pergamon), Assos ve Priene tiyatrolarıdır.

Eski Roma

Roma'da, Circus Maximus ve Colosseum gibi sirk oyunlarının ve kanlı gladyatör dövüşlerinin yapıldığı on binlerce kişilik gösteri alanları varken, tiyatrolar imparatorluk tarihinin ancak geç yıllarında yapılmaya başlandı. Tiyatro gösterileri için geçici olarak tahtadan bir skene ve önüne yüksek bir sahne yapılırdı. Oturacak yer olmadığı için izleyiciler ayakta durur ya da iskemlelerini yanlarında getirirlerdi.

    İÖ 56'da Romalı devlet adamı Pompeius ilk taştan tiyatro binasını yaptırdı. Bu tarihten sonra yapılan ve anıtsal bir görünümde olan Eski Roma tiyatroları Yunan tiyatrosundan farklı olarak düz alanlarda yapıldı. Dışı yüksek bir duvarla çevrili olan tiyatronun içindeki üst üste yerleştirilmiş galeriler ve basamaklı sıralar eşmerkezli bölümlere ayrılmıştı. İzleyiciler yapının yüzündeki çok sayıda kapıdan içeri girer, yerlerine ulaşmak için merdivenlerden, kapılardan ve koridorlardan geçerdi. Oldukça yüksek olan sahnenin zemini ahşap, taş ya da mozaikle kaplıydı. Sahneyle izleyiciler arasında yer alan orkestra bölümü Eski Yunan’dan farklı olarak yarım daire biçimindeydi. Roma tiyatrolarında, Yunan tiyatrosunun tersine, değişmez bir sahne dekoru vardı. Sahneyi üç yandan çevreleyen duvar dekoru sütun dizileri, nişler ve heykellerle bezenirdi. Sahne dekorları günümüze ulaşabilmiş Roma tiyatrolarının en güzel örnekleri Fransa'da Orange ile Antalya yakınlarındaki Aspendos tiyatrolarıdır.

Orta Çağda Avrupa

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden soraki 1.000 yıl boyunca Avrupa’da yeni tiyatro yapılmadı. Eski Roma’dan kalan tiyatrolar da kullanılmadığı için zamanla işe yaramaz duruma geldi. Ortaçağda oyunlar dinsel törenlerin bir parçası olarak, önceleri kiliselerin içinde, sonraları ise kilise avlularına kurulmuş, mansion denen platformlarda sergilenirdi. Çok geçmeden platformlar kent ve kasabaların pazaryerlerine taşındı. Avrupa’da birçok yerde, oyun yeri için yerden yüksek bir zemin üzerine barakayı andıran sahneler kuruluyor, bunlar yan yana geldiğinde uzunluğu 30 metreyi geçiyordu. Zamanla oyunlar arabalarla bir yerden ötekine götürülmeye başlandı. Bu arabalar iki katlıydı. Perdeli olan alt kat giyinip soyunmaya yarıyor, üst katta ise sahne yer alıyordu. Her oyun için bir araba vardı. Oyun belli duraklarda sergileniyor, bazen değişik oyunların sergilendiği arabaların sayısı 15’i buluyordu.

Rönesans

Bilim ve sanatta Rönesans’la başlayan canlanma tiyatro alanında da kendini gösterdi. Oyunlar giderek dindışı bir nitelik kazandı. 16. yüzyılda özellikle İngiltere'de gezgin tiyatro toplulukları oldukça yaygındı. Bu topluluklar oyunlarını han avlularına kurdukları tahta platformlar üzerinde oynardı. İzleyiciler ya platformun çevresine dizilir ya da avluyu çevreleyen yapıların balkonlarından sahneye bakardı. Bazı soyluların evlerinde, galeri adı verilen balkonlarla çevrili büyük salonlar vardı. Oyunlar dekor olarak kullanılan bir tahta perdenin önünde oynanırdı. Daha sonraki yıllarda yapılan ilk tiyatroların biçimi ve sahne dekorları han avlularından esinlenilerek ve balkonlarda oturan izleyicilerin sahneye bakış açısına göre oluşturuldu.

    Londra'da, The Theatre adındaki ilk tiyatro binasını 1576'da oyuncu James Burbage (1531-97) yaptırmıştı. 1597’de kapanan ve yıktırılan bu tiyatronun ahşap malzemesi 1599'da açılan yeni bir tiyatroda kullanıldı. Bu, ünlü İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’in oyunlarıyla adını duyuran Globe Tiyatrosu idi. Globe Tiyatrosu, açık bir avluya yerleştirilmiş üstü kapalı bir sahne ile sahneyi üç yandan çevreleyen loca ve galerilerden oluşuyordu. İzleyicilere ayrılan bölüm İngiliz toplumunun o dönemdeki hiyerarşik yapısına göre düzenlenmişti. Tiyatro 1613'te çatısının alev alması sonucu yandı. 1614’te yeniden yapıldıysa da 1644’te yıkıldı.

    Londra’da Globe’un yapıldığı dönemde İtalya’da bambaşka bir üslup gelişti. Rönesans’ın ünlü mimarlarından Andrea Palladio (1508-80), 1579’da Vicenza'da yapımına başladığı Olimpico Tiyatrosu'nu, Fransa'nın Orange kentinde bulunan Eski Roma tiyatrosunu örnek alarak tasarlamıştı. Yapının Roma tiyatrosundan ayrılan özelliği dikdörtgen biçimli olması ve bir çatısının bulunmasıydı. Avrupa’nın en eski kapalı tiyatrosu olan bu yapıyı Palladio’nun ölümü üzerine Vincenzo Scamozzi (1552-1616) tamamladı. Scamozzi sahnenin gerisindeki dekorda yer alan beş kapının arkasına, perspektif kurallarına uygun birer sokak görünümü ekledi. Rönesans döneminin mimarlık ve resim alanına getirdiği önemli bir yenilik perspektif kurallarının saptanmış olmasıydı. Perspektif sayesinde sahne dekorlarına derinlik duygusu verilebiliyor, örneğin bir köy görüntüsü üçboyutlu olarak, düz ve sınırlı bir yüzeye sığdırılabiliyordu.

    Aynı dönemde bilim ve teknikteki gelişmeler sahne tasarımına birçok yenilik getirdi. İtalyan sanatçılar, mimarlar ve mühendisler gelişmiş sahne aygıtları yapmaya başladılar. Sahne arkasına kurulan çeşitli düzenekler sayesinde, sahne dekorları hızla değiştirilebiliyordu. İplerle ve makaralarla oluşturulan bir düzenek sayesinde melekleri canlandıran bir koro ilahiler söyleyerek, yapay bulutların arasından sahneye inebiliyordu. Sahne aygıtları o kadar çeşitlendi ve sık kullanılmaya başlandı ki. sonunda düzenekleri izleyiciden gizlemek için sahneyi üç yandan çevreleyen, kemer biçimli bir çerçeve (sahne ağzı ya da portal) yapmak gerekti. Sahne ağzı önceleri dekorun bir parçasıyken, zamanla sahnenin vazgeçilmez bir öğesi durumuna geldi. İtalyan tipi tiyatro binası 17. yüzyıldan başlayarak bütün Avrupa’ya yayıldı. Özelliği, sahne ile salonun kesin olarak birbirinden ayrılması ve dekorun gerçeğe en uygun biçimde hazırlanmasıydı.

    İngiltere'de Püritenler’in egemenliği sırasında tiyatro yaşamına ara verilmiş, tiyatrolar kapatılmıştı. 1660’ta II. Charles başa geçince İtalyan üslubunda, sahne dekorlarının değişebildiği tiyatrolar yapılmaya başlandı.

    Ünlü İngiliz mimar ve tasarımcı Inigo Jones (1573-1652), İtalyan sahnesinden etkilenerek, bazıları bugün de kullanılan önemli sahne aygıtları ve hareketli dekor düzenekleri geliştirdi. İngiltere’de Barok dönemin önde gelen mimarı Sir Christopher Wren (1632-1723), Londra’da yaptığı, Kraliyet Tiyatrosu olarak da bilinen Drury Lane Tiyatrosu’na büyükçe bir ön sahne (proskenion) yerleştirdi. Oyunculann oynadığı sahnenin önünde, sahne ağzı denen büyük kemerden ileriye doğru uzanan bu bölüm salonun yaklaşık üçte birini kaplıyordu. İzleyiciler için sahnenin önündeki eğimli bölümde sıralar, sahnenin karşısında ve yanlarda balkonlar ile localar vardı. Sahne ağzında bir perde olmakla birlikte, bu perde açılıp kapanmıyor, sahne dekorları gene izleyicilerin gözü önünde değiştiriliyordu. 300 yılı aşkın yaşamında üç kez yanan ve yeniden yapılan Drury Lane. İngiltere’nin günümüzde de kullanılan en eski tiyatrosudur.

Sonraki Gelişmeler

18. yüzyıl boyunca tiyatroya karşı duyulan ilginin artması üzerine izleyiciye daha çok yer açmak gerekti. Ön sahne küçültüldü. Salona daha çok balkon ve loca eklendi. Dekor değişimini izleyiciden gizlemek için açılır kapanır perde kullanıldı. 19. yüzyılın ortalarında ön sahne hemen hemen bütünüyle kaldırıldı, sahne ağzı süslü bir çerçeveyle kuşatıldı.

    19. yüzyılın başlarında tiyatro salonunun yanlarındaki localar daha yükseğe yapılarak sahnenin önündeki sıraların sayısı artırıldı. Salonun ortasına doğru uzanan ön sahne kaldırıldığından, sahnedeki oyuncuların daha iyi görülebilmesi için salonun çevresine büyük, yarım daire biçiminde balkonlar yapıldı. Bu oturma düzeni günümüz tiyatrolarında da uygulanmaktadır.

    Bugün bazı mimar ve tasarımcılar, izleyici oyuncu ilişkisinin iyileştirilmesi için izleyicilerin oyunculara daha yakın olması gerektiğini savunmaktadır. Bu yüzden bazı modern tiyatrolarda sahne ağzından salonun ortasına doğru uzanan yelpaze biçiminde bir ön sahne yerleştirilmiş, izleyici sıraları da ön sahnenin çevresine at nalı biçiminde dizilmiştir. Bu eğilim Eski Yunan tiyatro anlayışına ve düzenine dönüşün bir göstergesidir.

    Günümüzde bazı tiyatrolarda sahne salonun tam ortasındadır. İzleyici sıraları platform biçimli sahneyi üç ya da dört yandan çevreler. Bu türden sahneler basit gibi görünse de, mekân ustaca değerlendirildiğinde izleyicinin üzerinde son derece güçlü bir etki yaratabilir. Ayrıca sahnenin izleyicilere yakın oluşu, izleyici ile oyuncu arasında iyi bir ilişki kurulabilmesi için elverişli bir ortam sağlar. Büyük tiyatrolarda dekor değişikliği makinelerle çalışan döner sahnelerle sağlanır.

Tiyatro Resimleri